Başbakan Erbakan Hükümeti örnek alınıp taklit edilmeli-5
Bu yazımızın bu başlık altındaki önceki yazılarla birlikte okunması tavsiye olunur…
Bu tavsiyelerin elbette bizce çok önemli sebepleri var, detaylar da önceki yazılarda…
İstifade edilmesi dileğimizle dördüncü yazımızda kaldığımız yerden devam ediyoruz…
Yazılarımızın, hatırlatmalarımızın ve önerilerimizin dikkate alınması dileklerimizle…
“Başbakan Erbakan Hükümeti örnek alınıp taklit edilmeli” başlıklı bundan önceki son iki yazıyı yazmama tam elli yıllık yakın arkadaşımın söyledikleri vesile oldu demiştim... Önceki yazımda bu yakın arkadaşımın Sabri Tekir olduğunu hatırlattım ve en sonunda şunu yazdım: “Prof. Dr. Sabri Tekir, Cumhuriyet tarihimizin en başarılı uygulamalarını yapan Türkiye Cumhuriyeti 54’üncü Başbakan Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hükümeti örnek uygulamalarındaki maliye çözümlerinin baş mimarlarından biridir…”
Prof. Dr. Sabri Tekir’in ülkemizdeki son durum ile ilgili değerlendirme ve önerilerini önceki yazımın en sonunda sözünü ettiğim Millî Gazete haberinden okuyalım…
Millî Gazete’de 04 Ağustos 2023 tarihinde yayımlanan “Saadet Partisi Genel Başkan Vekili Sabri Tekir: Bu yıl, ‘belirsizlikler yılı’ olacak” başlıklı önemli bir haber yayımlandı…
Saadet Partisi Genel Başkan Vekili Prof. Dr. Sabri Tekir, düzenlediği basın toplantısında gündeme dair açıklamalarda bulundu. Partisinin İzmir İl Başkanlığı’nda gündemi değerlendiren Tekir, “Seçimden önce, iktidarın sürekli tekrar ettiği bir sloganı vardı. 21. yüzyıl ‘Türkiye Yüzyılı’ olacak. Ancak seçimlerden hemen sonra bambaşka bir süreç yaşıyoruz” dedi.
Saadet Partisi Genel Başkan Vekili Prof. Dr. Sabri Tekir, İzmir’de bir basın açıklaması düzenleyerek gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Saadet Partisi İzmir İl Başkanlığı’nda düzenlenen basın açıklamasında medya mensuplarına hitap eden Sabri Tekir, ardı arkası kesilmeyen zamları işaret ederek ekonomideki sorunları dile getirdi. Fahiş fiyat artışları ve enflasyon sorununa da değinen Sabri Tekir, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM) tatil edilmesine ilişkin de açıklamalarda bulundu.
“ŞUNA ZAM, BUNA ZAM, ONA ZAM”
Pof. Dr. Sabri Tekir, zam kavramının milletin üzerine çökmüş bir ‘karabasan’ haline geldiğinin altını çizerek, “Seçimden önce, iktidarın sürekli tekrar ettiği bir sloganı vardı. 21. yüzyıl ‘Türkiye Yüzyılı’ olacak. Ancak seçimlerden hemen sonra bambaşka bir süreç yaşıyoruz. Bu yıl, ‘zam yılı’, ‘vergi yılı’ ve ‘enflasyon yılı’, en önemlisi ‘belirsizlikler yılı’ olacak. Milletimizin zihnine öyle kazınmış olacak. Başta ekmek olmak üzere temel gıda maddelerine gelen zamlar; enerji ve akaryakıt ürünlerine gelen zamlar; taksi ve dolmuş gibi tüm ulaşım hizmetlerine gelen zamlar; şuna zam, buna zam, ona zam. Önündeki kelime değişiyor, ardından gelen zam kelimesi ise hiç değişmiyor” ifadelerini kullandı.
“TOPLAM 4 TRİLYON 270 MİLYAR LİRA VERGİ ÖDEYECEĞİZ”
Ekonomideki kötü gidişatın sebeplerine işaret eden Prof. Dr. Sabri Tekir, “Bu kadar zam, bu kadar vergi artışı neden yapılıyor diye dönüp baktığımızda karşımıza görev zararları çıkıyor; kur korumalı mevduat gibi ucube bir uygulama çıkıyor; garanti verilen köprüler, yollar ve hastaneler çıkıyor; makam harcamaları, bol keseden dağıtılan seçim vaatleri ve israf çıkıyor. Daha da önemlisi kamu malı ve kamu parası harcamalarında duyarlılık ve sorumluluk noksanlığı çıkıyor karşımıza. Kamuda tasarruf olmadan ne vergi yükü azalır ne de zamların arkası kesilir. Ekonomik ve mali olaylara çarpık bir bakış açısı, ya vergi veya zam dalgaları ile sonuçlanır. Getirilen ek bütçe ve ek vergilerle birlikte millet olarak bu yıl; dakikada 8,2 milyon lira, saatte 494 milyon lira, günde 11,8 milyar lira, ayda 355,8 milyar lira, toplam 4 trilyon 270 milyar lira vergi ödeyeceğiz. Ödeyeceğimiz bu vergiler, iktidarın ısrarla sürdürdüğü işte bu yanlış ekonomi politikalarının ve savurgan harcamalarının bedelidir” şeklinde konuştu.
Haber “MECLİS TATİL EDİLMEMELİYDİ” ara başlıkla sona eriyor… Prof. Dr. Sabri Tekir, TBMM’nin açık kalıp çalışması gerektiğine dair tüm ısrarlara rağmen tatil edildiğini hatırlatarak şöyle demiş: “Milletimizin problemlerini ve bunlara dair çözüm tekliflerimizi dile getirmeye devam ediyoruz ve getirmeye de devam edeceğiz...”
Başbakan Erbakan Hükümeti örnek alınıp taklit edilmeli-6
Bu yazımızın bu başlık altındaki önceki yazılarla birlikte okunması tavsiye olunur…
Bu tavsiyelerin elbette bizce çok önemli sebepleri var, detaylar önceki yazılarda…
Ekonomi geçen ayki yazılarımızın gündemindeydi…
Ekonomi bu ay başında yazdıklarımızda da gündemimizdeydi…
Ekonomiyi bir yana bırakıp yeryüzü kara ve denizlerindeki fesadı yazdık…
Ekonomi dışı o 6 yazımızdan sonra yine ekonomi konusuna dönmek zorunda kaldık…
“Sözde serbest piyasa, haksız kazanç ve emekliler” başlıklı bir yazıyı yazmak zorunda kaldık; çünkü faizci zalim ve vahşi kapitalizm uygulamaları istisnasız herkesi inletirken, yöneticilerimiz yazdığımız çare ve çözüm içerikli yazılarımıza maalesef ilgisiz!
Yöneticilerimizin bu çare ve çözüm içerikli yazılarımıza ilgisizliği ve “sosyal tufan” seviyesindeki din/düzen-ilim-iktisat-idare/siyaset başta olmak üzere hayatımızın her alanında var olan sorunlardaki çözümsüzlükler devam ettikçe; bizim teşhis ve tedavi metoduyla üretip yazdığımız çare ve çözümler yazılmaya devam edecek…
Bu BİR!
Nitekim geçen ay başında ve devamında da bu yazılarımızı yazdık…
Sadece birkaç yazı başlığımızı hatırlayalım…
“Seçim sonrası sarsıntılar ve yapılması gerekenler” (2 yazı)
“Muhtarlıklar da ‘Kalkınma Kooperatifi’ olmalı” (3 yazı)
“Kapitalizme karşı bir çözüm; kooperatifleşme…” (1 yazı)
“Kapitalizm tıkandı, çare ve çözüm kooperatifleşme” (1 yazı)
“Başbakan Erbakan Hükümeti örnek alınıp taklit edilmeli” (2 yazı; toplam 5 yazı)
Bu son başlıktaki iki yazımızı geçen ay bir vesileyle ortasında yazmıştık…
Sonra Prof. Dr. Sabri Tekir vesileyle aynı başlık altında üç yazı daha yazdık…
Kapitalizmin sebep olduğu sorunlar devam ettiği için yine yazmak zorundayız…
Son iki Adil Düzen seminerimizden derlenen yazılar olacak yazacağım yeni yazılar…
Bu da İKİ!
Bu iki bölümlük girizgâhta meramımızı ve maksadımızı yazdık…
Bu arada haftalık “Adil Ekonomik Düzen” ağırlıklı seminerlerimiz devam ediyor…
Bu seminerlerimizin son iki haftasındaki ana konu başlığımız şöyle:
“Ekonomik ve Sosyal Sonuçları Açısından Adil Ekonomik Düzen ile Mevcut Kapitalist Düzenin Karşılaştırılması”
“Bismillahirrahmanirrahim” diyor ve başlıyoruz…
Erbakan Hocamızın Adil Ekonomik Düzen kitap ve söylemleri ile akevler.org sitesi dokümanlarından derleyerek anlatmış olduğumuz seminerlerimize devam edecek olur isek…
“Adil Düzen” (elbette “Adil Ekonomik Düzen” ile birlikte) bütünüyle ve her alanda barış düzenidir, “Faizci Kapitalist Düzen” ise her alanda çatışma düzenidir.
“Faizci Kapitalist Düzen”de, düzenin temel esasları gereği doktorlar ile hasta arasında çıkar çatışması bulunmaktadır. İnsanların ahlâklı davranması konusu bir tarafa bırakılarak düzenin yapısı incelendiğinde doktor, hasta ne kadar çok ağır hasta ise, ne kadar çok sıklıkta hastalanırsa ve hastalığı ne kadar uzun sürerse o kadar çok para kazanmaktadır. Sistem olarak bu yapı doktorla hastanın çıkar çatışması içinde olması demektir...
“Adil Düzen”de ise doktor ne kadar çok vatandaş kendisini tercih etmiş ise o kadar çok para kazanır. “Adil Düzen Sağlık Sistemi”nde doktorun görevi sadece hastayı tedavi değildir; asıl görevi, sorumluluğu altındaki kimselerin sağlığını korumaktır. Mesul olduğu vatandaş hasta olsa da olmasa da bu bakımdan aynı parayı alacaktır. Hatta sorumlu olduğu vatandaşların sağlığını korumakta dikkatli ve itinalı olduğu nispette hem bu yüzden hem de daha çok vatandaş sağlığını korumak için onu tercih edeceği için daha çok kazanacaktır. Bu yapı ise “Adil Düzen”de doktor ile hastanın “Çıkar Paralelliği” içinde bulunması demektir.
