13. “İSLÂM ZİRVESİ” vesilesiyle…-2
Her şerde bilemediğimiz hayır ve hikmetler de olabilmekte…
1980 İhtilâli/Darbesi olduğunda, MSP İzmir Merkez İlçe Başkanı idim… Aynı zamanda Akevler Kredi ve Yardımlaşma Kooperatifi Yönetim Kurulu üyesiydim; Kooperatif bünyesinde kurduğumuz AKYOL Neşriyat ve Matbaacılık İşletmesi’nin de yöneticisiydim… Matbaamız emsallerine nisbetle epey büyüktü, İstanbul’a bile iş yapıyorduk ama askeri yönetim tarafından matbaamız mühürlendi!.. Siyaset yapmamız zaten yasaklanmıştı…
İzmir Emniyet Müdürlüğü ile Sıkıyönetim Komutanlığı’nda ayrı ayrı yapılan sorgulamalardan bıkıp ani bir karar verdim; yurtdışına çıkmak!.. Suudi Arabistan’da Riyad Üniversitesi’ne kaydımı yaptırdım, bir üniversiteyi de orada bitireyim dedim; Almanya ve Türkiye’deki üniversitelerden sonra, bir de Arabistan’daki bir üniversitenin öğrencisi oldum!..
Şer gibi görünen bu durum, 1981 yılından itibaren pek çok hayır ve hikmete vesile oldu: 1988 yılına kadar Erbakan Hocamın ve Millî Görüş’ün Riyad temsilcisi oldum… Başta Prof. Dr. Ahmet Tütüncü olmak üzere, İslâm âleminin pek çok önemli şahsiyeti ile tanışıp kendileriyle çalışmaya başladım… Üniversiteyi bitirdikten sonra, halk arasındaki kısa adıyla “DÂRU’L-İFTA” (İlmî Araştırmalar, Fetva, Davet ve İrşat Daireleri Başkanlığı) denen kurumda ve o zamanki Meşhur Başkanı Şeyh Bin Baz ile tam dört yıl çalıştım… Aynı dönemde T.C. Riyad Büyükelçiliğinin Yeminli Tercümanı olarak da faaliyetlerde bulundum… Bu vesilelerle dünyanın her tarafından gelen, başlangıçta üniversitede öğrenci ve öğretim üyeleri ile tanıştım, daha sonra değişik görevlerim ve işlerim gereği, İslâm âleminin pek çok ülkesindeki her kesimden insanlarla teşriki mesailerim oldu; hâlâ devam ediyor…
Benim için mucize gibi olan yönü ise; ilk yıl öğrenci arkadaşlarımla yaptığım unutulmaz HAC oldu; sonraki iki yılda da ailemle tekrar iki HAC daha yapmak nasip oldu…
Arabistan’da yaşadığımız yıllar boyunca, ortalama her ay, Riyad’dan bin kilometre uzakta bulunan Mekke ve Medine ziyaretleri yani sayısını bilemediğim umreler ise nurun ala nur gibiydi… Bu hac ve umreler de, her seferinde İslâm ümmetini biraz daha iyi tanıma vesilesi oluyordu; dünyanın her tarafından gelen Müslümanlarla beraber oluyorduk…
Türkiye’ye döndükten sonra, çalışma arkadaşlarımla birlikte, Malezya’dan Amerika’ya, Balkanlar’dan Sudan’a kadar, dünyanın her tarafındaki Müslümanlar ve İslâmî müesseseler ile çalışmalarımız veya en azından irtibatlarımız (tamamı 186 ülke) oldu…
Mesela, Amerika’daki Uluslararası İslâm Düşüncesi Enstitüsü (Bilginin İslâmîleştirilmesi Hareketi) ve Malezya’daki Uluslararası İslâm Üniversitesi’nin Türkiye temsilciliklerini yaptık… Bütün İslâm ülkeleri ile irtibatlar tesis etmek bir yana, Müslüman azınlıkların yaşadığı dünyanın her tarafına da ulaşmaya çalıştık… Mesela, bir BALKANLI olarak, başta memleketlerim KOSOVA, BOSNA/SANCAK, MAKEDONYA (hanımköy!) olmak üzere, Balkan ülkeleri ile (-bütün yakın akrabalarım hâlen bu ülkelerde yaşadıkları için de-) özel olarak ilgilendim; hâlen de özel olarak ilgileniyorum…
Bunları, ilgilenenlerin ve ilgilenmesi gerekenlerin bilgisi olsun diye yazıyorum…
Bu çalışmaları mütevazı imkânlarla ve çok az kişiyle gerçekleştirdik…
Önceki yazımın sonunda da sorduğum soruyu tekrarlıyorum:
- BÜTÜN BUNLARI NEDEN YAZDIM, NEDEN HATIRLATTIM?
BUNLARI, sadece sade bir vatandaş, sadece Millî Gazete Köşe Yazarı olarak değil; İslâm Medeniyeti Vakfı Başkanı, Doğu Dilleri Araştırma ve Geliştirme Merkezi Kurucu Başkanı olarak yazıyorum. (Vakıf ve Merkez’de, ARAPÇA başta olmak üzere 20 yıldır 20 kadar dil öğrettik; mesela Rusça, Çince, İbranice’den sonra bu sene Hintçe de öğretiyoruz… İslâm Medeniyeti Vakfı olarak, “BİN DİL ÜNİVERSİTESİ” kurma projemiz var ki; önce ON dil ile başlayacağız; sonra YÜZ dil, sonra BİN DİL… (Dünyada 8 bin dil var!) T. C. DEVLETİ ve HÜKÜMETİ, DİYANET (Başkanlık ve Vakıf), SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI (STK) ile; yukarıda andığım çalışmaların daha da ötesinde neler yapılır, ne zirvelere çıkılır?.. 13. “İSLÂM ZİRVESİ” vesilesiyle bunları hatırladık ve hatırlatıyoruz…