Allah KARARINIZDAN gafil olmayacaktır
Evet…
Artık KARAR VERME zamanındayız…
Ve ayet-i celilede açık olarak buyrulduğu üzere;
ALLAH KARARINIZDAN GAFİL OLMAYACAKTIR.
‘NEYİN KARARI’ diyorsanız; o da yazının DETAYLARINDA ve en SONUNDA…
Bundan dolayı yazıyı dikkatle ve de sabırla okumanız gerekecek…
Bu odaklanmayı yapamıyorsanız, şimdiden vazgeçin…
Bundan sonrasını okumanıza hiç de gerek yok!
*
Okumaya devam mı?
O halde ALLAH KOLAYLIK VERSİN…
Şimdiden söyleyeyim; sadece bu yazı da yetmeyecek…
Yazıdan sonra bu hafta 15 sayfayı bulan 844’üncü tefsiri okumanız gerekecek…
Bitmedi, bir de BÜYÜK ÖNERİ/LER VAR:
Bundan önceki 30 haftadır yazılanları bir de BAMBAŞKA BİR AÇIDAN okumanız gerekecek ki; o da her babayiğidin yapabileceği bir şey değil ama sonuç itibariyle “YİĞİT” işi, yiğit birileri de bu işi yapmak zorunda ve SİZ DE O YİĞİTLERDEN BİRİ OLABİLİRSİNİZ…
Aslında bir değil birkaç öneri var…
OTUZ haftadan beri HÛD SÛRESİ üzerinde duruyorduk ya…
Bu hafta son haftaya geldik ve HÜLASA olarak nice önerilere muhatap olduk…
(ARA BİLGİ: Hûd Suresi çalışması -şimdilik- bitti, İbrahim Sûresi çalışması başladı, onun da dört haftalık çalışması elimde, çalışmaya başladım ve daha ikinci haftamız ile ilgili çalışmada ÜRPERTİCİ UYARILARLA karşılaştım ki; muhteva için iki hafta sonrayı beklemeniz gerekecek.)
*
Bu minval üzere yazabileceklerim o kadar çok ki…
En iyisi onlardan bir an önce vazgeçmek…
Ve sizi asıl metinlerle buluşturmak…
Diyor; kolaylıklar diliyorum…
Selam, sevgi ve dua ile…
REŞAD
***
HÛD Sûresi 120. ayet ile başlıyoruz…
وَكُلًّا نَقُصُّ عَلَيْكَ مِنْ أَنْبَاءِ الرُّسُلِ ...
“Ve resullerin enbainden kıssa ettiklerimizin hepsi…
“Kassa Leke” denmemiş de “Nekussu Aleyke” denmiştir. Çünkü bunlar sonunda görevimizi yapmamız için anlatılmaktadır. Bu kıssalardan aldığımız derslerle görevimizi yerine getireceğiz. Bu satırları okuyup anlamayanlar olacak, anlayıp da kabul etmeyenler olacak. Okumayanlar olacak. Onların sorumlulukları bizim kadar değildir. Onların sorumlulukları neden okumadınız olur. Bizim sorumluluğumuz neden yapmadın olacak.
İşte buradaki “Aleyke” kelimesi her birimize ayrı ayrı görevler yüklemektedir. Herkes Kur’an düzeninin gelmesi için yükümlüdür, farzdır.
Nebiler yalnız nebiliği yaparlar. Resullerde ise tebliğ edilenlerin icrasına geçilecektir. Artık tebliğ döneminden icra dönemine geçmek durumundayız. Her birimiz kendimizin resulüyüz. Bir gün gelecek parti kuracak, başkanımızı seçecek, seçimi kazanacak ve iktidar olacağız. O gün Medine dönemine geçmiş olacağız. Artık resul değil onun halifesi gelecektir...
*
… Ben Kur’an’ın dediklerine göre hareket ettim. Bazen emin olmadığım, reyb içinde olduğum olmuştur. Ama şöyle dedim. Kur’an’dan daha doğru söyleyen yer yok. Ben onun dediğini yaparım. Öyle olmasa da bir zararım olmaz. Kur’an’ı anlamadaki hatalarım dışında yanıldığım olmadı. Her gün Kur’an’ın dediklerini yaşamaya başladım...