(Devamı var)
Başbakan Erbakan Hükümeti örnek alınıp taklit edilmeli-7
Bu yazımızın bu başlık altındaki önceki yazılarla birlikte okunması tavsiye olunur…
Bu tavsiyelerin elbette bizce çok önemli sebepleri var, detaylar da önceki yazılarda…
“Ekonomik ve Sosyal Sonuçları Açısından Adil Ekonomik Düzen ile Mevcut Kapitalist Düzenin Karşılaştırılması” seminer çalışmamızın devamı…
Kısaca kişinin ahlaki yapısı bir kenara bırakılarak düzen acısından meseleye bakıldığında, “Faizci Kapitalist Düzen”de vatandaşın hasta olmasında ve ağır hasta olması doktorun geliri artırmaktadır.
Hâlbuki “Adil Düzen”de doktorun çıkarı hastanın sağlıklı olmasındadır; çünkü kendisine bağlı insanlar ne kadar sağlıklı olurlar ise doktorun geliri o kadar artacaktır.
Yine düzen itibariyle “Faizci Kapitalist Düzen”de avukatla müvekkil arasında çıkar çatışması bulunmaktadır. “Adil Düzen”de ise hukuki danışman olarak görev alan avukat ile müvekkili arasında “Çıkar Paralelliği” bulunmaktadır. Çünkü “Adil Düzen”de avukat müvekkilinin haklarını korumakla görevlidir. Bir niza çıksa da çıkmasa da aynı parayı alacaktır. Hele niza çıkmaz ise daha çok para alacaktır. Çünkü vatandaş hukukunun korunması için daha çok o avukatı seçecektir. Bunun için avukatın görevi, bir nevi hukuk danışmanı olduğu müvekkilinin hukuk bilgisini artırarak ihtilaflara yol açacak söylem ve eylemden sakınmasına ortam hazırlamaktır. “Adil Düzen”de hakem konumundaki avukat, müvekkilinin haksızlıklarla ve hukuki anlaşmazlıklarla karşılaşmasına değil, karşılaşmamasına gayret edecektir. Yani avukatla müvekkil de “Adil Düzen”de çıkar paralelliği içindedirler.
“Adil Ekonomik Düzen”de herkes ekonomik bakımdan bir dayanışma grubuna mensuptur. Bu dayanışma grupları loncalar, sendikalar şeklinde organize olmuşlardır. “Adil Düzen”in temel esaslarına göre “Teminatlı Ehliyet” prensibine uygun şekilde hizmetlerini ifa ederler. Bu durum yaptıkları işlerde kendilerine ehliyet veren ve onaylayan bütün dayanışma grubunun sorumluluğu paylaşmaları ve bunun sonucunda sürekli olarak kişilerin işlerinde daha ehliyetli olmalarının sağlanması anlamına gelir. Böylece kişiler mesleklerini icra ettikleri durumda yeterli ehliyet ve beceriye sahip olmadıkları için zarar verirler ise, bu zararı dayanışma ortaklığı üyelerinin tamamı tazmin etmek zorunda kalır.
“Adil Düzen” herkese refah getirir ve ekonomiyi hızla geliştirir.
“Adil Ekonomik Düzen”de ucuzluk sağlanır, enflasyon önlenir.
Genel olarak “Adil Düzen” ve özel olarak “Adil Ekonomik Düzen” ile “Faizci Kapitalist Düzen”in enflasyona sebep olan 5 (beş) unsuru ortadan kalkmış olacaktır. Bunlar;
1- Faiz.
2- Haksız vergi.
3- Darphane yani piyasaya karşılıksız para sürülmesi ve şimdi ülkemizdeki uygulamalarda olduğu gibi borca dayalı para sistemi sayesinde her borca karşılık işlem ile karşılıksız para üretiminin bankalar yolu ile sağlaması.
4- Kambiyo yani paranın değerinin emirle düşürülmesi.
5- Faizci kapitalist sistemin bankaları yolu ile yürütülen kredi sistemi.
Mevcut “Kapitalist Düzen”in faiz sistemi, kredi dağıtımındaki haksızlık ve yüksek kredi faizlerinin masrafa yazılıp fakir fukaraya ödettirilmesi sonucunda, bu zalim düzen fakirden alıp zengine aktaran bir sistemdir.
Halbuki “Adil Ekonomik Düzen”de faiz yoktur, paranın değerinin düşürülmesi yoktur, fakirden alıp zengine aktaran banka düzeni yoktur. “Adil Ekonomik Düzen” tatbikatına geçilirken bütün faizlerin kaldırılması ve bütün vergilerin kaldırılması ile üretim maliyetleri ve dolayısıyla fiyatlar, mesela Türkiye`deki Faizci Kapitalist Sistemin halihazır şartlarına nazaran üçte bire düşecektir. Çünkü fiyatların üçte bire inmesi tabiidir. Faiz ve vergi masraflara yüklenmediği ve ne kadar üretim var ise piyasada da o kadar para dolaşımda olduğu için de “Adil Ekonomik Düzen”de enflasyon söz konusu değildir, yoktur, sıfırdır.
(Günümüzdeki büyük musibet enflasyon konusuna da geldik; devam edeceğiz…)
Başbakan Erbakan Hükümeti örnek alınıp taklit edilmeli-8
Bu yazımızın bu başlık altındaki önceki yazılarla birlikte okunması tavsiye olunur…
Bu tavsiyelerin elbette bizce çok önemli sebepleri var, detaylar da önceki yazılarda…
“Ekonomik ve Sosyal Sonuçları Açısından Adil Ekonomik Düzen ile Mevcut Kapitalist Düzenin Karşılaştırılması” seminer çalışmamızın devamı…
Enflasyon faizci kapitalist nizamın bünyesel haşinliğidir ve fakiri ezer.
“Faizci Kapitalist Düzen”de enflasyonun meydana gelmesinin sebebi bu düzenin daha önce belirtmiş olduğumuz Erbakan Hocamızın anlatımı ile malum 5 mikrobudur.
“Adil Ekonomik Düzen”de bu mikroplara yer verilmemiştir. Dolayısıyla enflasyon için herhangi bir sebep mevcut değildir.
Enflasyon fiyatların gittikçe artması ve satın alma gücünün azalması olayıdır.
“Adil Ekonomik Düzen”de bunun tam tersi söz konusudur. Çünkü fiyatların artması için herhangi bir sebep mevcut olmadığı gibi zamanla ekonominin ve teknolojinin gelişmesi sebebiyle fiyatların reel olarak düşmesi söz konusudur.
Mevcut faizci zalim kapitalist sömürü düzeninde para borca dayalı olarak üretilmektedir. Devletler, şirketler, şahıslar borçlandığı müddetçe para vardır. Borca dayalı olarak üretilen ve faiz karşılığı verilen para servetleri yutmaktadır.
Mevcut faizci zalim kapitalist sömürü düzeninde bankacılık sistemi tüketim amaçlı borçlandırmak için kurulduğundan ezen-ezilen sistemi ile servetler ve paralar belli bir sermaye grubunun eline geçmektedir. Bu faizci zalim kapitalist sömürü düzeninde para ve kredinin emperyalizmin ve Siyonizm’in bir sömürü aracı olarak üretim, istihdam ve ihracat amaçlı değil tüketim amaçlı kullandırılması sağlanmaktadır.
Mevcut düzen faizci bir düzendir. Parasını bankaya yatıran ve üretmeyenlere daha fazla tüketme hakkı verdiğinden bu durum enflasyona sebep olmakta, üretimin belini kırmaktadır. Bankaya para yatırmak üretmekten daha karlı hale dönüştürülmektedir. Sistem borca dayalı olarak yürütüldüğünden devletler, şirketler ve halklar borçlandırılmaktadır.
“Faizci Kapitalist Düzen”de para borca dayalı olarak üretildiğinden ve faiz talep ettiğinden, bunun sonucunda borçlanmalarla servetler kapitalist sömürü sistemine aktarılmaktadır. Borçlanma mevcut düzenin ekonomik yapısında dönen parayı ve hareketliliği gösterir. Nüfus artışı, alt yapı gereksinimleri ve sanal ihtiyaçların oluşturulması borçlanmayı sistemde gerekli hale getirir. Borçlanmadan büyüme olmuyor mantığı oluşturulur. Bu sebeple faizci kredi sistemi harici, faizsiz bir yapının oluşturulamayacağı ezberi yaptırtılır. Böylesi bir borçlanma ve kredi sistemine ihtiyaç olduğu algısı oluşturulur.
Mevcut faizci sömürür sisteminde borçlanma faiz karşılığı olduğundan ve faiz miktarı kadar para piyasaya sürülmediğinden ya faizin ödenebilmesi için tekrar borçlanılmakta ya da eldeki mal varlıkları ve servetler sömürülmektedir. Bu da küçük işletmelerin zamanla yok olmasını, tekelleşme ve kartelleşmeyi sağlamaktadır. Tekelleşen ve kartelleşenler de Siyonizm’in kendilerine pay vermek istediği işbirlikçilerdir.
Para hareketliliği durduğu zaman herkesin borcunun elinde kaldığı, mevcut para ve kredi sisteminin tamamen çöküşe geçeceği görülmelidir.
Mevcut sömürü sisteminin sürdürülebilirliği mümkün değildir. Çünkü faize endeksli karşılıksız para politikası ile para bir ölçü aracı olmaktan çıkmış ve yapılan borçlar, ekonomik işlem ile büyüme rakamlarına yansıtıldığından, bu hormonlu büyüme balonu elde patlar duruma gelmiştir.
“Faizci Kapitalist Sistem”de üretenin zararına para politikaları uygulandığından serbest piyasa ekonomisi bu sistemde tekellerin oluşumunu sağlamış, güçlü sermayedarların çıkarları doğrultusunda üreticiler iş yapamaz duruma getirilmiştir. Üretimin olmadığı bir durumda ekonomik çöküş de kaçınılmaz olmuştur. Nitekim günümüzde ülkemizde yaşanan ekonomik ve sosyal sorunların ana sebebi de işte budur.
