845 ve 846. seminerlerden vazife çıkarmak…
İki haftadan beri yeni bir sure üzerinde çalışmaya başladık…
İBRAHİM SURESİ…
Âdetim üzere…
BU SURE YANİ SEMİNER ÇALIŞMALARIMIZDAN…
Kendimce, kendimize çıkarabildiğim vazifeleri
Hiç yorum katmadan aynen aktarıyorum…
İstifade edilmesi dua ve dileklerimle…
Reşad
*
İBRAHİM SÛRESİ - 1. Hafta
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
الر كِتَابٌ أَنْزَلْنَاهُ إِلَيْكَ لِتُخْرِجَ النَّاسَ مِنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ بِإِذْنِ رَبِّهِمْ إِلَى صِرَاطِ الْعَزِيزِ الْحَمِيدِ (1)
“Elif, Lam, Ra; Kitabdır. Rablerinin izniyle nâsı zulumattan nura, aziz ve hamid olan Rablerinin sıratına ihrac etmen için onu sana inzal ettik.”
İşte…
Kur’an gelinceye kadar içtihat sistemi yoktu. Kurallar sınırlı idi ve baskıcı bir şekildeydi. Allah Kur’an’ı göndererek insanlara içtihat sistemini öğretti. Kişi kendi istediği gibi hareket etmekte serbesttir ama kurallara göre hareket etmelidir ki diğerleri sosyal zulumat içinde olmasınlar.
İnsanlık bu düzeni öğrenmeye Hazreti Nuh aleyhisselam zamanında başlamış ve ancak 5000 (beşbin) sene sonra bugün bunu uygulayacak seviyeye gelmiştir. Dünya hâlâ içtihat sistemine göre değil, kanun sistemi ile yönetilmektedir. Çünkü şimdiye kadar içtihat sistemini uygulayacak seviyeye gelmemişti. Şimdi içtihat seviyesindedir ama henüz uygulamaya geçmemiştir.
İşte…
“ADİL DÜZEN” bu geçişi insanlığa uygulamakla görevlidir.
Kur’an’ı biz atalarımızdan öğrendik. Onlar da Hazreti Muhammed’den öğrendiler ama beyanı atalarımız yaptılar. Usulü Fıkhı geliştirdiler. Şimdi biz o usule göre çağımızın sorunlarını çözeceğiz.
Demek ki Kur’an’ın Hazreti Peygambere verdiği görevi şimdi biz tamamlayacağız. Bu sebepledir ki Hûd Suresi’nde hep “RABBİN” dendiği halde burada “RABLERİNİN SIRATI” denmektedir. İhrac edecek Hz. Muhammed değildir, ihrac edecek ona nazil olan Kur’an’dır. Demek ki insanlığı uygarlığa biz değil Kur’an götürecektir.
Kur’an’ın çağımıza göre yorumunu Bediüzzaman başlatmıştır. Süleyman Tunahan da Kur’an Arapçasını yaygınlaştırmıştır. Biz şimdi onlara tabiyiz. Bediüzzaman tefsirlerde iman cihetini ortaya koydu. Biz iktisat ve yönetim cihetini koyuyoruz...
Onlar zemin hazırladılar, cemaati oluşturdular. Akevler ilmî çalışmayı yapmaktadır. “Adil Düzen” işletmelerini kurduğumuzda insanlar fevc fevc “Adil Düzen”e gelecekler ve dünya aydınlanacaktır. Biz burada görevliyiz. Kur’an sayesinde bunlar olmakta ve olacaktır...
*
“ADİL DÜZEN’E GÖRE İNSANLIK ANAYASASI”nı okuduğunuz zaman Kur’an’ın nasıl böyle bir uygarlığa insanı götüreceğini daha iyi anlarsınız.
Her Adil Düzen Çalışanı KUR’AN üzerinde çalışmak zorunda olduğu gibi FIKIH üzerinde de çalışmak durumundadır.
