BİZİM / TÜRKİYE’NİN EMELİ
Geçen hafta İBRAHİM SURESİ çalışmamızın 10. ve son haftasıydı, bu sure üzerindeki çalışmamızı öylece şimdilik bitirmiş olduk…
Geçen hafta “HÂZÂ BELGUN Lİ’N-NÂSİ” başlıklı hatırlatmayı yapmıştım…
-İBRAHİM SÛRESİ 52. AYET (SONUNCU AYET) TEFSİRİ İDİ-
هَذَا بَلَاغٌ لِلنَّاسِ وَلِيُنْذَرُوا بِهِ وَلِيَعْلَمُوا أَنَّمَا هُوَ إِلَهٌ وَاحِدٌ وَلِيَذَّكَّرَ أُولُو الْأَلْبَابِ (52)
“Bu nâs için belağdır. Onunla inzar olunacaklardır ve sadece vahid ilâh olduğunu bileceklerdir. Elbabı olanlar tezekkür edeceklerdir.”
Orada hatırlatılanları tekrar okumanızı tavsiye ederim!
Okumadıysanız; zaten mutlaka okumalısınız…
Neden?
Nedenini okuyunca anlayacaksınız!
Şimdilik bu kadar!
*
Bu hafta HİCR SURESİ üzerinde çalışmaya başladık…
Çalışmanın hemen başında KUR’AN ile ilgili önemli genel bilgiler var…
Birkaç sayfa sonrasında “DURUMDAN VAZİFE ÇIKARMAK” dediğim şeyler var…
Bu hafta da -aynen geçen haftada olduğu gibi- 15 sayfalık çalışmada geçip de bizi bugünlerde doğrudan ilgilendiren hatırlatmalar yapmış olacağım; istifade edilmesi ve gereklerinin yapılması dua ve de dileklerimle…
Tamamına, cumartesiyi pazara bağlayan geceden itibaren, www.akevler.org sitemizin “SEMİNERLER” kısmından ulaşabileceksiniz, inşallah…
***
Bu haftaki seminer çalışmamızın 6-8. sayfalarından bir bölüm ile başlayalım…
*
ذَرْهُمْ يَأْكُلُوا وَيَتَمَتَّعُوا وَيُلْهِهِمُ الْأَمَلُ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ (3)
Bize düşenin ne olduğunu beyan ederek, her mümine, her Adil Düzen Çalışanına emrediyor. Bırak onları, onların işlerini bozmaya çalışma, karşı gelme, düzenlerini yıkma; sen kooperatife katıl, yüz lojmanlı apartmana git. Sen/siz kendin/iz/le meşgul ol/un. Oy kullanacaksan, ülkeyi bu düzende kim en iyi yönetiyorsa ona oy ver. Milletvekili seçilirsen kim iktidarda ise onu destekle, dengeyi bozma, kimseye düşmanlık yapma...
*
İnsanlarda bir de sosyolojik ihtiyaçlar vardır. Bunlara “emel” denmektedir, “gaye” denmektedir. Bunlar lehviyattır. “La’b” var, “lehv” var. “La’b” bedeni eğitimdir. “Lehv” ise ruhi iştigaldir. Müzik dinler, spor seyreder, roman okur. İhtiyaç için para kazanma ekl içindir ama sırf param olsun da başkalarını ezeyim derseniz, o zulümdür...
*
Adil Düzen Çalışanlarına söylüyorum: Bilmek demek yapmak demektir. “Adil Düzen”i duyup da harekete geçmeyenler ileride öğrenirler.
Bunun başka manası; “Adil Düzen”, Kur’an düzeni iktidar olunca o zaman akılları erer ve size gelirler demektir. Şimdi de size zaman kazandırırlar. Dolayısıyla onlara karşı olmayın diyor. “Sevfe” kullanılmasının başka bir hikmeti, tutucular bir yeniliği çok sonraları artık ömrünü doldurmaya başladığı zaman anlamaya başlarlar. Biz de üç asırdır Batı’yı benimsemeye çalışıyoruz. Ancak şimdi AB’ne girme durumuna girdik. AB çökerken ve gerilerken biz oraya girmek istiyoruz! Tutucu toplulukların durumu budur...
*
Biz kendimiz SEMT KOOPERATİFLERİ kurup başarılı olduğumuzda mucizemizi göstermiş olacağız. Onların putlarının da sahtekâr oldukları ve paralarının karşılıksız olduğu anlaşılacaktır, gerçekleri öğreneceklerdir.