(Adil Ekonomik Düzen çare ve çözümleri ile devam edeceğiz…)
Başbakan Erbakan Hükümeti örnek alınıp taklit edilmeli-9
Bu yazımızın bu başlık altındaki önceki yazılarla birlikte okunması tavsiye olunur…
Bu tavsiyelerin elbette bizce çok önemli sebepleri var, detaylar da önceki yazılarda…
“Ekonomik ve Sosyal Sonuçları Açısından Adil Ekonomik Düzen ile Mevcut Kapitalist Düzenin Karşılaştırılması” seminer çalışmamızın devamı…
Adil Ekonomik Düzen çare ve çözümleri
“Adil Ekonomik Düzen”de Para; üretime eşdeğer tüketebilme imkanını sağlayan devletin piyasaya sürdüğü bir makbuzdur. İnsanlar ne değerde mal üretip bunu toplumun yararlanmasına sunmuşsa, onun karşılığında da ona eşdeğer tüketim hakkı olduğunu gösteren makbuzunu almıştır. Bu yüzden arz edilen malların toplam değeri ne kadarsa vatandaşların cebindeki tüketim hakkını gösteren makbuzların toplamı yani para da o kadardır.
“Adil Ekonomik Düzen”de faiz yoktur, paranın değerinin düşürülmesi yoktur, fakirden alıp zengine aktaran banka düzeni yoktur.
“Adil Ekonomik Düzen”de devlet bankalarına yatırılan para ile belli şartlar altında hakkı müktesep karşılığı kredi hakkı doğmuş olur. Kredi ile ilgili parametreleri, adil ekonomik düzenin temel esasları seminerimizde detaylı olarak anlattık, bakılabilir.
Dolayısıyla “Adil Ekonomik Düzen”de ne faiz ne de enflasyon söz konusu değildir. Diğer yandan bu kredi ile ekonomi için yararlanılmaktadır.
“Adil Ekonomik Düzen”de yastık altı para söz konusu değildir. Para her zaman üretimin hizmetindedir. Karşılıksız olarak para veya kredinin piyasaya sürülmesi söz konusu olamaz. Çünkü üretim olmadan, mal karşılığı olmadan karşılıksız olarak piyasaya para sürülmesi haksız olarak fiyatların artmasına sebep olur ve yasaktır. Karşılıksız para üretenlerin, emekçilerin hakkını yemektir.
“Adil Ekonomik Düzen”de temel esas herkesin kendi ürettiği kadar tüketmesidir, başkasının hakkını yememesidir.
“Adil Ekonomik Düzen”de alınıp satılabilen malları 4 grupta toplamak mümkündür. Bunlar satışa arz edilmiş arsalar, tesisler, standart mallar, altın ve döviz yani kıymetli madenler ve değerlerdir. Bunlar ne miktarda satışa arz edilmişse bunlar karşılığında o miktarda para mevcuttur. Alınıp satılabilen bu mallar dışında başka hiçbir şey karşılığı olarak piyasaya para sürülemez, dolayısıyla günümüzde yaşanan ekonomik ve sosyal sorunlar yaşanmaz.
“Adil Ekonomik Düzen”de herkes istediği anda malını paraya, parasını da mala çevirebilir, ülkenin her yerinde herkese aynı fiyat uygulanır ve eşit muamele yapılır.
“Adil Ekonomik Düzen”de malların fiyatları, arz-talep kaidesine göre adil kriterlere göre teşekkül etmekte, böylece yurdun her yerinde herkese eşit muamele yapılarak alım-satım işleri yürütülmektedir. Arz-talep kaidesinden yararlanıldığı zaman talebe göre arz ayarlanmakta, böylece üretim rasyonel olmakta, ihtiyaç neye varsa ve ne kadarsa üretimin buna göre ayarlanması temin olunmakta, böylece kıtlık olmadan ve israf olmadan bütün ihtiyaçlar maksada en uygun şekilde karşılanmaktadır.
“Adil Ekonomik Düzen” ile üretimin artması sağlanır. Malların maliyetleri ve satış fiyatları bugünkü fiyatların üçte birine düşünce o zaman halihazır mevcut işletme sermayesiyle bile bugünkü üretimin 3 misli kadar üretim yapılabilecektir. Böylece üretim hızla artmış olacaktır. Kaldı ki Adil Düzen’de devlet tarafından yapılan makro planlamanın sonucunda, her bölgedeki öncelikli, verimli yatırımların projeleri hazırlanarak ve bunların gerçekleşmesi için, yatırımın tamamı için yeterli “Faizsiz Kredi” dahil “Tam Teşvik” imkânı sunulmaktadır.
Bu ne demektir?
Ayrıca makina yağlanıyor ve ekonomi hızla gelişiyor, demektir. Bu yönden de üretimin ve milli gelirin hızla katlanması sağlanacaktır.
“Adil Ekonomik Düzen” ile işsizlik önlenir. Aynı işletme sermayesi ile 3 misli fazla üretim yapılması demek bugünkünün 3 misli fazla işçi çalıştırılması demektir.
(Adil Ekonomik Düzen çare ve çözümleri ile devam edeceğiz…)
Başbakan Erbakan Hükümeti neden örnek alınmıyor…?-10
Bu yazımızın bu başlık altındaki önceki yazılarla birlikte okunması tavsiye olunur…
Bu tavsiyelerin elbette bizce çok önemli sebepleri var, detaylar da önceki yazılarda…
“Ekonomik ve Sosyal Sonuçları Açısından Adil Ekonomik Düzen ile Mevcut Kapitalist Düzenin Karşılaştırılması” seminer çalışmamızın devamı…
Adil Ekonomik Düzen çare ve çözümleri
“Adil Ekonomik Düzen”de bir yandan bütün yatırımlar “Tam Teşvik” ile desteklenip geliştirildiği için, diğer yandan “Faizsiz Emek Kredisi” ile çalışan her insanın hakkı olan ücreti ödendiği için ortada işsizlik diye bir mesele kalmayacaktır. Bilakis işverenler çalıştıracak insan aramaya başlayacaktır. Böylece işsizlik önlenecektir.
2023 TÜİK verilerine göre 4 milyona yaklaşan işsizi olan Türkiye için genel olarak “Adil Düzen” ve özel olarak da “Adil Ekonomik Düzen” bu kadar zaruridir.
“Adil Ekonomik Düzen”de ihracat patlaması yaşanır.
“Adil Ekonomik Düzen”de maliyetlerin ve fiyatların içine hiçbir faiz ve hiçbir vergi girmediği için yeryüzünde en ucuz fiyat “Adil Ekonomik Düzen”in tatbik edildiği yerde olacaktır. Çünkü faizci kapitalist nizamın tatbik edildiği bütün ülkelerde değişik nispetlerde de olsa üretimin maliyetleri ve fiyatları içine faizler ve haksız vergiler girmektedir. Bunlar ise üretimin her kademesinde katlanarak artan bir şekilde maliyetlere ve fiyatlara intikal etmektedirler. Dolayısıyla bunlar yüzünden maliyetler ve fiyatlar artmaktadır.
“Adil Ekonomik Düzen”de üretim fiyatları içine giren faiz, vergi ve sigorta primleri sıfırdır. En ucuz mal “Adil Ekonomik Düzen”de olduğu için herkes ihtiyacını Adil Düzen’in pazarından karşılamaya çalışacaktır. Bu ise hakiki ihracat patlaması demektir.
“Adil Ekonomik Düzen” gelir dağılımının bozulmasını önler.
Faizci kapitalist düzenin 5 mikrobu her türlü ekonomik ve sosyal tahribatı meydana getirirken gelir dağılımını gittikçe bozmakta, zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapmaktadır. Düzenin temelindeki mikroplardan doğan bu felaketi önlemek için alınan pansuman tedbirleri ise neticede yeni haksız zulümlerden başka bir şey değildir ve esasen sonucu da değiştirmemektedir. Böylece faizci kapitalist zalim sömürü düzeni netice itibariyle zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapmakta, bunun sonucunda da ülkeleri ve dünyayı sosyal patlamalara ve çok yönlü savaşlara sürüklemektedir.
“Adil Ekonomik Düzen”de faizci kapitalist sistemin bu mikropları tamamen ortadan kaldırıldığı için sözü edilen mahzurlar, zulümler ve felaketler önlenmiştir. Tam tersine “Adil Ekonomik Düzen”de refahın herkese dağılması için bütün tedbirlerin alınmasını sağlayacak imkânlar mevcuttur. Adil Düzen “Hakkı Üstün Tutan” bir düzen olduğu için herkesin hakkını korumakta ve kimsenin kimseyi sömürmesine izin vermemektedir.
Adil Düzen esasen temelde bir “Barış Düzeni” ve “Çıkar Paralelliği Düzeni” olduğu için, kuvveti üstün tutan ve temeli çıkar çatışmasına dayanan, dolayısıyla bir sömürü ve zulüm düzeni olan faizci kapitalist düzendeki bütün mahzurları ortadan kaldırmakta, refahı herkese yaymakta ve götürmektedir. Böylece Adil Düzen “Herkese Refah” düzenidir.
Ayrıca Adil Düzen devlete öncelikle herkese insan onuruna yaraşır şekilde yaşama imkânı temin etme görevi verdiği için bütün küresel zenginlik rakamlarına rağmen kapitalist toplumların bünyesel hastalığı olan ve nüfusun büyük bir kısmına yayılmış bulunan açlık ve fakirlik hastalıkları da söz konusu değildir.
Adil Ekonomik Düzen geri kalmışlığı, rüşvet ve ahlak bozukluğunu önler.
Yukarıda yapılan açıklamalardan anlaşıldığı üzere Adil Ekonomik Düzen’in ekonomiyi hızla geliştireceğini, devleti kat kat zengin yapacağını, refahı herkese ve her bölgeye yayacağını açıkça göstermektedir.
Bu yüzden Adil Ekonomik Düzen geri kalmışlığı zümreler ve bölgeler arası dengesizliği ortadan kaldırır.