Fıkıhçılar özel hukukta derinlemesine ilerlediler. Bugün zaman geçtiği için bunların uygulanamaz cihetleri vardır. Ama FIKIH KİTAPLARINI okuduğun zaman şaşırır kalırsın, o zaman o şeyleri nasıl düşündüler dersin. Fitne olmasın diye onlar kamu hukuku üzerinde fazla ileri gitmediler. Bu sebeple biz boşlukta olan bu konular üzerinde durduk. Ama klasik fıkıh kitaplarının bütün maddeleri güncellenmelidir...
*
Bugün Kur’an üzerinde çalışılmaktadır. Ne var ki bunlar dağınık olarak ve birbirinden habersiz çalışmaktadırlar. Kur’an çalışmaları ile ilgili bir internet sitemiz olmalıdır. Tüm çalışmalar sansür edilmeden burada yayımlanmalıdır. Her çalışmaya burada bir alan açılmalıdır. İşbölümü içinde çalışılmalıdır. RUHU’L-KUR’AN’daki programlarda arama tekniği daha çok geliştirilmeli ve kullanma kılavuzu hazırlanmalıdır...
*
Bu sure indiği zaman henüz kâğıt yoktu, tahta parçalarına ve kemik üzerine yazıyorlardı. Bugün bilgisayarlara birkaç saniye içinde aktarıyoruz. Kur’an “onu biz indirdik biz koruyacağız” diyerek bu günü o gün haber vermiştir...
*
Kur’an’ın uygulanabilmesi için teknolojinin gelişmesi gerekmekteydi. Ama aslolan insanı değiştirmedir.
-İnsanlığın yeniden imana ihtiyacı vardı.
-İnsanlığın yeniden ilme ihtiyacı vardı.
-İnsanlığın yeni teknolojiye ihtiyacı vardı.
-İnsanlığın yeni hukuka ihtiyacı vardı.
İşte, insanlık 1400 sene içinde “yeni ilme” ulaştı, “yeni teknolojiye” ulaştı ama henüz “yeni iman” gelmedi, “yeni hukuk” gelmedi. Bediüzzaman yeni imanın temellerini attı, Erbakan yeni hukukun başlangıcını yaptı. Şimdi Akevler bu ihracı tamamlamak için faaliyettedir. İmanda ve hukukta yenilikler için hazırlıklara devam etmektedir.
-İnsanlık “işçilik sistemiyle” ekonomide dalalettedir.
-İnsanlık “kanun sistemiyle” yönetimde dalalettedir.
Kur’an bizi “ortaklık sistemine” götürecek, Kur’an bizi “içtihat sistemine” götürecek.
Kur’an bize bunun için nazil olmuştur. Biz Kur’an’la bunları yapmış olacağız...
*
Kur’an’ın getirdiği ilmî araştırma metoduyla insanlar astronomide en uzak yer bilgilerine ulaştılar, Kâinatın yaratılışına ulaştılar. En küçük kuantumlara kadar indiler. DNA’ları keşfettiler. İnsanlar yıldızları birer kandil zannediyorlardı, Kâinatlarını böyle biliyorlardı. Müslümanların geliştirdikleri Fıkıh ve Fıkıh Usulü ilimleri ile de içtihat yapacak seviyeye ulaştılar. Yeni uygarlık bu sayede doğmaya başladı...
*
İşte…
Kur’an bize “ADİL DÜZEN’E GÖRE ANAYASA”yı öğretti, biz de onu dünyaya ulaştırdığımız zaman insanlık zulumattan huruç edecektir. Bunu sağlayabilmemiz için insanlığa “Adil Düzen” işletmesinden bir örnek göstermiş olacağız. Dinlenme evleri bu işe yarayacaktır. Buraya gelen turistler “ADİL DÜZEN” cennetini göreceklerdir. YÜZ LOJMANLI İŞYERİ APARTMANLARI bunu gösterecektir. Oralarda KUR’AN DÜZENİNİ göreceklerdir. MALA-MAL MARKETLERİ insanlığa İSLÂM DÜZENİNİ yaşatacaktır. BİN DİL ÜNİVERSİTESİ’nde bunun tedrisi yapılacaktır. Bugün Adil Düzen Çalışanları henüz yapamadılar ama ne yapacaklarını biliyorlar, ne olacağını biliyorlar...