Biz SEMT KOOPERATİFLERİ kurup onları rahat bırakıyoruz. Ürettiklerimizi onlara satıyoruz. Tüketeceklerimizi onlardan alıyoruz. Vergilerimizi veriyoruz. Yine de bizi rahat bırakmayacak ve bize saldırmaya devam edecekler ama biz Allah’ın emirlerine uyuyor, onlarla savaşa girişmiyoruz. Günü gelinceye kadar savaşmıyoruz...
وَيُلْهِهِمُ الْأَمَلُ
“Ve emel onları ilhah etsin”
Canlı hareket etmeden yaşayamaz, mutlaka varlığını bir işle meşgul etmektedir.
İnsan da düşünmeden ve bir iş yapmadan yaşayamaz. Faydalı iş yapmayınca onu eğlendiren ve oyalayan işlerle meşgul olmak ister. Bu sayede hayatını sürdürür. İnsanın mesut olması için bir şeyin peşinde koşması gerekir. İnsan yemek yemek zorunda olduğu gibi çalışmak zorundadır da. İhtiyacı olmasa da herkese iş vermek zorundayız. İnsan işsiz kaldığı zaman ya eşkıyalık yapar ya da sefahate düşer.
“Mülle” üstü dikilmiş dolu çuval, “mele” doldurmak demek, sonuna kadar doldurmak demektir. Sonra yorulmak anlamındadır. “Emelle” yorulmadan bıkmadan bir şeyin peşine koşmak anlamındadır. “Emel” peşine koşulan şey manasındadır. (Akevler Lügati)
İnsanın mola/ara vermesi ve dinlenmesi demektir. Emel, mola vermeden durmadan dinlenmeden peşine koşulan şeydir. Genç yaşınızda bir emeliniz olmazsa, hayatınız boyunca ulaşamayacağınız şeylerin peşinde koşarsınız. Yaşlanma imkânları olmayanların emelleri yaşayacak imkânlar bulmadır. Gencin emeli iş bulma ve evlenmedir. Herkes önce yaşayabilmelidir. Çalışmayan da yaşayabilmeli, yaşamak için emelin dışına çıkmalı. Yeryüzündeki kira sistemi budur.
Herkes evlenebilmeli; ÇALIŞARAK OKUMA SİSTEMİ budur.
Herkes çalışabilmeli; LOJMANLI İŞYERİ APARTMANLAR SİSTEMİ budur.
Sonuç olarak herkes boş zamanlarını değerlendirmelidir. Üretenler zekât için çalışmalıdır, zekât vermek onların emeli olmalıdır. Onlar zekât için iş yaparlar ayeti bunu ifade eder. Artık emeklerini üretimde değerlendir(e)meyenler ilim yapmalı, yaptıkları ilmin verilerini görmelidirler. Bu sebepledir ki sürekli imtihanlar yaparak meslekî ve ilmî dereceler verilir. Böylece hedefine ulaşır.
Bazı emeller vardır ki sonucu bir şeye yaramaz. Bugün insanlar parayı emel edinmişlerdir. Oysa gereğinden fazla para ya safahata ya da zulme götürür. Bugün insanlar emekli maaşı almanın peşinde koşmaktadır. Oysa emeklilik demek ölüme bir an önce yaklaşmak demektir.
Müminlerin emeli ise kazınıp ihsanda bulunma, öğrenip ilmiyle ihsanda bulunmadır.
Adil Düzen Çalışanlarının emeli şu olmalıdır: İşyerleri kuralım, herkes çalışıp yaşasın. Artırdıkları zamanlarını ilmî çalışmalarda harcasınlar. Ekoller oluşsun.
Peygamberler hep bunu yaptılar. Ekoller kurdular. Mezopotamyalılar, Mısırlılar, Yunanlılar, Romalılar, Hintliler, Çinliler, Avrupalılar, Bediüzzaman ekol kurdu. O sayede varlıklarını bugünlere getirdiler. Akevler de ekol kuruyor. Necmettin Erbakan Adil Düzen Ekolünü ESAM’da kurmak istedi, Akevler dışında başarısız kaldı.
Fatih Erbakan’a Erbakan Vakfı’nı ekol haline getirmesini önerdik; henüz bu önerimizi değerlendiremedi.
BU seminerleri hazırlayanlar, okuyanlar ve okutanlar olarak, üçüncü binyıl uygarlığını ekolleşerek kuracaksınız.
