Bir Millî Gazete Okuyucusu ve DESİYAB
İsmail Bölükbaş; Millî Gazete okuyucusu… 1975 yılında DESİYAB hissedarı olmuş… 43 yıldır Almanya, Hamburg’da… 1958 yılında Makedonya’dan Türkiye’ye hicret etmiş, o zaman 18 yaşındaymış… Biz de 1957 yılında Kosova’dan hicret ettik, hicretimizin Makedonya/Üsküp süreci de var, ben de o zaman 7 yaşımdaydım…
Okuyucumuz İsmail Bölükbaş, İstanbul Çağlayan’da oturuyor; önceki gün aradı, dün Anadolu yakasında buluştuk, saatlerce muhabbet ettik… Anlattığı pek çok şeyden etkilendim, hepsini yazmam mümkün değil, ama ikisini anlatmasam olmaz:
Birincisi, 1975 yılında DESİYAB hissedarı olması…
İkincisi, bütün yazılarımı okuyor olması ve kimini kesip saklaması… Eskisi kadar konferans, sohbet, toplantı davetlerine gidemiyorum. Bir hafta sonu Türkiye’nin bir şehrine gittiğimde, İstanbul programları ve ilmî çalışmalar aksıyor. Şartlarımı kabul eden davetlere mecburen icabet ediyorum. Şuna çok özen gösteriyorum; Millî Gazete köşe yazımı her gün yazmak. Çünkü son olarak okuyucum İsmail Bey’in ifade ettiği üzere; her gün yazımı bekleyen okuyucularım var… Bu yazar için ayrıca bir teşvik unsuru, enerji kaynağı ve davetlere icabet edip bir araya gelemesek bile, yazılan yazı her gün buluşabilme vesilesi…
DESİYAB konusu da çok önemli; bunun üzerinde biraz detaylı duralım…
FAİZ meselesi üzerinde, dün kaldığım yerden devam etmeyi düşünüyordum ama İsmail Bey yazı gündemimi değiştirmeme vesile oldu; DESİYAB’ı hatırlattı...
FAİZ meselesine kaldığımız yerden devam ederiz. Bugün sadece kısa bir hatırlatma ile yetineceğim: Önceki yazımda bir Cumhurbaşkanı Ekonomi Başdanışmanının (Cemil Ertem) görüşlerinden söz etmiştim. Bugün de diğer Ekonomi Başdanışmanı Yiğit Bulut’un bugünkü (22.04.2016) köşe yazısının ilk paragrafını aynen aktarıyorum: “1946’da gördüğümüz ilk devalüasyon sonrası “tehditleri” doğru tanımlayamadık ve “kendi dinamiklerimizi” düşman ilan ederken, birileri “dışarıdaki” sahipleri eşliğinde ülkenin kanını emdiler... 1946-2003 arası ödediğimiz faiz 2,5 trilyon dolar... Başka söze gerek var mı!”
Başka söze gerek var, Sayın Başdanışman Yiğit Bulut: Türkiye 2003’ten sonra da her yıl 40-50 milyar FAİZ ödemeye devam ediyor… Başka söze gerek var mı?!
Neyse…
Biz dünkü hayırlı vesileyle DESİYAB’ı hatırladık ya; DESİYAB üzerinde duralım…
DESİYAB, hem Avrupa’daki işçilerimizin tasarrufunu yatırıma dönüştürmek, hem de Türkiye’nin süratle sanayileşmesini sağlamak gibi yüce bir gaye için Millî Görüş Lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın uzun uğraşları sonucunda kuruldu. 1960’lı yılların başlarında Avrupa’ya gönderdiğimiz işçilerimiz, 1970’li yıllardan itibaren küçük birikimleri ile ülkemizde birşeyler yapma gayretine girişmişlerdir. Bu gayretleri küçük imalat birimleri ötesine çıkamıyordu. Küçük küçük bu sermayelerin dağınık ve küçük işler yapacağına, toplanıp büyük işler yapması için devlet destekli bir organizasyona ihtiyaç vardı...
Uzun uğraşlar neticesinde, bu ihtiyaca cevap verecek şekilde, Millî Görüş Lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın Başbakan Yardımcısı olduğu 39. Hükümet (1. MC Hükümeti) 11 Kasım 1975 tarihinde (13 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile) kısa adı DESİYAB olan Devlet Sanayi ve İşçi Yatırım Bankası A.Ş.’ni kurdu. DESİYAB’ın kuruluşunu düzenleyen 13 Sayılı KHK’nin 3. maddesine göre Banka’nın amacı Türkiye’nin sür’atle ve yurt sathına yaygın sanayileşmesidir.
Bilindiği üzere, Millî Görüş’ün sloganlarından ve ana hedeflerinden biri de “SÜRATLİ VE YAYGIN KALKINMA”dır. 13 Sayılı KHK’de “Bu maksatla, yurtiçinde, bilhassa yurtdışında çalışmış ve çalışanların tasarruflarını; (a) Ekonomik bir güç halinde birleştirerek kârlılık ve verimlilik anlayışı içinde değerlendirmek, (b) Kalkınma planlarının temel ilkelerine uygun ve yurt sathına yaygın teşebbüslere, özellikle de sınai yatırımlarına yöneltmektir.” ifadesi yer almıştır… (Devamı var ve yol haritamız da budur.)
Not: Hemşerim ve okuyucumuz İsmail Bölükbaş’a bu hatırlatması vesileyle, teşekkürler…