*
İslâm düzeninin tarifi şudur: Üretmede kapitalist, tüketmede komünist, mübadelede liberalist, borçlanmada sosyalist, çalışmada girişimci, yapılaşmada plancı bir düzendir.
Her düzenin iyi tarafları var ve her düzenin kötü tarafları vardır.
İslâm düzeni iyi tarafları içeren, kötü tarafını dışlayan bir düzendir...
*
اللَّهِ الَّذِي لَهُ مَا فِي السَّمَوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ وَوَيْلٌ لِلْكَافِرِينَ مِنْ عَذَابٍ شَدِيدٍ (2)
“Semavatta olanların arzda olanların kendisine ait olduğu Allah’ın. Ve kâfirler için şiddetli bir azabdan veyl vardır.”
“Kâfirler için veyl vardır.” Buradaki kâfirler nankörlerdir. Allah’ın bu uygarlık nimetlerinden yararlandıkları halde şeriatın hükümlerine uymayanlardır. Yani bütün insanlar karanlıktan aydınlığa, kişi yönetiminden şeriat yönetimine çıkarılacaktır. Kur’an bunu yapacaktır. Kur’an’la biz bunu yapacağız. Ama bu nurdan yararlanıp iyi işler yapacaklarına bu nurdan yararlanıp kötü işler yapıyorlar. Onlara da veyl vardır. Faizli işler yapanlar kâfirlerdir. Zinayı meşrulaştıranlar ve eşcinsellik yapanlar kâfirlerdir. Onlara veyl vardır...
*
وَمَا فِي الْأَرْضِ
“Ve arzda olanlar”
Arzda maddeler vardır. Toplam olarak 118 madde çeşidi vardır. Bunlardan kararlı olanlar yüzden azdır. Bunların birleşmesi ile çeşitli cisimler oluşur. Canlıların birleştirdiği karbonlu cisimler milyonlardan fazladır. Sonra gökten ışık halinde gelen enerji yeryüzünde kimyasal, mekanik, ısı ve elektrik enerjilerine dönüşmektedir. Bunlarla yapılan sentezle canlılar oluşmaktadır. Sentezi de canlılar yapmaktadır.
İnsan da canlıdır.
İnsanın diğer canlılardan farkı yeni araçlar icat edebilmesidir. Bu icatların en büyükleri ve fazlaları yirminci yüzyılda olmuştur.
Bütün bunlar “M” harfinin içinde toplanmıştır. Bunların hepsi Allah’ındır. Siz bunları kullanarak yaşıyorsunuz. O halde onun koyacağı kurallara uymanız gerekmektedir.
İşte, Kur’an size bu kuralları öğretmektedir.
Bir aleti aldığınızda aracın kullanma talimatını da verirler. O aletten yararlanmanız için o talimata uymanız gerekir.
Kâinatın kullanma talimatı da Kur’an’dır; ona göre çalışır ve ona göre yaşarsınız.
وَوَيْلٌ
“Ve veyl vardır”
Arabayı kurallara göre kullanmayana ne olur?
Uçuruma yuvarlanır yahut bir direğe çarpar.
Gökten gelen enerjiyi ve yerdeki cisimleri yaratılış kuralları içinde kullanmayanlar olacaktır. Onlar kaza yapacak veya zehirlenecek ve yeryüzünden eleneceklerdir.
Tarlada mısır ekeriz, çıkan fideler çok olur, ayıklarız. Mısırdan başka otlar gelir, onlardan da ayıklarız. Buna çapalama denmektedir. İnsanlar içinde de böyle işe yaramayan ve zararlı olanlar ayıklanır. Onlar için şiddetli azab olacaktır.
لِلْكَافِرِينَ
“Kâfirler için”
“Kefera” demek bir şeyi kapatmak, görünmez hâle getirmek demektir. Tarım işlerini yapanlara “kâfir” denir; tohumları toprak içine gömerler. Bir şeyi saklamak küfretmektir. İyilik gördüğün kimsenin yaptığı iyilikleri inkâr etmek kâfir olmaktır.