Bu seminerlerde söylenenler önemli değildir, seminerler benzeri çalışma yapmanız önemlidir, birlikte Kur’an’ı anlamaya çalışma önemlidir...
*
فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ (3)
“İlerde bilecekler”
Boş emeller, işe yaramayan putlar bir gün devrildiği zaman gerçekleri öğrenecekler.
Askerler Mustafa Kemal’e taptırmak istediler. Mustafa Kemal’in tanrı olmadığını biliyorlardı ama yaşamak için ulusa bir emel bulmak gerekli idi, Tanrı’yı bırakınca put tanrılar icat edildi. Bugün askerler de anlamışlardır ki Atatürkçülük millî birliği sağlayamıyor. Yeni emel arıyorlar. Oysa Türk ulusunun emeli hazırdır.
Selçuklular ve Osmanlılar silah gücü ile İslâmiyet’i dünyaya yaydılar. Yani barış dünyasını oluşturdular. Bütün dinlerin özgürce yaşadığı bir düzen için savaştılar. Kendileri büyüdüler ve bu arada insanlığa dindar laikliği öğrettiler. Bu sayede bugün artık değişik ırklar ve değişik dinler bir arada barış içinde yaşamaktadır. Bu düzeni İslâmiyet getirdi ve Türkler dünyaya duyurdu. Dün silah gücü ile yaptıklarını bugün ilim gücü ile yapacaklardır.
Akevler’in “Adil Düzen” çalışmaları meyvesini vermiştir. Şimdi ise o meyveleri devşirilip besin hâline getirilmesi durumundayız. Türkiye’nin emeli budur.
***
9-11. SAYFALARDAKİ BÖLÜMLERLE DEVAM EDELİM…
*
وَمَا أَهْلَكْنَا مِنْ قَرْيَةٍ إِلَّا وَلَهَا كِتَابٌ مَعْلُومٌ (4)
“Ve onun malum bir kitabı olmadan bir karyeyi helak etmedik.”
وَمَا أَهْلَكْنَا
“Ve biz helak etmedik”
“İlerde öğrenecekler” ifadesinde ilerde yola gelecekler olarak anlayabiliriz.
“Adil Düzen”in başarılı sonuçlarını gördüklerinde geç de olsa öğrenecekler ve bu zulümlerinden vazgeçeceklerdir demektir...
Evet, insanlık öğrenecek ve “Adil Düzen”, barış düzeni, Kur’an düzeni tüm insanlığa hâkim olacaktır. Yeryüzü helâk olmayacaktır.
مِنْ قَرْيَةٍ
“Karyeden”
“Min Kavmin” dememektedir, “Min Karyetin” demektedir.
Artık kavimler helak olmuyor, karyeler helak oluyor.
Yeni yapılaşma şeklini Allah Kur’an’da bize bildiriyor. Yüz lojmanlı apartmanlar, altı işyerleri olan apartmanlar. Her katta on iki daire var. Aşiretin birlikte yaşaması için bodrumlar da iş yerleri içindir. İnsanlar iş ve meskenleri ayrı ayrı aramayacaklar. İnsanlar karşılıksız para ile sömürülmeyecekler.
Bu şekilde kentleşmek istemeyecekler ve sömürü düzenlerinde yaptıkları apartmanları terk etmeyeceklerdir. İşte o zaman Allah malum kitap gereği atom bombalarını üzerlerine yağdıracak, o binalar tahrip edilecek, herkes yüz lojmanlı apartmanlara taşınmış olacaktır.
Bu bombaları bizi yağdırmayacağız. Yine kendi cürümleri ile kendi binalarını kendileri yıkacaklardır. وَقَذَفَ فِي قُلُوبِهِمُ الرُّعْبَ يُخْرِبُونَ بُيُوتَهُمْ بِأَيْدِيهِم “Onların kalplerine ru’bu koydu, evlerini kendi elleriyle tahrip edecekler...
Nasıl insan doğar, gelişir, büyür ve ömrünü doldurup sonunda vefat ederse, kentler de böyledir. Eski yapılar hem yapı bakımından hem de kullanışlı olma bakımından ömrünü doldurmuştur, artık yıkılmaları gerekir. Sosyalizm ve kapitalizm bunu yapmıştır. Tarım ekonomisi mülkiyetini yıkmış, sanayi ekonomisi mülkiyetini getirememiştir. Ama eskimiş olan yapılar ve örfler yıkılmıştır. Kendileri yıkmışlardır.