*
“Adil Düzen” üzerinde yaptığımız çalışmalara bakın; onun getirdiği çözümler dışında bir çözüm görebiliyor musunuz?
Marksizm/komünizm 70 sene yaşadı ve gitti; şu sıralar kapitalizm de bitti deniyor.
Akevler henüz 50 yaşlarında, daha yeni oluşmaktadır ve ömrü bin yıl olacaktır.
*
Tarık bin Ziyad Cebelitarık’ı geçmiş, İspanya’yı almış ve yerleşmiştir. Geçmeseydi Avrupa uygarlığı doğmazdı, ilerleseydi yine Avrupa uygarlığı olmazdı.
751’de Talas’ta (Kırgızistan) Müslümanlar Çinlileri yendiler; yenmeseydiler bugün dünyada Budizm olacak, Kur’an unutulacaktı. Ama Müslümanlar Çin’i İslâmlaştırmadılar; İslâmlaştırsalardı şimdi ABD’nin karşısında duracak kuvvet olmazdı. Sermaye Müslümanları yok ederdi. Geçmişteki tarihi olaylar hep birer kıssadır, birer hikâyedir.
Türkiye’de yapılan inkılâplar olmasaydı, eskimiş ve donuklaşmış medreselerden kurtulamazdık. 1950 seçimlerinde Demokrat Parti olmasaydı, Türkiye şimdi ateist bir Yahudi tetikçisi olurdu. Millî Görüşçüler ve Cemaat Akevler’i dışladı; dışlamasaydı Akevler dağılıp giderdi, “Adil Düzen” unutulurdu. Hâlâ dışlamaları Allah’ın Akevler’e nimetidir...
*
وَجَاءَكَ فِي هَذِهِ الْحَقُّ وَمَوْعِظَةٌ وَذِكْرَى لِلْمُؤْمِنِينَ (120)
“Ve bunlarda sana hak mev’ize ve müminler için zikra ciet etti.”
Birlikte çalışacağız ama zorlamayacağız. Herkes elinden geldiği ile “Adil Düzen” çalışmasına katılacaktır. Birbirimize yaptıklarımızı anlatmalıyız ama emretmemeliyiz. Öyle ortaklık kurmalıyız ki ortak olmak isteyen ortak olsun, ayrılmak isteyen hemen ayrılsın.
Bunu nasıl yapacağız?
İşletme senetleri çıkaracağız. Öyle mekanizmalar getireceğiz ki değeri hemen hesaplanmalıdır. Ortak olmak isteyen senedi alınca ortak olmuş olacak, senedi satınca da ortaklıktan çıkmış olacaktır. Fiyat kasadaki stoklara göre hazırlanmış bulunacak, isteyen o fiyatla satacak, isteyen o fiyatla alacak.
Demek ki buradaki “zikrâ li’l-müminîne” kelimesi bizim ortaklığımızın temellerini koymuştur. Birinci Akevler uygulamasında bunu başaramadık, çünkü muhasebemizi kuramamıştık. Bilgisayarımız yoktu. Şimdi bunun hazırlığını yapıyoruz. Bugün kooperatiften senet alacaksın ve üç gün eklediğinde kâr veya zarar etmiş olarak satabileceksin. Böylece bu ifadenin ekonomideki uygulaması ortaya çıkar.
*
وَقُلْ لِلَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ اعْمَلُوا عَلَى مَكَانَتِكُمْ إِنَّا عَامِلُونَ (121)
“Ve iman etmeyenlere de ki; mekânlarınızda amel ediniz, biz de âmiliz.”
Biz 1960’larda buna karar verdik. Sandık ki bizim işlerimize karışmayacaklar. Biz de onların işlerine karışmayalım. Devleti bize saldırttılar. Yetmedi, ortaklarımıza sağladıkları özel menfaatlerle bizim çalışmamızı engellediler. Biz de partimizi kurduk ve saldırılarını def ettik. Onları kendi yanlarına aldılar. Ama bizim eski arkadaşlarımız bize şimdi saldırmıyorlar. Biz kendi mekânımızda, onlar da kendi mekânlarında amel içindedirler...