Gökte olanlar ve yerde olanlar hep O’nun olduğu halde, O’nun her şeyi tepe tepe kullanıldığı halde Tanrı yoktur demek küfürdür.
Verilen aracı usulüne göre kullanmamak küfürdür. Kullanma talimatına uymamak küfürdür. Bugün tüm insanlık küfür içindedir. Çünkü herkes doların peşinde koşmakta, Kur’an’ın insanlığa arz ettiği ilimlere kulak vermemektedir. Bu sebepledir ki insanlık çevre kirliliği ve anarşi gibi yüzlerce tehlikelerle karşı karşıyadır.
Yalnız Adil Düzen Çalışanları kurtulacak, diğerleri ise veyl çukuruna düşeceklerdir...
Kur’an hükümlerini uygulamayanlar ülkelerini ekonomik krizden ve terör olaylarından kurtaramazlar...
*
الَّذِينَ يَسْتَحِبُّونَ الْحَيَاةَ الدُّنْيَا عَلَى الْآخِرَةِ وَيَصُدُّونَ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ وَيَبْغُونَهَا عِوَجًا أُولَئِكَ فِي ضَلَالٍ بَعِيدٍ (3)
“Âhiret hayatını dünya hayatına istihbab eden, Allah’ın yolundan sudud edenler ve onda ıvec bağy edenler, onlar baid dalalet içindedirler.”
Batılılar önce faizi meşru görmüşler ama sonra işin içinden çıkamamışlardır. Batılılar önce ekseriyet sistemine sapmışlar ama şimdi işin içinden çıkamıyorlar.
Tarihte bugünkü kadar gününü gün eden bir çağ yaşanmamıştır. Zinayı meşru yapıyor ve evlenmiyorlar. Çocuk yapmıyorlar. İçki, kumar ve zina ile günü gün ediyorlar. Gereksiz mobilyalar, gereksiz kıyafetler yani israflarla varlıklarını harcıyorlar. Taksitle arsa alıyor, taksitle lüks araba alıyor, sonra eşek gibi çalışıp borçlarını faiziyle beraber ödüyorlar! Mevcut binaları yıkıp daha da kötü yeni binalar yapıyorlar!
وَيَصُدُّونَ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ
Kendileri Allah’ın yolundan sapıyorlar yahut başkalarını saptırıyorlar. Ateizmi moda haline getirip Allah’a inanmayı ayıp haline getirmişlerdir. Kendilerini tanrı yapmışlardır. İlahi kitapları okumayı yasaklamışlar ve kendi uydurdukları sömürü kurallarını kanun yapmışlardır. Kendileri O’nun yolunu terk etmiş, insanları da silah zoru ile terk etmeye başlamışlardır. Kur’an’ın bu tasvirlerine uyan böylesine başka bir çağı insanlık yaşamamıştır...
*
Demokratik (içtihat sistemi), laik (barış sistemi), sosyal (yardımlaşma sistemi), liberal (dayanışma sistemi) kabul ediyorlar ama sonra onları eğiyorlar!
Ekseriyet kararlarına demokrasi diyorlar, dinsizliğe laiklik diyorlar, paralı sigortaya sosyallik diyorlar, tekelciliğe liberalizm diyorlar! Dokunulmazlıkları icat ediyorlar!
Bugünkü “ıvecen”i anlatmaya kalkışsak kitaplar yetmez. Çünkü ıvecleştirmedikleri yani eğriltmedikleri bir yer yoktur...
*
وَيَهْدِي مَنْ يَشَاءُ
“Ve meşieti olana da hidayet eder”
Bugünkü insanlar hep Dolar’ın arkasından koşmaktadırlar. Allah da onlara Dolar’ın nasıl kazanılacağını öğretmekte ve onlar da onun götürdüğü yere gidiyorlar.