(Devamı var)
Başbakan Erbakan Hükümeti neden örnek alınmıyor?..-11
Bu yazımızın bu başlık altındaki önceki yazılarla birlikte okunması tavsiye olunur…
Bu tavsiyelerin elbette bizce çok önemli sebepleri var, detaylar da önceki yazılarda…
“Ekonomik ve Sosyal Sonuçları Açısından Adil Ekonomik Düzen ile Mevcut Kapitalist Düzenin Karşılaştırılması” seminer çalışmamızın devamı…
Faizci Kapitalist Düzen materyalizmi esas alıp insanların nefis terbiyesine ve manevi gelişmesine önem vermediği için fertleri ve toplumu ahlâk bozukluğuna itmekte, bu da kapitalizmin en büyük tahribatıdır ve iflasının temel sebebidir. Çünkü nefis terbiyesi görmemiş bir insan fakirlik ve açlık ile karşılaşınca daha kolay ahlak bozukluğuna itilmektedir. Faiz yoluyla ve haksız kredilerle çok zengin olan kesim ahlak bozukluğuna itilmekte, bu ahlak bozukluklarına merkezlik yapan tesisler kurmaktadırlar. Zenginler tarafından buralar açılınca fakirler ve diğer insanlar da ahlak bozukluğuna sürüklenmekte, bu ahlak bozucu tesisler ve teşebbüsler toplumu bir kanser gibi mahvetmekte ve helake götürmektedir. İşte batıda kriminal olayların artması, uyuşturucu, alkolizm, hırsızlık, mafya ayrıca her türlü ahlaksızlığın çoğalması bundandır. Bu meyanda AİDS hastalığının hızla artması ve korkunç boyutlara varması yani kısaca ahlâk çöküşü de toplumu helake, kapitalist nizamı da iflasa götürmektedir.
Adil Düzen bütün bu felaketleri önleyen, insanlığa, topluma huzur getiren bir ilaçtır.
Adil Ekonomik Düzen “Hakki Üstün Tutan” bir düzendir. Bundan dolayı anayasal temel esaslar çerçevesinde devletin elinde kuvveti vardır diye aklına estiği şekilde vergi koymasına müsaade edilmez. Devlet de hakka riayet edecektir, ancak ve sadece kendi hakkını alacaktır. Bu sebeplerden dolayı Adil Ekonomik Düzen’de vergi devletin üretime yaptığı katkı ve kendi hizmetlerinden dolayı hakkını alması demektir. Halihazır faizci kapitalist nizamda devlet haksız olarak vatandaşı ezmekte, gelişmeyi önlemekte, gelir dağılımlarını bozmaktadır. Sömürmekte ve zulüm yapmaktadır. Bu münasebetle çeşitli isimler altında icat edilmiş bulunan bütün vergiler, fonlar ve kesintiler tamamen haksızdır ve hepsinin lağvedilmesi gerekir.
“Adil Ekonomik Düzen”de devletin geliri çok daha fazladır ve hızla artar. Devletin vergiyle ilgili mevzuatı ve vergiye ait bütün yürütmeler haklı, son derece basit, süratli ve barışçıdır. “Adil Ekonomik Düzen”de vergi ekonominin ve sosyal yapının en büyük tahribatçısı olmayıp bilakis ekonominin ve sosyal yapının en büyük hizmetkârıdır.
“Adil Ekonomik Düzen”de vergi devletin üretime yaptığı katkı ve hizmetleri karşılığında kendi hakkını alması esasına dayanmaktadır. Üretim ve hizmetlerde herkes kendi hakkını almaktadır. Üretimden sonra haklar adilane bir şekilde, müteşebbis yönetici, tesis sahipleri, işçi, hammaddeyi temin edenler ve devletin yaptığı hizmetler dolayısıyla devlet arasından bölüştürmekte ve herkes kendi payını almaktadır. Böyle bir pay dağılımı yapıldıktan sonra artık devlet kimsenin payından şu veya bu sebeple vergi almaya kalkamaz.
Bunun manası herkesin brüt geliri ne ise bu aynı zamanda onun net geliridir. Böylece bir yandan işçinin, köylünün, memurun, esnafın emek karşılığı elde ettikleri brüt gelirlerinden ayrıca vergi ödemeleri söz konusu olmadığı gibi tüccar, müteşebbis, sanayici ve tesis sahipleri ve ayrıca kira ve kârdan hizmet ve katkısı karşılığında pay alanların gelirlerinden vergi ödemeleri de söz konusu değildir. Bugünkü faizci kapitalist düzende alınan vergiler netice itibariyle haksız olarak fakir fukarayı ezen vergilerdir. Zaten geçinemeyen işçi, memur, köylü, esnafın brüt gelirlerinden vergi kesmek vergiyi haksız olarak bunlara ödetmek mahiyetinde olduğu gibi tüccardan ve üretimin her kademesinden ve her ne suretle olursa olsun kârdan, kazanç ve gelirden vergi kesmek demek, netice olarak bu kâr ve gelirler, satılan mallardan elde edildiği için bu malları satın alanlara yani vergiyi dolaylı olarak sonunda fakir fukaraya yüklemek mahiyetindedir.
Velhasıl, hâlihazır ekonomik zulümlerden kurtulmak ve bu zulümlere sebep olan mikropları ortadan kaldırmak ancak “Adil Ekonomik Düzen” ile mümkündür. Adil Ekonomik Düzen herkese hakkını veren ve herkese fırsat eşitliği tanıyan bir sistemdir.
(Devamı var)
Başbakan Erbakan Hükümeti neden örnek alınmıyor?..-12
“Adil Ekonomik Düzen”de faiz olmayacak, haksız vergiler kalkacak, paranın değeri hak ölçüsü olarak kabul edilecek, sağlam paraya geçilecek, karşılıksız para basılmayacak, paranın değeri düşürülmeyecek, krediler adil ölçüler içinde faydalı iş yapacak herkese verilecektir. Böylece herkes bugünkü düzende bir ekmek aldığı parayla üç ekmek alma imkânına kavuşacak, aynı işletme sermayesiyle bugünkünün üç misli fazla üretim yapabilecektir. Bugünkünden üç misli fazla insan çalışabilecek, her şeyin fiyatı üçte birine düşecek, herkes üç misli fazla satın alma gücüne kavuşacak, en ucuz üretim Türkiye'de olacak, ihracat artacak, Müslüman ülkelerle “Ortak Pazar” kurularak onların ihtiyaçları Türkiye'den karşılanacak, böylece Türkiye kısa bir zamanda dünyanın en güçlü ülkelerinden biri olacaktır.
Son bölümde Adil Düzen ile ilgili getirdiğimiz açıklamalara örnek mahiyete olmak üzere ve Adil Düzen’e geçiş aşaması süreci olarak Erbakan Hocamızın Başbakanlığı dönemindeki uygulamalarının ekonomik sonuçlarından kısaca bahsetmek istiyorum.
54. Hükümet ilk 6 aylık bölümünde; 1) Dış borca dayanmadan, 2) İç borç yapmadan, 3) Zam yapmadan, 4) Yeni vergi koymadan yani halkı ezmeden; devlete 35 milyar $'lık (10 milyar $ faiz yükünden devleti kurtararak, 13 milyar $ kaynak paketlerinden, 7 milyar $ KİT'lerin karlarından ve 5 milyar $ vergi gelirlerinden) ilave bir kaynak temin edilmiştir. Erbakan Hocamız ve uzman ekonomistlerin oluşturmuş olduğu havuz sistemi ile devlet kurumlarının gelirleri bir havuzda toplanmış, giderlerin de yine bu havuzdan yapılması sağlanarak devlet kurumlarının bankalara borçlanmasının ve devlet gelirlerinin faize akmasının yolu kapatılmıştır. Erbakan Hocamızın Başbakanlığı döneminde denk bütçe yapılarak dış borçlanmaya gerek bırakmayacak şekilde devlet gelirlerini kaynak paketlerle halkı ezmeden artırma yoluna gidilmiş, yeni bir dış borç faizi, devletin dolayısı ile halkın omuzlarına yükletilmemiştir. Elde edilen kaynaklar köylü, işçi, memur, esnaf, dar gelirli ve yoksulların refah seviyesini yükseltmeye tahsis edilmiştir. Şimdi önce bu gerçekleri birkaç örnek üzerinden çok özet olarak belirtmeye çalışacağım. 1995 yılında sadece 48 milyon $'lık hububat alımı yapıldığı halde, 54. hükümet döneminde 1996 yılı 2. yarısında 330 milyon $'lık alım yapılmıştır.
Şimdi ise maalesef üreticimiz korumasız bırakılmıştır. Buğday, mısır, çay, şeker pancarı, ay çiçeği, fındık, tütün gibi köylünün temel ürünlerinin taban fiyatları 1996'da %140-150 oranında artırılmıştır. 1997 yılında %70-80 oranında artırılmış, köylünün yüzü gülmüştür.
Haziran 1996'da 100 alan Bağ-Kur emeklisi, 6 ay sonra Ocak 1997'de 311,5 zam almış, hatta düşük maaş alan Bağ-Kur emeklileri 100 alırken 1000 almışlardı. Yıllık %65'lik enflasyona rağmen Bağ-Kur emeklilerinin ücretlerinin reel artışı %146 olmuştur. Erbakan dönemi öncesinde memurların maaşları reel olarak azaldığı halde, sonraki 6 ayda reel olarak %76 artış sağlanmıştır. 100 alan memur 6 ay sonra 230 almaya başlamıştır. Bir yılda enflasyona rağmen memurun reel artışı sadece Türkiye'de değil hiçbir ülkede görünmeyen oranda %64,7 olarak artmıştır. İş başına gelinir gelinmez önce %50 zam, 6 ay sonra %30 genel %25 özel zam verilmiştir. Bunun eşi ve benzeri yoktur. Görüldüğü gibi taklitçi zihniyetler elinde iç borç ödemeleri yıldan yıla korkunç bir şekilde artarken, bu gidişat sadece 54. Hükümet döneminde durdurulmuştur. Mevcut durum da dahil olmak üzere halktan toplanan vergiler hızla artırılarak faize ödendiği halde, yalnız 54. Hükümet döneminde bu gidişat tersine çevrilmiştir. Vergilerin %67'si faize ödenirken bu nispet %48'e düşürülmüştür. Şimdi ise bütün vergiler faizlere yetmemektedir. Bu tabloda faizlerin bütçe içindeki payına bakıldığı zaman, diğer hükümetler zamanında bu oran gittikçe artarken, 54. Hükümet döneminde % 38'den % 28 düştüğü görülmektedir. Birkaç tablo üzerinden Erbakan Hocamızın 54. Dönem Hükümetinde ekonomik açıdan sadece 11 ay kadar kısa bir sürede Adil Düzen’e geçiş uygulamalarından birkaç örnek göstermek istedim. Adil Düzen’in tam anlamı ile uygulanacağı ideal şartlarda neler olabileceğini sizler kıyas edin. Biz çalışmalıyız, gerçekleri milletimize ve insanlığa anlatmalıyız. Gayret ve çalışmak bizden, başarı ve zafer Allah’tandır.