“Adil Düzen” bu yıkıntılar üzerinde bu arsaları temizleyip kuracaktır. Önce Adil Düzen Çalışanları yeni düzeni kuracak hâle gelecekler, ondan sonra Allah onların evlerini kendilerine yıktıracak. Bizim belediye yıkmayacak. Biz yapıcıyız, yıkıcı değiliz.
Kendi elleri ile yıkacaklar demek rıza gösterecekler demektir. Bu bina zelzeleye mukavim değildir diyecek, bize satacaklar ve bizden yüz daireli aparmandan pay alacaklar, kendileri de oraya taşınarak ev ve iş bulacaklar.
*
Her kent kendi sorunlarını kendisi belirleyecek, kendi kaderlerini kendileri tesbit edeceklerdir. Tarihte buna dayanan kurallar konmuştur. Onlar bu kuralları kendilerinin icat ettiklerini sanmışlardır. Oysa ilâhi kitaplarda bunlar yazılıdır...
مَا تَسْبِقُ مِنْ أُمَّةٍ أَجَلَهَا وَمَا يَسْتَأْخِرُونَ (5)
Demek ki her iktidarın bir malum kitabı vardır, o gün geline gider. Hanedanlar birbiri ardı sıra böyle gittiler. Türkiye’de de CHP iktidarı, DP iktidarı, Demirel iktidarı, Özal iktidarı böyle geldi ve gitti. AK Parti iktidarı da böyle gidecek.
Kendisi üç dönem kuralı ile gitmek istedi ama gidemedi...
“Adil Düzen”in gelmesinin onun iktidarına ihtiyaç vardır...
Türkiye’de en ileri dinsizlik Cumhuriyet’in ilk döneminde başladı, Celal Bayar’ın başbakanlığı döneminde zirveye ulaştı. Sonra İnönü, Menderes, Demirel, Özal, Erbakan, Erdoğan dönemleri geldi. Dikkat edecek olursak her dönem İslâmiyet’e daha yakın oldu. O halde Erdoğan’ın yerine gelecek olan dönem AK Parti’den daha ileri İslâm düzeni olacaktır. Malum kitaplar böyle söylüyor. İhsanoğlu daha ileri bir İslâmiyet’i ve barışı vaat etmiyordu. Bugünkü partiler de vaat etmiyor. Biz bir iktidarın gitmesi veya gelmesi ile meşgul olmayız. Biz, iktidara biz geldiğimizde ne yapacağımızın üzerinde duracak ve o konuda eğitim yapacağız. Bu seminerleri okuyanlar bunu kafalarına iyice koysunlar.
Bizim günümüz gelmeden biz gelemeyiz, onların da günü gelmeden onlar gitmezler…
***
Halkın “Adil Düzen”i benimsemesi için güçlü olmamız gerekir. Onları korkutmak için değil, onları savunmak için güçlü olmamız gerekir. ‘Dolara ibadet etme’ diyoruz ama başka türlü de karnını doyuramıyor, ne yapsın?
Mekke müşrikleri de bunu ifade ediyorlardı. Biz Arapların putlarını Kâbe’de koruyoruz, onlar da bize rızıkla geliyorlar. Senin Tanrı’na inanacak isek aç kalırız.
Medine’ye hicret edenler tüm Araplara gösterdiler ki putlar olmadan da insanlar yaşıyor; o sayede o zamanki tüm Arabistan Müslüman oldu.
Biz de semt kooperatifleri kurarak orada dolarsız ve silahsız yaşandığını göstereceğiz ve onlara da görecekler ki insanlar onlarsız ve dolarsız da yaşıyorlar.
إِنْ كُنْتَ مِنَ الصَّادِقِينَ (7)
“Sadıklardan iseniz.”
Siz bize refah ve saadet vaat ediyorsunuz ama siz kendiniz refah ve saadet içinde değilsiniz diyorlar. Mademki Kur’an tüm insanları refaha kavuşturacak, neden şimdi böyle sefalet içindesiniz diyorlar. Akevler’in ahşap evlerine katılmamaları bununla izah edilebilir.
Öyle bir gün geldi ki; Hazreti Musa’nın kavmi Hazreti Musa’ya takılıp denizleri geçerek çöllere düştü, Hazreti Muhammed’in kavmi de peşine düşerek Medine’ye gitti…
Adil Düzen Çalışanları da bir gün imamlarının eliyle ve onların peşine düşerek lojmanlı işyeri apartmanlarına hicret edeceklerdir...