Biz Adil Düzen Çalışanları ise Dolar’ın değil üretimin, siteleşmenin peşinden koşuyoruz. Biz yüz dairelik lojmanları yapacağız. Biz yüz dinleme evi olan siteler kuracağız. Bunu Dolar’la yapmayacağız, halkın katkıları ile yapacağız. Malzeme alacağız, pay vereceğiz. Çalıştıracağız, pay vereceğiz. Market kuracağız, paylarla satacağız. Tüccarlar malımızı satacak, bize hammadde ve markete tüketim maddesi getirecek. Dolar veya TL değil, mal istiyoruz. Emeğimizi mala çevirmek istiyoruz. Başkalarının malları ile emekleri ile değişiyoruz. Allah bize bunları, onlara da dolarları verecektir. Bize mal belgelerini ve taşınmazlardaki hisseleri verecek, onlara karşılığı olmayan dolarları verecektir...
***
İBRAHİM SÛRESİ - 2. Hafta
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا مُوسَى بِآيَاتِنَا أَنْ أَخْرِجْ قَوْمَكَ مِنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ وَذَكِّرْهُمْ بِأَيَّامِ اللَّهِ إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لِكُلِّ صَبَّارٍ شَكُورٍ (5)
“Ve Musa’yı ayetlerimizle ‘kavmini zulumattan nûra ihraç etmen ve onlara Allah’ın eyyamını zikretmen için’ irsal ettik. Bunda şekur olan sabbar için ayetler vardır.”
وَذَكِّرْهُمْ
“Ve onlara tezkir et”
“Tezkir” anlatmadır. Onlara delilleri ile hikmetleri ile ve sonuçlarına göre ne yapmaları gerektiğini anlatmadır. Bizim görevimiz budur.
Bize göre yeryüzü insanlığındır. Bu cümle hükümdür. Delili nedir?
Akli Delil: Aynı topraklarda yaşıyoruz. Yerleri ya “barış” içinde bölüşmemiz yahut “silah” ile yene yene paylaşmalıyız. Biz barış yoluyla paylaşmayı uygun görüyoruz. Çünkü barışta çıkar beraberliği mevcuttur, savaşta zarar beraberliği vardır. Yarar zarardan iyidir.
Nakli delile gelinirse; yeryüzünde olanları sizin için var etti ayetidir. Sonuçta herkes kendi mülkünde çalışır, üretim yapar, ürünü topluluğa satar. Yani topluluk için üretmiş olur.
İşte Hazreti Musa Peygambere emredilen husus budur.
*
لِكُلِّ صَبَّارٍ
“Her sabbar için”
“Sabbar” mübalağa ile ismi faildir.
Bunları kavramak ve anlamak için Batı’dan yararlanmak için sabır gerekmektedir. Çünkü Batı’nın bu uygarlaşması hak uygarlıkları içinde değil kuvvet uygarlıkları içinde olmuştur. Önce doğu hak uygarlıklar gelmiştir. Nuh, İbrahim, Musa, İsa ve Kur’an uygarlıkları gelmiş, bunlar hukukta inkılâplar yapmışlardır. Sonra batı kuvvet uygarlıkları doğmuş ve teknikte uygarlıkları geliştirmişlerdi.
Bunlar sabır sonunda doğmuştur.
Bu uygarlıklar kolay olmamıştır. Her uygarlık kendisinden önceki uygarlığa dayanmıştır ve uzun çalışmalar sonunda bugünkü seviyeye gelmiştir. Bugün de böyle olacaktır. “Adil Düzen” hemen gelmeyecektir. Sabırla çalışmaya devam edeceksiniz. Ondan sonra tarihten yararlanacak ve yeni uygarlık kurulmuş olacaktır.
1950’lere kadar Türkçe Kur’an okumak günah sayılıyordu. Bugün artık insanlar mealleri ile Kur’an okuyorlar. Şimdi Kur’an’ın yorumu faaliyetlerine geçmişlerdir. Son birkaç senedir bu faaliyet devam etmektedir. Ne var ki hâlâ Kur’an’ın kendisini değil de tarihini okuyorlar. Kur’an’ın tarihi onu öğrenmemiz için gereklidir ama asıl içteki hükümleri öğrenmek gerekir. Henüz o seviyeye gelemedik.
Bediüzzaman’ın başlattığı günün sorunlarını Kur’an ile çözme usulü Akevler tarafından geliştirilmeye başlanmış, Erbakan da “Adil Düzen” olarak dünyaya takdim etmiştir. Ondan sonra bir fetret devri yaşanmıştır. Hâlâ oradayız.