https://www.facebook.com/reel/1007571167077298?sfnsn=scwspwa&mibextid=6AJuK9
Bu tavsiyelerin elbette bizce çok önemli sebepleri var, detaylar da önceki yazılarda…
İstifade edilmesi dileğimizle dördüncü yazımızda kaldığımız yerden devam ediyoruz…
Yazılarımızın, hatırlatmalarımızın ve önerilerimizin dikkate alınması dileklerimizle…
“Başbakan Erbakan Hükümeti örnek alınıp taklit edilmeli” başlıklı bundan önceki son iki yazıyı yazmama tam elli yıllık yakın arkadaşımın söyledikleri vesile oldu demiştim... Önceki yazımda bu yakın arkadaşımın Sabri Tekir olduğunu hatırlattım ve en sonunda şunu yazdım: “Prof. Dr. Sabri Tekir, Cumhuriyet tarihimizin en başarılı uygulamalarını yapan Türkiye Cumhuriyeti 54’üncü Başbakan Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hükümeti örnek uygulamalarındaki maliye çözümlerinin baş mimarlarından biridir…”
Prof. Dr. Sabri Tekir’in ülkemizdeki son durum ile ilgili değerlendirme ve önerilerini önceki yazımın en sonunda sözünü ettiğim Millî Gazete haberinden okuyalım…
Millî Gazete’de 04 Ağustos 2023 tarihinde yayımlanan “Saadet Partisi Genel Başkan Vekili Sabri Tekir: Bu yıl, ‘belirsizlikler yılı’ olacak” başlıklı önemli bir haber yayımlandı…
Saadet Partisi Genel Başkan Vekili Prof. Dr. Sabri Tekir, düzenlediği basın toplantısında gündeme dair açıklamalarda bulundu. Partisinin İzmir İl Başkanlığı’nda gündemi değerlendiren Tekir, “Seçimden önce, iktidarın sürekli tekrar ettiği bir sloganı vardı. 21. yüzyıl ‘Türkiye Yüzyılı’ olacak. Ancak seçimlerden hemen sonra bambaşka bir süreç yaşıyoruz” dedi.
Saadet Partisi Genel Başkan Vekili Prof. Dr. Sabri Tekir, İzmir’de bir basın açıklaması düzenleyerek gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Saadet Partisi İzmir İl Başkanlığı’nda düzenlenen basın açıklamasında medya mensuplarına hitap eden Sabri Tekir, ardı arkası kesilmeyen zamları işaret ederek ekonomideki sorunları dile getirdi. Fahiş fiyat artışları ve enflasyon sorununa da değinen Sabri Tekir, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM) tatil edilmesine ilişkin de açıklamalarda bulundu.
“ŞUNA ZAM, BUNA ZAM, ONA ZAM”
Pof. Dr. Sabri Tekir, zam kavramının milletin üzerine çökmüş bir ‘karabasan’ haline geldiğinin altını çizerek, “Seçimden önce, iktidarın sürekli tekrar ettiği bir sloganı vardı. 21. yüzyıl ‘Türkiye Yüzyılı’ olacak. Ancak seçimlerden hemen sonra bambaşka bir süreç yaşıyoruz. Bu yıl, ‘zam yılı’, ‘vergi yılı’ ve ‘enflasyon yılı’, en önemlisi ‘belirsizlikler yılı’ olacak. Milletimizin zihnine öyle kazınmış olacak. Başta ekmek olmak üzere temel gıda maddelerine gelen zamlar; enerji ve akaryakıt ürünlerine gelen zamlar; taksi ve dolmuş gibi tüm ulaşım hizmetlerine gelen zamlar; şuna zam, buna zam, ona zam. Önündeki kelime değişiyor, ardından gelen zam kelimesi ise hiç değişmiyor” ifadelerini kullandı.
“TOPLAM 4 TRİLYON 270 MİLYAR LİRA VERGİ ÖDEYECEĞİZ”
Ekonomideki kötü gidişatın sebeplerine işaret eden Prof. Dr. Sabri Tekir, “Bu kadar zam, bu kadar vergi artışı neden yapılıyor diye dönüp baktığımızda karşımıza görev zararları çıkıyor; kur korumalı mevduat gibi ucube bir uygulama çıkıyor; garanti verilen köprüler, yollar ve hastaneler çıkıyor; makam harcamaları, bol keseden dağıtılan seçim vaatleri ve israf çıkıyor. Daha da önemlisi kamu malı ve kamu parası harcamalarında duyarlılık ve sorumluluk noksanlığı çıkıyor karşımıza. Kamuda tasarruf olmadan ne vergi yükü azalır ne de zamların arkası kesilir. Ekonomik ve mali olaylara çarpık bir bakış açısı, ya vergi veya zam dalgaları ile sonuçlanır. Getirilen ek bütçe ve ek vergilerle birlikte millet olarak bu yıl; dakikada 8,2 milyon lira, saatte 494 milyon lira, günde 11,8 milyar lira, ayda 355,8 milyar lira, toplam 4 trilyon 270 milyar lira vergi ödeyeceğiz. Ödeyeceğimiz bu vergiler, iktidarın ısrarla sürdürdüğü işte bu yanlış ekonomi politikalarının ve savurgan harcamalarının bedelidir” şeklinde konuştu.
Haber “MECLİS TATİL EDİLMEMELİYDİ” ara başlıkla sona eriyor… Prof. Dr. Sabri Tekir, TBMM’nin açık kalıp çalışması gerektiğine dair tüm ısrarlara rağmen tatil edildiğini hatırlatarak şöyle demiş: “Milletimizin problemlerini ve bunlara dair çözüm tekliflerimizi dile getirmeye devam ediyoruz ve getirmeye de devam edeceğiz...”
Başbakan Erbakan Hükümeti örnek alınıp taklit edilmeli-6
Bu yazımızın bu başlık altındaki önceki yazılarla birlikte okunması tavsiye olunur…
Bu tavsiyelerin elbette bizce çok önemli sebepleri var, detaylar önceki yazılarda…
Ekonomi geçen ayki yazılarımızın gündemindeydi…
Ekonomi bu ay başında yazdıklarımızda da gündemimizdeydi…
Ekonomiyi bir yana bırakıp yeryüzü kara ve denizlerindeki fesadı yazdık…
Ekonomi dışı o 6 yazımızdan sonra yine ekonomi konusuna dönmek zorunda kaldık…
“Sözde serbest piyasa, haksız kazanç ve emekliler” başlıklı bir yazıyı yazmak zorunda kaldık; çünkü faizci zalim ve vahşi kapitalizm uygulamaları istisnasız herkesi inletirken, yöneticilerimiz yazdığımız çare ve çözüm içerikli yazılarımıza maalesef ilgisiz!
Yöneticilerimizin bu çare ve çözüm içerikli yazılarımıza ilgisizliği ve “sosyal tufan” seviyesindeki din/düzen-ilim-iktisat-idare/siyaset başta olmak üzere hayatımızın her alanında var olan sorunlardaki çözümsüzlükler devam ettikçe; bizim teşhis ve tedavi metoduyla üretip yazdığımız çare ve çözümler yazılmaya devam edecek…
Bu BİR!
Nitekim geçen ay başında ve devamında da bu yazılarımızı yazdık…
Sadece birkaç yazı başlığımızı hatırlayalım…
“Seçim sonrası sarsıntılar ve yapılması gerekenler” (2 yazı)
“Muhtarlıklar da ‘Kalkınma Kooperatifi’ olmalı” (3 yazı)
“Kapitalizme karşı bir çözüm; kooperatifleşme…” (1 yazı)
“Kapitalizm tıkandı, çare ve çözüm kooperatifleşme” (1 yazı)
“Başbakan Erbakan Hükümeti örnek alınıp taklit edilmeli” (2 yazı; toplam 5 yazı)
Bu son başlıktaki iki yazımızı geçen ay bir vesileyle ortasında yazmıştık…
Sonra Prof. Dr. Sabri Tekir vesileyle aynı başlık altında üç yazı daha yazdık…
Kapitalizmin sebep olduğu sorunlar devam ettiği için yine yazmak zorundayız…
Son iki Adil Düzen seminerimizden derlenen yazılar olacak yazacağım yeni yazılar…
Bu da İKİ!
Bu iki bölümlük girizgâhta meramımızı ve maksadımızı yazdık…
Bu arada haftalık “Adil Ekonomik Düzen” ağırlıklı seminerlerimiz devam ediyor…
Bu seminerlerimizin son iki haftasındaki ana konu başlığımız şöyle:
“Ekonomik ve Sosyal Sonuçları Açısından Adil Ekonomik Düzen ile Mevcut Kapitalist Düzenin Karşılaştırılması”
“Bismillahirrahmanirrahim” diyor ve başlıyoruz…
Erbakan Hocamızın Adil Ekonomik Düzen kitap ve söylemleri ile akevler.org sitesi dokümanlarından derleyerek anlatmış olduğumuz seminerlerimize devam edecek olur isek…
“Adil Düzen” (elbette “Adil Ekonomik Düzen” ile birlikte) bütünüyle ve her alanda barış düzenidir, “Faizci Kapitalist Düzen” ise her alanda çatışma düzenidir.
“Faizci Kapitalist Düzen”de, düzenin temel esasları gereği doktorlar ile hasta arasında çıkar çatışması bulunmaktadır. İnsanların ahlâklı davranması konusu bir tarafa bırakılarak düzenin yapısı incelendiğinde doktor, hasta ne kadar çok ağır hasta ise, ne kadar çok sıklıkta hastalanırsa ve hastalığı ne kadar uzun sürerse o kadar çok para kazanmaktadır. Sistem olarak bu yapı doktorla hastanın çıkar çatışması içinde olması demektir...
“Adil Düzen”de ise doktor ne kadar çok vatandaş kendisini tercih etmiş ise o kadar çok para kazanır. “Adil Düzen Sağlık Sistemi”nde doktorun görevi sadece hastayı tedavi değildir; asıl görevi, sorumluluğu altındaki kimselerin sağlığını korumaktır. Mesul olduğu vatandaş hasta olsa da olmasa da bu bakımdan aynı parayı alacaktır. Hatta sorumlu olduğu vatandaşların sağlığını korumakta dikkatli ve itinalı olduğu nispette hem bu yüzden hem de daha çok vatandaş sağlığını korumak için onu tercih edeceği için daha çok kazanacaktır. Bu yapı ise “Adil Düzen”de doktor ile hastanın “Çıkar Paralelliği” içinde bulunması demektir.
