2015 yılı notlarımdan; KUR’AN’a dönmedikçe…
Birkaç gün yazacaklarım “2015 yılından kalan notlarım” şeklinde olacak; başlıyorum!
Önce “HIZIRLA KIRK SAAT” notlarım; Sezai Karakoç’un bu isimdeki kitabı! Bugün, bu sabah yani bugünkü okumalarımda bu isimdeki kitaba (HIZIRLA KIRK SAAT) yakalandım! Bir köşe yazarını okuyordum, o yazmış yani hatırlamış; hatırlattı… Ben de bu vesileyle kırk-elli yıl öncesine gittim… Yakalandım ve tekrar okudum… Beni yakalayan -hem de derinden yakalayan- ilk bölümdeki (tamamı 40 bölüm) üç mısra oldu:
“HER EVDE KUTSAL KİTAPLAR ASILIYDI / OKUYAN KİMSEYİ GÖREMEDİM / OKUSA DA ANLAYANI GÖRMEDİM”
Üç mısra, üç satır elli yıl öncesini özetler mi? Özetler! Aynen öyleydi o zamanki o yıllar. ‘Peki, ya şimdiki nasıl?’ diye sorulabilir. Onun takdiri sizde olsun ama bir soru sorayım: KUR’AN’ı önce “ANLAMAK” sonra hayatınızın her alanına “UYGULAMAK” için 2015 yılı dahil bugüne kadar ne yaptınız, 2016 dahil bundan sonra ne yapacaksınız?..
HIZIRLA KIRK SAAT şiir kitabının yazılış serüvenini Sezai Karakoç şöyle anlatıyor: “Hızırla Kırk Saat adlı, kırk bölümlü şiirimi 1967 yılı mayıs ve haziran aylarında, Yenikapı’da, deniz kenarında, kayalıklar arasındaki bir kır kahvesinde yazdım. Aşağı yukarı kırk gün, akşamüzeri, bir iki saat, orda, deniz dalgalarının kıyıya çarpma seslerinin dinleyerek ve her seferinde şiirin bir bölümünü yazarak kitabımı tamamladım. Zaten, bu yüzdendir ki, şiire, HIZIRLA KIRK SAAT ismini verdim: Sanki orada HIZIR’a randevu vermiştim de, her gidişimde, bu randevunun verimi ve armağanı olarak bir bölümle döndüm....”
Kırk bölümlük şiirin yazıldığı yıl 1967 ve o yıllarda ya MEHDİ beklenirdi ya da HIZIR aranırdı; şiirin daha ilk bölümünde ifade edildiği üzere: “her evde kutsal kitaplar asılıydı / okuyan kimseyi göremedim / okusa da anlayanı görmedim”… KUR’AN okuma ve anlamaları maalesef bu seviyedeydi... Sonra -öncesinde ve sonrasında- ilk hamleler başladı…
AKEVLER 1967 yılında kuruldu ve KUR’AN merkezli OKUMALI-ANLAMALI-UYGULAMALI çalışmalar başladı; hâlen gece-gündüz HER GÜN DEVAM EDİYOR…
1969 yılından itibaren MİLLÎ GÖRÜŞ HAREKETİ başladı, 12 Ocak 1973 tarihinde/yılında yayına başlayan MİLLÎ GAZETE o zamandan beri bu hareketin serüvenini yazıyor; dünyayı uyandıran ve değiştiren bu hareketin serüveni gazete arşivlerinden tekrar tekrar okunmalı, üzerinde çalışılmalı… (Akademik çalışmalar var, soranlardan biliyorum...)
-BU VESİLEYLE MİLLÎ GAZETE’NİN 44. YENİ YILI MÜBAREK OLSUN…-
Üstad’ın Aralık 2015 ayı başında haftalık bir vesileyle anlattıklarını/yazdıklarını not etmişim, tamamı uzun, ilk paragrafın sadece son cümlesini aktarıyorum: “TÜRKİYE dünyanın merkezi; silahla, çatışmayla değil, ADİL DÜZEN ile...”
Son paragrafın tamamını aynen aktarıyorum: “Sermaye’nin elinde dört silahı var; a) Dolar, b) Petrol, c) Terör, d) Basın. Bunları elinden almak gerekir. Devletler bu hususta çaba gösteriyor. Doları elinden alınmadıkça onun fitnesi bitmez. Devletler ilahi kitaplara ve son kitap olan KUR’AN’A DÖNMEDİKÇE Sermaye’yi yenemezler. KUR’AN’ı yarım asırdır günümüzün sorunlarını çözmek üzere yorumlayan Akevler’dir, ona kulak verilmelidir.”
***
HASAN KARAKAYA’YA RAHMET: Manisa (Ege’den) ve Millî Gazete’den (yıllarca çalıştı) hemşerim Hasan Kardeşim’e Allah’tan gani rahmet… Manisa’da başlayıp Millî Gazete ve Y. Akit’te devam eden ve Mekke-Medine’de sona eren eşsiz bir hayat… En son 29 Ekim’de Ankara’da Cumhuriyet Bayramı Resepsiyonu’nda sarılıp selamlaşmıştık… Oradaydım; Fatih Camii’nde C.Başkanı ve Başbakan dâhil herkes vardı… GENELKURMAY Basın ve Halkla İlişkiler Daire Başkanı Tuğgeneral Ertuğrul Gazi Özkürkçü de taziyelerini bildirerek; “Haksızlığa karşı en zor zamanda konuşmasını bilmiş ve dik duruşundan asla taviz vermemiştir” dedi. Askerin bu taziyesini önemsiyorum… İnnâlillâhiveinnâileyhiraciûn…