Bu fetret devri de bitmek üzeredir.
شَكُورٍ (5)
ŞaKUvRın
“Şekur olan”
“Şekur” “Sabbar”ın sıfatıdır...
“Şekur olmak” demek Allah’ın verdiği nimetleri değerlendirmek demektir.
Eğer Adil Düzen Çalışanları “Adil Düzen”i uygularlarsa şekur olurlar, uygulamazlarsa kefur olurlar.
Üzücüdür ki ne Millî Görüşçüler ne de Cemaat şekur olmamışlardır. “Adil Düzen”i duyduktan ve öğrendikten sonra yine zulumat dünyasında yaşamayı tercih ettiler.
Bizim şekur olmamız için Ahşap Evler İmalathanelerini faaliyete geçirmemiz gerekir; Dinlenme Sitelerini kurmamız gerekir; Mala-Mal Marketlerini kurmamız gerekir; Yüz Lojmanlı İşyeri Apartmanlarını dikmemiz gerekiri; Bin Dil Üniversitelerini kurmamız gerekir. Bunları yapmazsak şekur değil kefur oluruz.
İnsanlar hamdetmeyi şükretmeyi dil ile ifade etmek zannediyorlar.
Şükür kavil değil fiildir.
*
وَإِذْ قَالَ مُوسَى لِقَوْمِهِ اذْكُرُوا نِعْمَةَ اللَّهِ عَلَيْكُمْ إِذْ أَنْجَاكُمْ مِنْ آلِ فِرْعَوْنَ يَسُومُونَكُمْ سُوءَ الْعَذَابِ وَيُذَبِّحُونَ أَبْنَاءَكُمْ وَيَسْتَحْيُونَ نِسَاءَكُمْ وَفِي ذَلِكُمْ بَلَاءٌ مِنْ رَبِّكُمْ عَظِيمٌ (6)
“Ve hani Musa kavmine kavl etmişti. Hani Firavun âlinden sizi inca ettiğinde Allah’ın üzerinizde olan nimetini zikrediniz. Size azabın suunu sevm ediyorlardı. İbnlerinizi zibh ediyorlardı. Nisâınızı istihya ediyorlardı. Burada Rabbinizden azim bela var.”
Büyümüş yönetimlerde yahut yaşlanmış yönetimlerde azabın suu vardır.
Hazreti Musa kavmini bundan nasıl kurtardı?
- Çöllere götürdü.
Hazreti Muhammed ashabını nasıl kurtardı?
- Medine’ye götürdü.
Biz nasıl kurtaracağız.
- Kooperatifler kuracağız. Kooperatifler kendi içine kapanacak ve korunacaktır. Dayanışma içine girerek azabın suundan kurtaracak yönetimi insanlığa öğreteceklerdir.
Düzenin değişmesi için bu belaları bize Allah vermiştir. Kurtulmamız için kişileri değil düzeni değiştirmemiz gerekir. Akevler düzenin değiştirilmesi için Millî Görüşçülerle ve Nur Cemaati ile işbirliği yaptı. Sonunda onlar düzeni değiştirme yerine kendilerini iktidar etmeye yöneldiler, zengin etmeye yöneldiler. Bugünkü durum da budur.
Yapılacak iş çok basit ve açıktır; kişileri değil düzeni değiştirmedir. O da mevcut olan kadro ile değil, ezilenlerin hicret etmesi ile olur.
Semt kooperatiflerini kurduğumuz zaman sorunlarımızı çözeriz. Belki kırk sene elli sene semt kooperatiflerinde kapalı bir eğitim göreceğiz. Ondan sonra “Adil Düzen” gelecek. Firavun azabın suunu yapamayacaklar. Bunun için sabbar olmak gerekir. Olgunlaşmadan çölden yani semt kooperatiflerinden dışarı çıkmayacağız...
*
نِعْمَةَ اللَّهِ
“Allah’ın nimetini”
1960’lardaki durumumuzdan kurtulmuş olmamızın nimetini hatırlayın diyor.
