Füzeler kağnıya döner ve nöbet… Burağa gelir
24. Uluslararası Müslüman Topluluklar Birliği Kongresi’ni, Erbakan Hocamız olmadan özlemle gerçekleştirdiğimizi, geçen haftaki yazımın başında hatırlatmıştım...
“SURİYE Sorunu” merkezli problemler yumağı daha da karmaşık hale geldikçe…
SURİYE sınırımızdan başlayarak “savunma stratejileri” üzerinde duruldukça…
SAVUNMA sanayimizin önemi her geçen gün daha da önem kazandıkça…
“YURTTA SULH CİHANDA SULH” bence daha iyi anlaşıldıkça…
ERBAKAN Hocamızın, yıllar öncesinde, İstanbul Cevahir Otel’deki “Uluslararası Müslüman Topluluklar Birliği Kongresi”nde yaptığı tarihi konuşmayı hatırladım…
O toplantıda iki şey çok dikkatimi çekmişti.
Birincisi, Erbakan Hocanın konuşmasında kırktan fazla “Adil Düzen” ve “Adil Dünya Düzeni” vurgusu yapması…
İkincisi, “SAVUNMA SANAYİİ” üzerinde detaylı bir şekilde durması…
Birinci konu tamam da, ikinci konu o gün için garibime gitmişti ama aradan geçen yıllar o konunun önemini ortaya koydu; bugün ise birinci konumuz oluverdi!
Bizler, yerli teknoloji ile “toplu iğne” bile yapamayan Türkiye dönemini yaşadık...
1960’lı yıllarda çıraklığını yaptığım mesleklerde bu konu çok gündeme getirilirdi...
Hemen ardından NECMETTİN ERBAKAN diye biri çıktı ve 1970’li yıllardan itibaren “AĞIR SANAYİ HAMLESİ” yapmaktan söz etmeye başladı; söylemle yetinmeyi nice fabrikaların temelini attı, çoğunu çalışır hâle getirdi...
Ama 1950’lerde gerçekleştirdiği “GÜMÜŞ MOTOR Fabrikası” yani geçmişte yaptıkları, Erbakan’ın gelecekte yapabileceklerinin habercisiydi...
ASELSAN başta olmak üzere bugün nice kuruluşlarımız savunma sanayi ürünlerini yapabiliyor ve geliştirebiliyorsa, bütün bunlar Erbakan’ın uzak görüşünün eserleridir...
Sözünü ettiğim ESAM toplantısında (16. Uluslararası Müslüman Topluluklar Birliği Kongresi olması gerekiyor) anlattığı ve üzerinde önemle durduğu detay, günümüzde daha da önem kazanmış durumda. ERBAKAN’ın dediği şuydu: Ülkemizin herhangi bir yerine yüzlerce kilometre öteden gönderilen füzeleri kağanı mesabesine dönüştürürcesine uzaktan kumanda ile gerisin geriye yani çıkış noktalarına geri göndermek ve saldırıyı gerçekleştiren düşmanın tepesinde patlatmak… İşte böyle bir savunma stratejisi ve bunun üretimini gerçekleştirmek… Bunu da ancak Erbakan gibi bir dahi düşünebilir ve önerebilirdi…
Ne dersiniz, Erbakan’ın bu önerisi yine onun kuruluşunu gerçekleştirdiği savunma sanayi tesislerimizde gerçekleştirilmiş ve daha da geliştirilmesi için çalışılıyor mudur?..
Yazımın başından itibaren eskilere gittim ya; birden, 1970’li yıllarda yayımladığımız bir kitabın takdim kısmına ve arka kapağına koyduğum Necip Fazıl’ın bir şiirini hatırladım:
GELİR
Gam çekme, böyle gitmez bu devran,
Nihayet sonuncu durağa gelir.
Hasretle beklenen gelir mutlaka;
SULTAN FİKİR, şanlı otağa GELİR.
Yırtılır güneşin kapkara zarı,
Dünyamız yepyeni bir çağa gelir.
FÜZELER KAĞNIYA döner ve nöbet,
Işıktan da hızlı BURAĞA GELİR.
1970 - Necip Fazıl Kısakürek