*
Yönetimimizi kurmadıkça ne iman ne de inkâr emiş kimselere karışmayacağız. Onlara da zikra olmak üzere imana davet edeceğiz. Bizim cihadımız bize saldıran iman etmeyenlerledir. Birinci “Adil Düzen” uygulamasında giriştiğimiz cihatta onlara karşı galip geldik. Ne var ki yeterli hazırlığımız olmadığı için bizimle beraber olanlar onlarla bir olup kendileri sömürmeseler de sömürenlere hizmet etmeye başladılar!..
*
Böylece sûre bize “Adil Düzen”e nasıl geçileceğini anlatmaktadır.
“Adil Düzen”in oluşmasına beşbin sene önce başlandı. Dörtbin senede projesi hazırlandı. Bundan 1400 sene önce ne yapılacağı belirlendi ve bugüne kadar arsası, malzemesi hazır hale getirildi. Şimdi işçileri bulma sorunu vardır. Ne var ki bu proje yenidir. Daha önce uygulanmamıştır. Onun çalınan kadrosu yetişmemiştir.
Şimdi Akevler yarım asırdır onun kadrosunu yetiştirmektedir. Yanlış söyledim; Akevler kendi kendine yetişmektedir. Birinci dönemi tamamladı, başarılı sonuçlar elde etti. Şimdi ikinci hamleyi yapmaktadır.
Bu sûre bu geçiş döneminin projesidir.
Saadet Partisi (RP) ve AK Parti iktidar oldular ama uygulayamadılar, çükü kadroları yoktu. Onlar “Adil Düzen”in uygulanması için şartları hazırlıyorlar.
Başka bir şey söylemek isterim. Tüm insanlık “Adil Düzen” için çalışmaktadır. Sosyalizm, kapitalizm, nasyonalizm, demokrasi, lâiklik vs hepsi bâtıl düzeni yıkmakla meşguldürler. “Adil Düzen”in gelmesi için onların yıkılması gerekir. Allah müminlere o tür kötü işleri vermemiştir. O işleri mikroplara ve canavarlara yaptırmaktadır. Biz yarım asır önce çalışmaya başladık. O günkü dünya ile bugünkü dünyayı düşünün ve mukayese yapın. Türkiye namaz kılmayan, oruç tutmayan, helal-haram tanımayan başbakanlar tarafından yönetiliyordu. Şimdi namaz kılmayan zor bakan olabilmektedir. Nerden nereye geldiğimizi düşünmek “Adil Düzen”e inanmak için yeterlidir...
*
VE BİZ AMİLİZ. NELERİ AMİLİZ?
1) Ahşap evler üretiyoruz. Kendi dinlenme sitelerimizde oturup yaşayacağız. İçki içmeyeceğiz. Fuhuş yapmayacağız. Namazımızı kılacak, Kur’an’ı tedris edeceğiz.
2) Yüz lojmanlı işyeri apartmanları yapıyoruz. Buralarda kendi semtimizi oluşturacak, kendimiz üreteceğiz, onlara satacağız; onlardan alacak ve kendi şeriatımız içinde yaşayacağız; bunun amili olacağız.
3) Mala-mal marketlerimizi kuracak ve sermayesiz mal alıp satacağız. Karşılıksız yani karşılığı olmayan sahte paralara el sürmeyeceğiz.
4) Hangi din ve mezhepten olursa olsun, Allah’a ve âhiret gününe inanıyorsa ve salih amel işliyorsa o bizim dinde kardeşimizdir; her yerde onlarla beraber yaşayacağız.
وَانْتَظِرُوا إِنَّا مُنْتَظِرُونَ (122)
“Ve intizar ediniz, biz de intizar ediyoruz.”
“İntizar etmek” demek sonucu beklemek demektir.
Buğdayı ekersiniz ve hasat zamanını intizar edersiniz.
Evlenirsiniz ve çocuğun gelmesini intizar edersiniz.
Biz faizsiz müessesemizi kuracak ve kredileşme ilkesi içinde ekonomimizi çalıştıracağız. Siz de kendi müesseselerinizi kurunuz ve faizli müesseselerle intizar ediniz.
Karşı tarafa barış öneriyoruz. Biz size karışmayacağız, siz de bize karışmayın. Sizin siteniz içinde size rakip olmayacağız. Faizli sistemde sizinle yarışmayacağız. Biz kendi kentlerimizde FAİZSİZ SİSTEMİMİZİ kuracak ve yaşayacağız. İleride kooperatifler arasındaki değişmeleri biz yaparız. İki grup rekabet içinde olur. Sizinki başarılı olursa siz, bizimki başarılı olursa biz hâkim oluruz.