Nasıl kurtulduk?
Önce Kooperatifi kurduk. Ezilenler burada birbirleri ile tanıştı. Bunlar bir sene geçmeden siyasete başladı. İki sene sonra parti kurdular. Parti iktidara ortak oldu. Parti kapatıldı, yenisi kuruldu, iktidar oldu. Önce koalisyona girdi. Sonra koalisyonu kurdu. Sonra da tek başına iktidar oldu.
Ak Parti 1 Kasım’ı hatırlamalıdır, çünkü hiç beklemediği oyu aldı. İşte, 7 Haziran’ı hatırlayacak ve Adil Düzen için çalışmaya katılacak, bize katılacak.
Akevler’in Adil Düzen Çalışmaları da herkese nimettir. Bir şeyi yapmak için önce proje gerekmektedir. Bugün o proje hazırlanmıştır.
Haydi, artık o günleri hatırlayın da düzeni değiştirin...
*
إِذْ أَنْجَاكُمْ
“Sizi inca ettik”
Biz de Akevler’i kurarak Akevler’e hicret edenleri o devrin âli olan bürokratlardan kurtardık...
مِنْ آلِ فِرْعَوْنَ
“Firavunun âlinden”
İyice dikkat etmeniz gerekir ki kötülük yapan Firavun değildir, kötülük yapan onun âlidir, onun bürokratlarıdır. Bugün de durum tamamen böyledir. Her türlü yolsuzluğun ve zulmün kaynağı devletin âlidir, bürokrasidir, devlet değildir. Onların azabını çekiyoruz.
Kooperatifi kurduk, noterde muamelemizi tamamladık. Kanunda bir madde koymuşlar; ticaret odasından vergi numarası alınır! Ne kadar masum bir madde! Gittik, numara alacağız ama o numarayı vermediler! İki sene uğraştık. Onu kuramadık, ancak başka kooperatifi kurabildik. Bankadan kurmadığımız ile ilgili parayı belki de hâlâ çekemedik!
Bürokratlar içinde de zulmetmek isteyenler vardır. Bunlar durmadan kural üretip engel koyarlar. Diğer bürokratlar da bunları bilmezler, onların söylediklerini yaparlar. Suçluyu bulamazsınız. Çünkü o engelleri koyanlar imza atmazlar, diğer memurlara attırırlar. Atmazlarsa onları uzaklaştırma mekanizmaları vardır. Hatalı iş yaptırmışlardır. Onu ortaya koyar ve uzaklaştırırlar. Mafyaya da eleman böyle bulunur. Önce farkına varmadan suç işletir, ondan sonra ihbar eder, anlaşmış memurla kurtarır, daha ağır suç işletir. Böylece eşkıya kadrosu oluşmuş olur.
Kur’an’ı yorumlamak demek, bürokratların yaptıkları zulmü ortaya koymak demektir. Âli Firavunun zulmünü ortaya koymaktır. Bir inşaatçı ortağımız var. Diyor ki; rüşvet vermeden betonu kalıba döktüremezsin. Sanatkârlar romanlarında bunları ortaya koymalı, filmlerde bunlar gösterilmelidir...
*
وَفِي ذَلِكُمْ بَلَاءٌ
“Ve burada bela var”
Yani azabın suunun yapıldığı zamanlardaki belalarda.
Evet, Akevler ve Adil Düzen mensupları, bugün de o ağır pisliklerin içine girerlerse o belalar vardır. Ama kendi kooperatiflerinin içine çekilir ve kendileri çalışır yaşarlarsa, kendi senetleri ile alışveriş yaparlarsa, o zaman bu beladan kurtulmuş olmaktadırlar. Ama o günleri hatırlayıp kendi yönetimlerini azabın suuna çevirmemelidirler, ortaklarına asla zorluk çıkarmamalıdırlar...
*
وَإِذْ تَأَذَّنَ رَبُّكُمْ لَئِنْ شَكَرْتُمْ لَأَزِيدَنَّكُمْ وَلَئِنْ كَفَرْتُمْ إِنَّ عَذَابِي لَشَدِيدٌ (7)
“Ve Rabbiniz sizi teezzün etti; şükrederseniz artırırız, küfrederseniz azabım şedittir.”
