ADİL DÜZEN’i bilirseniz, olacakları bilirsiniz
Bu yazı bundan önceki yazının devamı mahiyetindedir. O yazıda halkımızın bazı söylemlerini hatırlattık. Bunları söyleyenler halktır yani sömürenler değil sömürülenlerdir.
Buradan anlıyoruz ki bizim muhatabımız sömürülen halk sınıfı olmalıdır. Sömürenleri yola getirmekle uğraşmamalıyız. Çünkü onların varlığı sömürmeye dayanır.
Biz sömürülen halkı organize etsek…
Onlar sömürülmekten kurtulurlarsa, sömürenler sömürmeden yaşama şekillerini arayacaklardır, faizsiz kredileşme düzenine geçeceklerdir, yerinden yönetime geçeceklerdir...
Meselenin bu boyutu burada dursun, biz meseleye biraz daha açıklık getirelim.
Onlar da haklı! Neden? Yani sonuçta siz de o toplumda yaşayan halktan birisiniz, bizi savunacak gücünüz yok. Baksanıza, siz bile hâlâ karşılıksız kâğıt parayı kullanıyorsunuz. Bu durumda halk da haklı olarak ‘biz nasıl sizin yanınızda olacağız’ diyor. Halkın demek istediği şudur: Öyle şeyler söylüyorsunuz ki bizi atalarımızın yaptıklarından koparacaksınız, sonra boşlukta kalacağız. Oysa bizi sömürseler de var olan uygarlığı bize onlar getirdi. Şimdi de iyi ya da kötü yaşıyoruz. Eğer biz onlardan ayrılırsak yok olup gideriz. Biz beş yüz senedir sermayeye tapıyoruz, bu sayede bugünkü uygarlığa ulaştık. Şimdi ise bize diyorsunuz ki; onları bırakın! Bırakalım da aç mı kalalım?! Siz bizi öldürmek mi istiyorsunuz?!.
Demek ki Allah onların durumunu çok iyi bilmekte ve bunu ayetlerde açıklamaktadır.
İbrahim Suresi’nin 10. ayetinin sonunda, “Bize mübin bir sultan ile gelin” deniyor. “Sultan” kesen doğrayan araç demektir yani “otorite” dediğimiz güçtür. Sonunda silahlanıp gelmedir. Onlar, bu durumda biz sizin yanınızda yer alamayız diyorlar. Ama sizin de dolarınız, sizin de atom bombanız olursa, o zaman biz de sizin yanınızda yer alırız diyorlar. Mübin sıfatı ile açıkça galip gelmelisiniz ve savaşı kazanmalısınız demek istiyorlar.
Demek ki “ADİL DÜZEN”in Türkiye’de ve insanlıkta kabul edilmesi için güce ihtiyaç vardır. Bugün bu güç seçimlerle gösterilmektedir. Oy aldığınız zaman iktidar olursunuz. Sultan ile gelişin bir şekli de budur. O zaman halk size itaat eder. Sovyetler’den sonra Rusya bunun örneğidir. Son dönemdeki Türkiye de bunun örneğidir. Nasr Sûresi üzerinde durulursa, o sure de bize bunu anlatmaktadır.
Yine KUR’AN üzerinde duralım ve İbrahim Suresi’ndeki bir sonraki ayete (11. ayet) bakalım: “Resulleri ONLARA şöyle dedi: Biz sizin gibi beşerden/insandan başkası değiliz. Ne var ki Allah kullarından istediğini nimetlendirir (yani memnun eder). Bizim size sultan (güç) ile gelmemiz ancak Allah’ın izni ile olur. Artık müminler Allah’a tevekkül etsinler.”
Evet… Biz de sizin aranızdayız ve sizin gibiyiz; gücümüz yoktur, paramız yoktur, iktidarımız yoktur. Ne var ki Allah kullarından isteyeni memnun eder. O takdirde siz isterseniz Allah sizi memnun eder; zengin eder, iktidar sahibi yapar. Yeter ki ÇALIŞIN…
Demek ki bizim iki grup “ADİL DÜZEN” çalışanımız olacaktır.
Biri İLİM yapacak, “ADİL DÜZEN” işletmeleri kuracak, mikroda sorunları çözecek.
Diğeri ise SULTAN denen gücü oluşturmak üzere SİYASET yapan kuruluştur.
Biz üretim sorunlarını çözeceğiz, onlar mübadele sorununu çözecekler.
Evet… Biz de sizin gibi beşeriz, bizim de ordularımız yoktur, bankalarımız yoktur. Bu sebeple biz halk olarak küçük KOOPERATİFLER halinde organize oluyoruz. Ayette “sultan” olarak ifade edilen güçlerle çatışmıyoruz. Ürettiğimiz malları biz de onlara satıyoruz, ihtiyaçlarımızı biz de onlardan satın alıyoruz. Biz sadece kendi çapımızda üretiyor ve tüketiyoruz. Yüzer hanelik SEMT KOOPERATİFLERİ olarak kendi kendimize çalışıp yaşıyoruz. Dolayısıyla biz sizi isyana çağırmıyoruz, devlete karşı gelin demiyoruz. İhtilal yapın da Sermaye’nin elinden tüm servetini alın demiyoruz...
“ADİL DÜZEN”i biliyorsanız, bundan ötesini yani tamamını biliyorsunuz demektir.