(Devamı var)
Başbakan Erbakan Hükümeti örnek alınıp taklit edilmeli-7
Bu yazımızın bu başlık altındaki önceki yazılarla birlikte okunması tavsiye olunur…
Bu tavsiyelerin elbette bizce çok önemli sebepleri var, detaylar da önceki yazılarda…
“Ekonomik ve Sosyal Sonuçları Açısından Adil Ekonomik Düzen ile Mevcut Kapitalist Düzenin Karşılaştırılması” seminer çalışmamızın devamı…
Kısaca kişinin ahlaki yapısı bir kenara bırakılarak düzen acısından meseleye bakıldığında, “Faizci Kapitalist Düzen”de vatandaşın hasta olmasında ve ağır hasta olması doktorun geliri artırmaktadır.
Hâlbuki “Adil Düzen”de doktorun çıkarı hastanın sağlıklı olmasındadır; çünkü kendisine bağlı insanlar ne kadar sağlıklı olurlar ise doktorun geliri o kadar artacaktır.
Yine düzen itibariyle “Faizci Kapitalist Düzen”de avukatla müvekkil arasında çıkar çatışması bulunmaktadır. “Adil Düzen”de ise hukuki danışman olarak görev alan avukat ile müvekkili arasında “Çıkar Paralelliği” bulunmaktadır. Çünkü “Adil Düzen”de avukat müvekkilinin haklarını korumakla görevlidir. Bir niza çıksa da çıkmasa da aynı parayı alacaktır. Hele niza çıkmaz ise daha çok para alacaktır. Çünkü vatandaş hukukunun korunması için daha çok o avukatı seçecektir. Bunun için avukatın görevi, bir nevi hukuk danışmanı olduğu müvekkilinin hukuk bilgisini artırarak ihtilaflara yol açacak söylem ve eylemden sakınmasına ortam hazırlamaktır. “Adil Düzen”de hakem konumundaki avukat, müvekkilinin haksızlıklarla ve hukuki anlaşmazlıklarla karşılaşmasına değil, karşılaşmamasına gayret edecektir. Yani avukatla müvekkil de “Adil Düzen”de çıkar paralelliği içindedirler.
“Adil Ekonomik Düzen”de herkes ekonomik bakımdan bir dayanışma grubuna mensuptur. Bu dayanışma grupları loncalar, sendikalar şeklinde organize olmuşlardır. “Adil Düzen”in temel esaslarına göre “Teminatlı Ehliyet” prensibine uygun şekilde hizmetlerini ifa ederler. Bu durum yaptıkları işlerde kendilerine ehliyet veren ve onaylayan bütün dayanışma grubunun sorumluluğu paylaşmaları ve bunun sonucunda sürekli olarak kişilerin işlerinde daha ehliyetli olmalarının sağlanması anlamına gelir. Böylece kişiler mesleklerini icra ettikleri durumda yeterli ehliyet ve beceriye sahip olmadıkları için zarar verirler ise, bu zararı dayanışma ortaklığı üyelerinin tamamı tazmin etmek zorunda kalır.
“Adil Düzen” herkese refah getirir ve ekonomiyi hızla geliştirir.
“Adil Ekonomik Düzen”de ucuzluk sağlanır, enflasyon önlenir.
Genel olarak “Adil Düzen” ve özel olarak “Adil Ekonomik Düzen” ile “Faizci Kapitalist Düzen”in enflasyona sebep olan 5 (beş) unsuru ortadan kalkmış olacaktır. Bunlar;
1- Faiz.
2- Haksız vergi.
3- Darphane yani piyasaya karşılıksız para sürülmesi ve şimdi ülkemizdeki uygulamalarda olduğu gibi borca dayalı para sistemi sayesinde her borca karşılık işlem ile karşılıksız para üretiminin bankalar yolu ile sağlaması.
4- Kambiyo yani paranın değerinin emirle düşürülmesi.
5- Faizci kapitalist sistemin bankaları yolu ile yürütülen kredi sistemi.
Mevcut “Kapitalist Düzen”in faiz sistemi, kredi dağıtımındaki haksızlık ve yüksek kredi faizlerinin masrafa yazılıp fakir fukaraya ödettirilmesi sonucunda, bu zalim düzen fakirden alıp zengine aktaran bir sistemdir.
Halbuki “Adil Ekonomik Düzen”de faiz yoktur, paranın değerinin düşürülmesi yoktur, fakirden alıp zengine aktaran banka düzeni yoktur. “Adil Ekonomik Düzen” tatbikatına geçilirken bütün faizlerin kaldırılması ve bütün vergilerin kaldırılması ile üretim maliyetleri ve dolayısıyla fiyatlar, mesela Türkiye`deki Faizci Kapitalist Sistemin halihazır şartlarına nazaran üçte bire düşecektir. Çünkü fiyatların üçte bire inmesi tabiidir. Faiz ve vergi masraflara yüklenmediği ve ne kadar üretim var ise piyasada da o kadar para dolaşımda olduğu için de “Adil Ekonomik Düzen”de enflasyon söz konusu değildir, yoktur, sıfırdır.
(Günümüzdeki büyük musibet enflasyon konusuna da geldik; devam edeceğiz…)
Başbakan Erbakan Hükümeti örnek alınıp taklit edilmeli-8
Bu yazımızın bu başlık altındaki önceki yazılarla birlikte okunması tavsiye olunur…
Bu tavsiyelerin elbette bizce çok önemli sebepleri var, detaylar da önceki yazılarda…
“Ekonomik ve Sosyal Sonuçları Açısından Adil Ekonomik Düzen ile Mevcut Kapitalist Düzenin Karşılaştırılması” seminer çalışmamızın devamı…
Enflasyon faizci kapitalist nizamın bünyesel haşinliğidir ve fakiri ezer.
“Faizci Kapitalist Düzen”de enflasyonun meydana gelmesinin sebebi bu düzenin daha önce belirtmiş olduğumuz Erbakan Hocamızın anlatımı ile malum 5 mikrobudur.
“Adil Ekonomik Düzen”de bu mikroplara yer verilmemiştir. Dolayısıyla enflasyon için herhangi bir sebep mevcut değildir.
Enflasyon fiyatların gittikçe artması ve satın alma gücünün azalması olayıdır.
“Adil Ekonomik Düzen”de bunun tam tersi söz konusudur. Çünkü fiyatların artması için herhangi bir sebep mevcut olmadığı gibi zamanla ekonominin ve teknolojinin gelişmesi sebebiyle fiyatların reel olarak düşmesi söz konusudur.
Mevcut faizci zalim kapitalist sömürü düzeninde para borca dayalı olarak üretilmektedir. Devletler, şirketler, şahıslar borçlandığı müddetçe para vardır. Borca dayalı olarak üretilen ve faiz karşılığı verilen para servetleri yutmaktadır.
Mevcut faizci zalim kapitalist sömürü düzeninde bankacılık sistemi tüketim amaçlı borçlandırmak için kurulduğundan ezen-ezilen sistemi ile servetler ve paralar belli bir sermaye grubunun eline geçmektedir. Bu faizci zalim kapitalist sömürü düzeninde para ve kredinin emperyalizmin ve Siyonizm’in bir sömürü aracı olarak üretim, istihdam ve ihracat amaçlı değil tüketim amaçlı kullandırılması sağlanmaktadır.
Mevcut düzen faizci bir düzendir. Parasını bankaya yatıran ve üretmeyenlere daha fazla tüketme hakkı verdiğinden bu durum enflasyona sebep olmakta, üretimin belini kırmaktadır. Bankaya para yatırmak üretmekten daha karlı hale dönüştürülmektedir. Sistem borca dayalı olarak yürütüldüğünden devletler, şirketler ve halklar borçlandırılmaktadır.
“Faizci Kapitalist Düzen”de para borca dayalı olarak üretildiğinden ve faiz talep ettiğinden, bunun sonucunda borçlanmalarla servetler kapitalist sömürü sistemine aktarılmaktadır. Borçlanma mevcut düzenin ekonomik yapısında dönen parayı ve hareketliliği gösterir. Nüfus artışı, alt yapı gereksinimleri ve sanal ihtiyaçların oluşturulması borçlanmayı sistemde gerekli hale getirir. Borçlanmadan büyüme olmuyor mantığı oluşturulur. Bu sebeple faizci kredi sistemi harici, faizsiz bir yapının oluşturulamayacağı ezberi yaptırtılır. Böylesi bir borçlanma ve kredi sistemine ihtiyaç olduğu algısı oluşturulur.
Mevcut faizci sömürür sisteminde borçlanma faiz karşılığı olduğundan ve faiz miktarı kadar para piyasaya sürülmediğinden ya faizin ödenebilmesi için tekrar borçlanılmakta ya da eldeki mal varlıkları ve servetler sömürülmektedir. Bu da küçük işletmelerin zamanla yok olmasını, tekelleşme ve kartelleşmeyi sağlamaktadır. Tekelleşen ve kartelleşenler de Siyonizm’in kendilerine pay vermek istediği işbirlikçilerdir.
Para hareketliliği durduğu zaman herkesin borcunun elinde kaldığı, mevcut para ve kredi sisteminin tamamen çöküşe geçeceği görülmelidir.
Mevcut sömürü sisteminin sürdürülebilirliği mümkün değildir. Çünkü faize endeksli karşılıksız para politikası ile para bir ölçü aracı olmaktan çıkmış ve yapılan borçlar, ekonomik işlem ile büyüme rakamlarına yansıtıldığından, bu hormonlu büyüme balonu elde patlar duruma gelmiştir.
“Faizci Kapitalist Sistem”de üretenin zararına para politikaları uygulandığından serbest piyasa ekonomisi bu sistemde tekellerin oluşumunu sağlamış, güçlü sermayedarların çıkarları doğrultusunda üreticiler iş yapamaz duruma getirilmiştir. Üretimin olmadığı bir durumda ekonomik çöküş de kaçınılmaz olmuştur. Nitekim günümüzde ülkemizde yaşanan ekonomik ve sosyal sorunların ana sebebi de işte budur.