Allah Hz. Musa Peygamberin kavmini Firavundan necata erdirdiği gibi Sermaye’nin zulmünden de Akevler mensuplarını necata erdirdi. Bizim bu nimete karşı şükretmemiz gerekir. Şimdi “Adil Düzen”i kurmamız gerekir. Son kurtuluşumuz 1 Kasım Seçimi oldu. Bu Akevler olarak da bir necata ermedir. Bu durumda biz çalışmamıza rahatlıkla devam edebiliriz. İşte bugün (bu dönem) daha çok çalışma zamanıdır, şükretme zamanıdır.
Çölde nasıl Hazreti Musa’nın kavmi kırk sene dolaştı ise ve o necattan sonra dolaştı ise; biz de semt kooperatiflerinde kırk sene dolaşmalıyız, belki de dört sene dolaşmalıyız.
Gelecek seçimde “Adil Düzen” iktidar olabilir.
Biz de Akevler olarak AĞAÇ EVLER İMALATHANESİNİ kurmuş oluruz; tomruk bir taraftan girer, öbür taraftan ahşap ev çıkar...
AHŞAP EVLERDEN OLUŞAN DİNLENME SİTELERİMİZİ kurmuş, yüz lojmanlı apartmanlarda yerleşmeye ve çalışmaya başlamışızdır...
MALA-MAL MARKETLERİni açmış, BİN DİL ÜNİVERSİTESİni kurmuş oluruz...
RUHU’L-KUR’AN artık tüm Müslümanlar tarafından kullanılır şeklini almış olur...
İNSANLIK ANAYASASI üniversitelerin ders kitapları haline gelmiş, ORTAKLIK EKONOMİSİ kitabı fakültelerde okunmaya başlanmış olur...
Şükrederseniz elbette artırılacaktır, bu Allah’ın vaadidir.
Küfredersek yani Allah’ın bize verdiği nimetleri “Adil Düzen” için değerlendirmezsek Allah’ın azabı şiddetlidir. Allah adeta bize aba altından sopa göstermektedir. Bunu Saadetçiler bilsinler. Bunu Erbakan Vakfı’nda olanlar bilsinler. Bunu AK Parti’nin her grubu bilsin; hassaten Abdullah Gül’ün grubu bilsin, çünkü en büyük nimete onlar ermişlerdir. “Adil Düzen”de en çok onların rolü vardır. Millî Görüş grubu bilsin, Erdoğan grubu bilsin, Davutoğlu grubu bilsin... Evet, Allah’ın azabı şiddetlidir.
Hassaten Adil Düzen Çalışanları bu sopayı çok daha iyi görsünler. Hiçbir şeyi ihmal etmeyelim. Aksi halde en büyük azap bize gelir...
*
وَلَئِنْ كَفَرْتُمْ
“Ve küfrederseniz”
“Küfretmek” demek verdiği nimetleri O’nun için kullanmamak demektir.
Allah ilim vermişse, o ilmi çok yönlü olarak “Adil Düzen” için kullanmazsanız küfretmiş olursunuz.
Allah bir cemaat olarak sizi bir araya getirmişse, onu “Adil Düzen” için değerlendirmezseniz küfretmiş olursunuz.
Allah sizi servet sahibi yapmışsa, onu “Adil Düzen” için harcamazsanız, çalışmalara ortak olmazsanız küfrettiniz demektir.
Allah iktidar verdi, iktidar oldunuz ama kanunları “Adil Düzen” için çıkarmadınız; bu durumda küfrettiniz demektir.
Allah’ın nimetlerinden yararlandınız ama O’nu öğrenmeye, O’nun şeriatını öğrenmeye çalışmıyorsunuz; o halde O’na küfrettiniz.
Cemaatle beş vakit namaz kılmazsanız küfretmiş olursunuz. Beş vakit namazı aşiret hâlinde kılmanız için de aşireti oluşturmaya başlayacaksınız. Yüz lojmanlı apartmanları kurduğunuzda artık hiç kimsenin mazereti kalmayacaktır...