***
14-16. SAYFQLARDA HATIRLATILANLAR DA O KADAR ÖNEMLİ Kİ…
مَا نُنَزِّلُ الْمَلَائِكَةَ إِلَّا بِالْحَقِّ وَمَا كَانُوا إِذًا مُنْظَرِينَ (8)
“Biz hak dışında melaikeleri inzal etmeyiz ve onlara inzar olunmaz.”
Allah da bize diyor ki; evet, bir gün gelecek sizi güçlü kılacağız. Paranız olacak, silahınız da olacaktır. Gökten melekler gelecek ve size yardımcı olacaklar. Sizin kalplerinize iman gücünü verecek, onların kalplerine korku düşürecektir. O gün siz iktidar olacaksınız.
Bu ne zaman olacak?
Hakkı üstün tutan düzen hâkim olmaya başladığı zaman olacak.
Ne zaman hâkim olacak?
Adil Düzen Çalışanları bu çalışmalarını tamamladıkları zaman olacak.
*
Evet, melekler vardır. Onlar gelecekler. Kur’an’ın yorumlarını yapanların kalplerine ‘artık güçlüsünüz, korkmayın, uygulayın’ diyecekler, onların elektrikî devrelerine müdahale edip değiştireceklerdir.
Kur’an Seminerlerini yapmayanların kalplerine ise korku salacaklar; Adil Düzen Çalışanlarına uymazsanız, “Adil Düzen”i uygulamazsanız perişan olacaksınız.
Bu duygularla tevbe ederek katılan Millî Görüşçüler, Nur cemaati, Müslümanlar ve tüm insanlık kurtulacak; uymayanlar ise helak olacak ve Hak düzen kurulacaktır.
Yani onlar ancak Hakkı üstün tutan düzeni getirmek için geleceklerdir. Sizi güçlü kılıp onları ezdirmeyecek harekete teslim olmuş herkes eşitlik içinde yaşasın diye geleceklerdir. Gerçek demokrasi, gerçek laiklik, gerçek sosyallik ve gerçek liberallik gelecektir.
“Hak düzen” demek “hukuk düzeni” demektir. Herkesin yaşama hakkına sahip olması ve herkesin çalışma imkânını bulması demektir. Yüz lojmanlı apartmanlarda herkesin işi vardır, herkesin güvenliği sağlanmıştır. Genel güvenliği siyasi kuruluşlar ve sosyal güvenliği de semt kooperatifleri sağlamıştır.
“Adil Düzen’e Göre İNSANLIK ANAYASASI” kitapları okunmalıdır. O Anayasa’nın yanlışları düzeltilmeli, eksiklikler giderilmelidir. Semt kooperatiflerinde uygulanmalı ve insanlık onun ne olduğunu görmelidir. O zaman melekler gelir ve yapacaklarını yaparlar.
Yani artık onlara bir mühlet verilmez. Barış düzenini kabul edenler yaşar, barış düzenini reddedenler helak olup giderler. Artık her söze kulak verip en iyisine uyan halklar oluşur. Bunları kabul eden devletler ve sermaye varlılarını sürdürür, diğerleri yok olup gider.
*
Sermaye eğer bizimle uzlaşırsa, faizden vazgeçer tekelleşmeden kurtulursa, üretmeyen tüketme değil, sadece makro ekonomi ile yetinirse yani alıp satarsa, sermaye varlığını sürdürecektir. Şu şartla ki; ilme, dine ve siyasete karışmayacak, sermaye devleti kurma sevdasından vazgeçecektir. Hayır der, ısrar eder, şimdiki sömürüsüne yani faize ve fitneye devam ederse, o zaman üçüncü binyıl uygarlığında yeri kalmayacaktır.
Aynı sözü beş büyükler için de söyleyebiliriz. “Adil Düzen”i kabul eder de dünyaya adaleti getirirlerse varlıklarını bin yıl sürdürürler. Yoksa onlar da helâk olup giderler.
Bunlar Kur’an’da onlar için bildirilenlerdir; karar onların.
“Adil Düzen” gelecek, kanlı mı kansız mı; buna insanlık kendisi karar verecektir.
SÜLEYMAN KARAGÜLLE
Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL
www.akevler.org (0532) 246 68 92
HATIRLATMA VE DAVET:
BU MESELELERİ ÜSTAD İLE DEĞERLENDİRMEK İSTİYORSANIZ…
AKŞAM (CUMA, 18.03.2016) İSLAM MEDENİYETİ VAKFI’NA BEKLERİZ…