(Adil Ekonomik Düzen çare ve çözümleri ile devam edeceğiz…)
Başbakan Erbakan Hükümeti örnek alınıp taklit edilmeli-9
Bu yazımızın bu başlık altındaki önceki yazılarla birlikte okunması tavsiye olunur…
Bu tavsiyelerin elbette bizce çok önemli sebepleri var, detaylar da önceki yazılarda…
“Ekonomik ve Sosyal Sonuçları Açısından Adil Ekonomik Düzen ile Mevcut Kapitalist Düzenin Karşılaştırılması” seminer çalışmamızın devamı…
Adil Ekonomik Düzen çare ve çözümleri
“Adil Ekonomik Düzen”de Para; üretime eşdeğer tüketebilme imkanını sağlayan devletin piyasaya sürdüğü bir makbuzdur. İnsanlar ne değerde mal üretip bunu toplumun yararlanmasına sunmuşsa, onun karşılığında da ona eşdeğer tüketim hakkı olduğunu gösteren makbuzunu almıştır. Bu yüzden arz edilen malların toplam değeri ne kadarsa vatandaşların cebindeki tüketim hakkını gösteren makbuzların toplamı yani para da o kadardır.
“Adil Ekonomik Düzen”de faiz yoktur, paranın değerinin düşürülmesi yoktur, fakirden alıp zengine aktaran banka düzeni yoktur.
“Adil Ekonomik Düzen”de devlet bankalarına yatırılan para ile belli şartlar altında hakkı müktesep karşılığı kredi hakkı doğmuş olur. Kredi ile ilgili parametreleri, adil ekonomik düzenin temel esasları seminerimizde detaylı olarak anlattık, bakılabilir.
Dolayısıyla “Adil Ekonomik Düzen”de ne faiz ne de enflasyon söz konusu değildir. Diğer yandan bu kredi ile ekonomi için yararlanılmaktadır.
“Adil Ekonomik Düzen”de yastık altı para söz konusu değildir. Para her zaman üretimin hizmetindedir. Karşılıksız olarak para veya kredinin piyasaya sürülmesi söz konusu olamaz. Çünkü üretim olmadan, mal karşılığı olmadan karşılıksız olarak piyasaya para sürülmesi haksız olarak fiyatların artmasına sebep olur ve yasaktır. Karşılıksız para üretenlerin, emekçilerin hakkını yemektir.
“Adil Ekonomik Düzen”de temel esas herkesin kendi ürettiği kadar tüketmesidir, başkasının hakkını yememesidir.
“Adil Ekonomik Düzen”de alınıp satılabilen malları 4 grupta toplamak mümkündür. Bunlar satışa arz edilmiş arsalar, tesisler, standart mallar, altın ve döviz yani kıymetli madenler ve değerlerdir. Bunlar ne miktarda satışa arz edilmişse bunlar karşılığında o miktarda para mevcuttur. Alınıp satılabilen bu mallar dışında başka hiçbir şey karşılığı olarak piyasaya para sürülemez, dolayısıyla günümüzde yaşanan ekonomik ve sosyal sorunlar yaşanmaz.
“Adil Ekonomik Düzen”de herkes istediği anda malını paraya, parasını da mala çevirebilir, ülkenin her yerinde herkese aynı fiyat uygulanır ve eşit muamele yapılır.
“Adil Ekonomik Düzen”de malların fiyatları, arz-talep kaidesine göre adil kriterlere göre teşekkül etmekte, böylece yurdun her yerinde herkese eşit muamele yapılarak alım-satım işleri yürütülmektedir. Arz-talep kaidesinden yararlanıldığı zaman talebe göre arz ayarlanmakta, böylece üretim rasyonel olmakta, ihtiyaç neye varsa ve ne kadarsa üretimin buna göre ayarlanması temin olunmakta, böylece kıtlık olmadan ve israf olmadan bütün ihtiyaçlar maksada en uygun şekilde karşılanmaktadır.
“Adil Ekonomik Düzen” ile üretimin artması sağlanır. Malların maliyetleri ve satış fiyatları bugünkü fiyatların üçte birine düşünce o zaman halihazır mevcut işletme sermayesiyle bile bugünkü üretimin 3 misli kadar üretim yapılabilecektir. Böylece üretim hızla artmış olacaktır. Kaldı ki Adil Düzen’de devlet tarafından yapılan makro planlamanın sonucunda, her bölgedeki öncelikli, verimli yatırımların projeleri hazırlanarak ve bunların gerçekleşmesi için, yatırımın tamamı için yeterli “Faizsiz Kredi” dahil “Tam Teşvik” imkânı sunulmaktadır.
Bu ne demektir?
Ayrıca makina yağlanıyor ve ekonomi hızla gelişiyor, demektir. Bu yönden de üretimin ve milli gelirin hızla katlanması sağlanacaktır.
“Adil Ekonomik Düzen” ile işsizlik önlenir. Aynı işletme sermayesi ile 3 misli fazla üretim yapılması demek bugünkünün 3 misli fazla işçi çalıştırılması demektir.
(Adil Ekonomik Düzen çare ve çözümleri ile devam edeceğiz…)
Başbakan Erbakan Hükümeti neden örnek alınmıyor…?-10
Bu yazımızın bu başlık altındaki önceki yazılarla birlikte okunması tavsiye olunur…
Bu tavsiyelerin elbette bizce çok önemli sebepleri var, detaylar da önceki yazılarda…
“Ekonomik ve Sosyal Sonuçları Açısından Adil Ekonomik Düzen ile Mevcut Kapitalist Düzenin Karşılaştırılması” seminer çalışmamızın devamı…
Adil Ekonomik Düzen çare ve çözümleri
“Adil Ekonomik Düzen”de bir yandan bütün yatırımlar “Tam Teşvik” ile desteklenip geliştirildiği için, diğer yandan “Faizsiz Emek Kredisi” ile çalışan her insanın hakkı olan ücreti ödendiği için ortada işsizlik diye bir mesele kalmayacaktır. Bilakis işverenler çalıştıracak insan aramaya başlayacaktır. Böylece işsizlik önlenecektir.
2023 TÜİK verilerine göre 4 milyona yaklaşan işsizi olan Türkiye için genel olarak “Adil Düzen” ve özel olarak da “Adil Ekonomik Düzen” bu kadar zaruridir.
“Adil Ekonomik Düzen”de ihracat patlaması yaşanır.
“Adil Ekonomik Düzen”de maliyetlerin ve fiyatların içine hiçbir faiz ve hiçbir vergi girmediği için yeryüzünde en ucuz fiyat “Adil Ekonomik Düzen”in tatbik edildiği yerde olacaktır. Çünkü faizci kapitalist nizamın tatbik edildiği bütün ülkelerde değişik nispetlerde de olsa üretimin maliyetleri ve fiyatları içine faizler ve haksız vergiler girmektedir. Bunlar ise üretimin her kademesinde katlanarak artan bir şekilde maliyetlere ve fiyatlara intikal etmektedirler. Dolayısıyla bunlar yüzünden maliyetler ve fiyatlar artmaktadır.
“Adil Ekonomik Düzen”de üretim fiyatları içine giren faiz, vergi ve sigorta primleri sıfırdır. En ucuz mal “Adil Ekonomik Düzen”de olduğu için herkes ihtiyacını Adil Düzen’in pazarından karşılamaya çalışacaktır. Bu ise hakiki ihracat patlaması demektir.
“Adil Ekonomik Düzen” gelir dağılımının bozulmasını önler.
Faizci kapitalist düzenin 5 mikrobu her türlü ekonomik ve sosyal tahribatı meydana getirirken gelir dağılımını gittikçe bozmakta, zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapmaktadır. Düzenin temelindeki mikroplardan doğan bu felaketi önlemek için alınan pansuman tedbirleri ise neticede yeni haksız zulümlerden başka bir şey değildir ve esasen sonucu da değiştirmemektedir. Böylece faizci kapitalist zalim sömürü düzeni netice itibariyle zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapmakta, bunun sonucunda da ülkeleri ve dünyayı sosyal patlamalara ve çok yönlü savaşlara sürüklemektedir.
“Adil Ekonomik Düzen”de faizci kapitalist sistemin bu mikropları tamamen ortadan kaldırıldığı için sözü edilen mahzurlar, zulümler ve felaketler önlenmiştir. Tam tersine “Adil Ekonomik Düzen”de refahın herkese dağılması için bütün tedbirlerin alınmasını sağlayacak imkânlar mevcuttur. Adil Düzen “Hakkı Üstün Tutan” bir düzen olduğu için herkesin hakkını korumakta ve kimsenin kimseyi sömürmesine izin vermemektedir.
Adil Düzen esasen temelde bir “Barış Düzeni” ve “Çıkar Paralelliği Düzeni” olduğu için, kuvveti üstün tutan ve temeli çıkar çatışmasına dayanan, dolayısıyla bir sömürü ve zulüm düzeni olan faizci kapitalist düzendeki bütün mahzurları ortadan kaldırmakta, refahı herkese yaymakta ve götürmektedir. Böylece Adil Düzen “Herkese Refah” düzenidir.
Ayrıca Adil Düzen devlete öncelikle herkese insan onuruna yaraşır şekilde yaşama imkânı temin etme görevi verdiği için bütün küresel zenginlik rakamlarına rağmen kapitalist toplumların bünyesel hastalığı olan ve nüfusun büyük bir kısmına yayılmış bulunan açlık ve fakirlik hastalıkları da söz konusu değildir.
Adil Ekonomik Düzen geri kalmışlığı, rüşvet ve ahlak bozukluğunu önler.
Yukarıda yapılan açıklamalardan anlaşıldığı üzere Adil Ekonomik Düzen’in ekonomiyi hızla geliştireceğini, devleti kat kat zengin yapacağını, refahı herkese ve her bölgeye yayacağını açıkça göstermektedir.
Bu yüzden Adil Ekonomik Düzen geri kalmışlığı zümreler ve bölgeler arası dengesizliği ortadan kaldırır.