İntizarın manası bunlardır. Kabul ederler mi? Etmezler! İşte o zaman da kıssalarda anlatılanlar olur. Emir geldiği zaman hiç yoklar gibi olurlar.
Bundan yüz sene ikiyüz sene sonra yazılacak olan tarihler bu emri de zikredecek ve o günkü müfessirler Kur’an’ın bu mucizesini anlatacaklardır...
*
وَلِلَّهِ غَيْبُ السَّمَوَاتِ وَالْأَرْضِ وَإِلَيْهِ يُرْجَعُ الْأَمْرُ كُلُّهُ فَاعْبُدْهُ وَتَوَكَّلْ عَلَيْهِ وَمَا رَبُّكَ بِغَافِلٍ عَمَّا تَعْمَلُونَ (123)
“Ve arz ve semavatın gaybı Allah’ındır. Emrin küllisi O’na rücu eder. O’na ibadet et. O’na tevekkül et. RABBİN AMEL ETTİKLERİNİZDEN GAFİL DEĞİLDİR.”
Ruhu’l-Kur’an çalışmalarına devam edilmeli ve artık internette yayınlanmalıdır. Bugün artık insanlar hep Kur’an’la meşgul olmaktadırlar; meşgul olanların şiddetle Ruhu’l-Kur’an’a ihtiyaçları vardır. Projelerin yapılmasına Medhal Grubu daha sık devam etmelidir. Muhasebe için gerekli adımları atmalıyız. Ne yapmamız gerektiğine Allah’ın izni olursa örnek ahşap evi yaptığımızda önereceğim...
Buradaki O’na ibadet emrini, Adil Düzen Çalışanları olarak günlük kazançlarınızı da artık Adil Düzen işletmelerinde elde edin emri şeklinde anlamalısınız.
*
“Adil Düzen”i benimseyen kardeşlerim için artık “Adil Düzen” işletmelerinden kazançlarını temin etme ve O’na tevekkül etme zamanı gelmiştir.
وَمَا رَبُّكَ بِغَافِلٍ
“Ve Rabbin gafil değildir”
Evet, sizin yaptıklarınızı bilmektedir, size gerekli yolu göstermektedir, gerekli desteği de hazırlamaktadır.
Biz bir şeyi Allah rızası için yapmaya kalktığımızda O haberdardır.
Ahmet Uzun ve Bünyamin Demir buna yönelmişlerdir. Bir gün gelecek ki Bolu’daki fabrika Adil Düzen işletmesi olarak çalışacak, bir gün gelecek ki Bünyamin Demir Adil Düzen projeleri içinde meşhur mimar olacaktır.
İzmir’dekiler de Ahşap Ev Projesi ve uygulaması üzerinde duruyorlar.
Allah herkesin amelinden gafil değildir, O’na tevekkül etmemiz yeterlidir.
عَمَّا تَعْمَلُونَ (123)
“Amel ettiklerinizden.”
Bundan evvel “O’na ibadet, O’na tevekkül, Rabbin” benzeri ifadelerde hep “sen, sen” dediği halde, şimdi “amel ettiklerinizden” diyerek çoğul getirilmiştir. Oradaki “sen” “Adil Düzen” için çalışan her kişidir. Peygamber yoktur aramızda, hepimiz O’nun halifesiyiz. Ayrı ayrı görevlerimizi yapacağız ama sonunda bu görevler tek “Adil Düzen”i oluşturacaktır.
Bir binayı yaparlarken değişik ustalar değişik şekil ve yerlerde ayrı ayrı çalışırlar ama hepsi projeye göre çalıştığı için sonunda tek bina ortaya çıkar.
Biz de ayrı ayrı çalışıyoruz ama KUR’AN ÇALIŞMALARIMIZ bizim ortak projemiz olduğu için sonunda “ADİL DÜZEN” ortaya çıkacaktır.
Bu surenin sonu bize yeni bir emir tebliğ etmiş oluyor. Artık Adil Düzen işletmelerini kurun ve orada çalışın. Buna karar verin.
ALLAH SİZİN KARARINIZDAN GAFİL OLMAYACAKTIR.