Gömlek çıkaranlar “Adil Düzen”e dönerse…
KUR’AN VE İLİM seminer çalışmalarımızın 835. haftasına ulaştık, elhamdülillah…
24 sayfadan oluşan dergimizin 10-14. sayfalarından minik bir demet sunuyorum…
“İBRAHİMÎ DÜZENİN TEMELLERİ ŞUNLARDIR:
1) RASYONEL YANİ AKLÎ OLMASI. Hazreti İbrahim’e kadar insanlar sezilerle yani ilhamlarla hareket ediyorlardı. Hazreti İbrahim insanlara akılla hareket etmeyi öğretti. Nuh Uygarlığında bu uygulama yöneticiler tarafından benimsenmişti ama halka kadar yaygınlaşması Hazreti İbrahim ile başlar.
2) BEŞERİ OLMASI. Hazreti Nuh Peygamber İslâm uygarlığını getirmiş ama sadece kendi kavmine getirmişti. Oysa Hazreti İbrahim ailece tüm insanlığa İslâm uygarlığını götürecektir. Bununla görevlidir. Bugün dört dinin mensupları onun milletindendirler.
3) TÜM YERYÜZÜNE BARIŞI GETİRMEK, TÜM İNSANLIĞI HUKUK DÜZENİNE ULAŞTIRMAK; insanları kabile aşamasından devlet aşamasına ulaştırmak, yani insanlığa barış düzenini, İslâm düzenini getirmek.
4) BUNU SAVAŞARAK DEĞİL HİZMET EDEREK SAĞLAMAK. Hazreti Musa savaşmadı, hicret etti. Hazreti İsa savaşmayı yasakladı. İsrail oğulları hep sürüldüler ama uygarlığı dünyaya yaydılar. Müslümanlar fiilen dinde baskıyı kaldırdılar.
Bunu Hazreti İbrahim Peygamber başlattı. Üç bin sene insanlık bu hedeflere ulaşmak için çaba gösterdi. Ancak yirminci yüzyılda kabile aşamasından devlet aşamasına tam olarak ulaşıldı. “ADİL DÜZEN” bunun ilk uygulaması olacaktır.
Gerçi ilk uygulama Kur’an nazil olduğu zaman yapılmış, ancak sadece Arabistan’da yapılmış ve en çok raşit halifeler zamanında uygulanmıştır...
*
“Bunun günümüzdeki anlamı şudur: Bir Müslüman faizli işletme işletmez yani faiz işletmesini kurmaz. Katılım bankaları faizli işletmelerdir. Burada para yatırmak ve çekmek zaruret dolayısıyla meşrudur ama böyle bankayı kurup faizli işlem yapmak, onlardan olmak demektir. Mudarabe var, murabaha vardır. Biri ticarettir, biri faizdir. İkisi birdir diyenler Allah’a savaş açmışlardır.
Mudarabede sermaye sahibi sermaye koyar, emek sahibi de emeğini koyar. İş yapılır. Kâr edilirse, aralarında anlaştıkları oranda bölüşürler. Zarar edilirse, sermaye sahibi zarar etmiş olur, emek sahibi ücret almadan çalışmış olur, ücretten zarar etmiş olur.
Murabahada ise satın almadan malı pahalı satarsın. Sen peşin para vererek ucuz mal alırsın. Bu faizdir ve haramdır... Fıkıhçılara göre olmayan malı veresiye satamazsınız, sipariş alabilirsiniz. Burada tüccar riziko taşımadığı için faizdir. Hz. Peygamber demiştir ki; riziko olmayan yerde kâr da yoktur.O halde bugünkü faizsiz bankaların hepsi faizlidir.
Peki, ne yapılacak?
Şirket-i kıraza dönülecektir yani mudarabe şirketine dönülecektir. Şirketler kâr ettikleri takdirde şirket dıman ilkesi içinde o da kârını alacaktır. Ama zarar ettiği zaman da banka kâra iştiraki nisbetinde zarara da iştirak edecektir...
*
“Birinci ve İkinci Cihan Savaşları yeterli oldu da yeniden bir helâke gerek kalmadan “ADİL DÜZEN” gelecek mi, yoksa daha üçüncü cihan savaşı da var mıdır?
Bugünkü dünyanın gidişine bakılırsa üçüncü cihan savaşı olmayacaktır.
Ne var ki insanlık “ADİL DÜZENİ” kabul etmedikçe büyük helâk mukadderdir.
Bu hususta yazdığımız “100 SORUN - 100 ÇÖZÜM” çalışmamız okunabilir...
Bu anda Türkiye bunun merkezindedir; gömlek çıkaran yöneticiler “Adil Düzen”e dönerse, insanlık üçüncü cihan savaşını yaşamadan üçüncü binyıl uygarlığını kurmuş olur...”