(Devamı var)
Başbakan Erbakan Hükümeti neden örnek alınmıyor?..-11
Bu yazımızın bu başlık altındaki önceki yazılarla birlikte okunması tavsiye olunur…
Bu tavsiyelerin elbette bizce çok önemli sebepleri var, detaylar da önceki yazılarda…
“Ekonomik ve Sosyal Sonuçları Açısından Adil Ekonomik Düzen ile Mevcut Kapitalist Düzenin Karşılaştırılması” seminer çalışmamızın devamı…
Faizci Kapitalist Düzen materyalizmi esas alıp insanların nefis terbiyesine ve manevi gelişmesine önem vermediği için fertleri ve toplumu ahlâk bozukluğuna itmekte, bu da kapitalizmin en büyük tahribatıdır ve iflasının temel sebebidir. Çünkü nefis terbiyesi görmemiş bir insan fakirlik ve açlık ile karşılaşınca daha kolay ahlak bozukluğuna itilmektedir. Faiz yoluyla ve haksız kredilerle çok zengin olan kesim ahlak bozukluğuna itilmekte, bu ahlak bozukluklarına merkezlik yapan tesisler kurmaktadırlar. Zenginler tarafından buralar açılınca fakirler ve diğer insanlar da ahlak bozukluğuna sürüklenmekte, bu ahlak bozucu tesisler ve teşebbüsler toplumu bir kanser gibi mahvetmekte ve helake götürmektedir. İşte batıda kriminal olayların artması, uyuşturucu, alkolizm, hırsızlık, mafya ayrıca her türlü ahlaksızlığın çoğalması bundandır. Bu meyanda AİDS hastalığının hızla artması ve korkunç boyutlara varması yani kısaca ahlâk çöküşü de toplumu helake, kapitalist nizamı da iflasa götürmektedir.
Adil Düzen bütün bu felaketleri önleyen, insanlığa, topluma huzur getiren bir ilaçtır.
Adil Ekonomik Düzen “Hakki Üstün Tutan” bir düzendir. Bundan dolayı anayasal temel esaslar çerçevesinde devletin elinde kuvveti vardır diye aklına estiği şekilde vergi koymasına müsaade edilmez. Devlet de hakka riayet edecektir, ancak ve sadece kendi hakkını alacaktır. Bu sebeplerden dolayı Adil Ekonomik Düzen’de vergi devletin üretime yaptığı katkı ve kendi hizmetlerinden dolayı hakkını alması demektir. Halihazır faizci kapitalist nizamda devlet haksız olarak vatandaşı ezmekte, gelişmeyi önlemekte, gelir dağılımlarını bozmaktadır. Sömürmekte ve zulüm yapmaktadır. Bu münasebetle çeşitli isimler altında icat edilmiş bulunan bütün vergiler, fonlar ve kesintiler tamamen haksızdır ve hepsinin lağvedilmesi gerekir.
“Adil Ekonomik Düzen”de devletin geliri çok daha fazladır ve hızla artar. Devletin vergiyle ilgili mevzuatı ve vergiye ait bütün yürütmeler haklı, son derece basit, süratli ve barışçıdır. “Adil Ekonomik Düzen”de vergi ekonominin ve sosyal yapının en büyük tahribatçısı olmayıp bilakis ekonominin ve sosyal yapının en büyük hizmetkârıdır.
“Adil Ekonomik Düzen”de vergi devletin üretime yaptığı katkı ve hizmetleri karşılığında kendi hakkını alması esasına dayanmaktadır. Üretim ve hizmetlerde herkes kendi hakkını almaktadır. Üretimden sonra haklar adilane bir şekilde, müteşebbis yönetici, tesis sahipleri, işçi, hammaddeyi temin edenler ve devletin yaptığı hizmetler dolayısıyla devlet arasından bölüştürmekte ve herkes kendi payını almaktadır. Böyle bir pay dağılımı yapıldıktan sonra artık devlet kimsenin payından şu veya bu sebeple vergi almaya kalkamaz.
Bunun manası herkesin brüt geliri ne ise bu aynı zamanda onun net geliridir. Böylece bir yandan işçinin, köylünün, memurun, esnafın emek karşılığı elde ettikleri brüt gelirlerinden ayrıca vergi ödemeleri söz konusu olmadığı gibi tüccar, müteşebbis, sanayici ve tesis sahipleri ve ayrıca kira ve kârdan hizmet ve katkısı karşılığında pay alanların gelirlerinden vergi ödemeleri de söz konusu değildir. Bugünkü faizci kapitalist düzende alınan vergiler netice itibariyle haksız olarak fakir fukarayı ezen vergilerdir. Zaten geçinemeyen işçi, memur, köylü, esnafın brüt gelirlerinden vergi kesmek vergiyi haksız olarak bunlara ödetmek mahiyetinde olduğu gibi tüccardan ve üretimin her kademesinden ve her ne suretle olursa olsun kârdan, kazanç ve gelirden vergi kesmek demek, netice olarak bu kâr ve gelirler, satılan mallardan elde edildiği için bu malları satın alanlara yani vergiyi dolaylı olarak sonunda fakir fukaraya yüklemek mahiyetindedir.
Velhasıl, hâlihazır ekonomik zulümlerden kurtulmak ve bu zulümlere sebep olan mikropları ortadan kaldırmak ancak “Adil Ekonomik Düzen” ile mümkündür. Adil Ekonomik Düzen herkese hakkını veren ve herkese fırsat eşitliği tanıyan bir sistemdir.
(Devamı var)
Başbakan Erbakan Hükümeti neden örnek alınmıyor?..-12
“Adil Ekonomik Düzen”de faiz olmayacak, haksız vergiler kalkacak, paranın değeri hak ölçüsü olarak kabul edilecek, sağlam paraya geçilecek, karşılıksız para basılmayacak, paranın değeri düşürülmeyecek, krediler adil ölçüler içinde faydalı iş yapacak herkese verilecektir. Böylece herkes bugünkü düzende bir ekmek aldığı parayla üç ekmek alma imkânına kavuşacak, aynı işletme sermayesiyle bugünkünün üç misli fazla üretim yapabilecektir. Bugünkünden üç misli fazla insan çalışabilecek, her şeyin fiyatı üçte birine düşecek, herkes üç misli fazla satın alma gücüne kavuşacak, en ucuz üretim Türkiye'de olacak, ihracat artacak, Müslüman ülkelerle “Ortak Pazar” kurularak onların ihtiyaçları Türkiye'den karşılanacak, böylece Türkiye kısa bir zamanda dünyanın en güçlü ülkelerinden biri olacaktır.
Son bölümde Adil Düzen ile ilgili getirdiğimiz açıklamalara örnek mahiyete olmak üzere ve Adil Düzen’e geçiş aşaması süreci olarak Erbakan Hocamızın Başbakanlığı dönemindeki uygulamalarının ekonomik sonuçlarından kısaca bahsetmek istiyorum.
54. Hükümet ilk 6 aylık bölümünde; 1) Dış borca dayanmadan, 2) İç borç yapmadan, 3) Zam yapmadan, 4) Yeni vergi koymadan yani halkı ezmeden; devlete 35 milyar $'lık (10 milyar $ faiz yükünden devleti kurtararak, 13 milyar $ kaynak paketlerinden, 7 milyar $ KİT'lerin karlarından ve 5 milyar $ vergi gelirlerinden) ilave bir kaynak temin edilmiştir. Erbakan Hocamız ve uzman ekonomistlerin oluşturmuş olduğu havuz sistemi ile devlet kurumlarının gelirleri bir havuzda toplanmış, giderlerin de yine bu havuzdan yapılması sağlanarak devlet kurumlarının bankalara borçlanmasının ve devlet gelirlerinin faize akmasının yolu kapatılmıştır. Erbakan Hocamızın Başbakanlığı döneminde denk bütçe yapılarak dış borçlanmaya gerek bırakmayacak şekilde devlet gelirlerini kaynak paketlerle halkı ezmeden artırma yoluna gidilmiş, yeni bir dış borç faizi, devletin dolayısı ile halkın omuzlarına yükletilmemiştir. Elde edilen kaynaklar köylü, işçi, memur, esnaf, dar gelirli ve yoksulların refah seviyesini yükseltmeye tahsis edilmiştir. Şimdi önce bu gerçekleri birkaç örnek üzerinden çok özet olarak belirtmeye çalışacağım. 1995 yılında sadece 48 milyon $'lık hububat alımı yapıldığı halde, 54. hükümet döneminde 1996 yılı 2. yarısında 330 milyon $'lık alım yapılmıştır.
Şimdi ise maalesef üreticimiz korumasız bırakılmıştır. Buğday, mısır, çay, şeker pancarı, ay çiçeği, fındık, tütün gibi köylünün temel ürünlerinin taban fiyatları 1996'da %140-150 oranında artırılmıştır. 1997 yılında %70-80 oranında artırılmış, köylünün yüzü gülmüştür.
Haziran 1996'da 100 alan Bağ-Kur emeklisi, 6 ay sonra Ocak 1997'de 311,5 zam almış, hatta düşük maaş alan Bağ-Kur emeklileri 100 alırken 1000 almışlardı. Yıllık %65'lik enflasyona rağmen Bağ-Kur emeklilerinin ücretlerinin reel artışı %146 olmuştur. Erbakan dönemi öncesinde memurların maaşları reel olarak azaldığı halde, sonraki 6 ayda reel olarak %76 artış sağlanmıştır. 100 alan memur 6 ay sonra 230 almaya başlamıştır. Bir yılda enflasyona rağmen memurun reel artışı sadece Türkiye'de değil hiçbir ülkede görünmeyen oranda %64,7 olarak artmıştır. İş başına gelinir gelinmez önce %50 zam, 6 ay sonra %30 genel %25 özel zam verilmiştir. Bunun eşi ve benzeri yoktur. Görüldüğü gibi taklitçi zihniyetler elinde iç borç ödemeleri yıldan yıla korkunç bir şekilde artarken, bu gidişat sadece 54. Hükümet döneminde durdurulmuştur. Mevcut durum da dahil olmak üzere halktan toplanan vergiler hızla artırılarak faize ödendiği halde, yalnız 54. Hükümet döneminde bu gidişat tersine çevrilmiştir. Vergilerin %67'si faize ödenirken bu nispet %48'e düşürülmüştür. Şimdi ise bütün vergiler faizlere yetmemektedir. Bu tabloda faizlerin bütçe içindeki payına bakıldığı zaman, diğer hükümetler zamanında bu oran gittikçe artarken, 54. Hükümet döneminde % 38'den % 28 düştüğü görülmektedir. Birkaç tablo üzerinden Erbakan Hocamızın 54. Dönem Hükümetinde ekonomik açıdan sadece 11 ay kadar kısa bir sürede Adil Düzen’e geçiş uygulamalarından birkaç örnek göstermek istedim. Adil Düzen’in tam anlamı ile uygulanacağı ideal şartlarda neler olabileceğini sizler kıyas edin. Biz çalışmalıyız, gerçekleri milletimize ve insanlığa anlatmalıyız. Gayret ve çalışmak bizden, başarı ve zafer Allah’tandır.
https://www.facebook.com/reel/1007571167077298?sfnsn=scwspwa&mibextid=6AJuK97
7.8.2023