KUR’AN VE İLİM 829. hafta seminer notlarından-2
Tekrar hatırlatıyorum; çünkü hatırlatma müminlere fayda verir… (Âyet)
Evet, bundan önceki yazının başında yazdığım üzere; aslında ben de Suriyeli kardeşlerimiz gibi “sığınmacı” biriyim; “muhacir” iken “sığınmacı” oldum!
Devamı bir önceki yazıda, oradan okuyabilirsiniz; ama şu cümleyi tekrarda fayda var:
Evet, aynen öyle; SURİYE’den sonra sıra TÜRKİYE’de de farkında değil miyiz?!.
Neyse…
KUR’AN VE İLİM çalışmalarımızın 829. haftasına da ulaştık, elhamdülillah…
Ben “sığındığım” yerden derleyebildiğim minik bir demeti daha sunmuş olayım…
*
“… “ADİL KUR’AN DÜZENİ”ne karşı direnenleri büyük helak beklemektedir. Gelecekte topluluklar dağılacak ama insanlar kalacaktır. Kapitalizm ve sosyalizm kalmayacaktır ama insanlar yeni düzene uyum sağlayıp yaşamaya devam edeceklerdir...” (s.9)
*
“… Biz şimdi söyleyeceklerimizi söyledik, yapacaklarımızı yaptık, hattâ Necmettin Erbakan sayesinde duyuracaklarımızı duyurduk; şimdi biz beklemedeyiz...
Siz elinizden geliyorsa bize yapacağınızı yapmak hususunda geri durmayın.
Biz “Adil Kur’an Düzeni”ni tamamladığımız gün onların işi de son bulacaktır.” (s.10)
*
“… Biz sömürü sermayesine faizden vazgeçin, karşılıksız para çıkarmayın derken, bizzat kendilerinin yararına bir şey söylüyoruz. Faizli sistem otuz senelik aralıklarla tıkanmaktadır, onu ancak savaş çıkararak yaşatabiliyorsunuz. Bunu ilelebet devam ettiremezsiniz. Sonunda insanlığı da helâke sürüklersiniz, kendinizi de helâk edersiniz.” (s.12)
*
“… Evet, bizim söylediklerimiz o kadar gerçektir ki; eğer üzerinde düşünmeye başlarsanız siz de aynı şeyleri aklınızla bulursunuz. Sömürü düzeninin çıkmazda olduğunu anlamanız için profesör olmanız gerekmez. Paranın ancak karşılığı olursa değeri vardır. Karşılığı olmayan para kandırmacadır. Bunu bilmek için rasih âlim olmak gerekmez.
Faize dayanılarak çıkarılan para karşılıksızdır, gerçekte para değildir...
Bunu bilmek için üniversiteye girmiş olmak ve okumuş olmak gerekmez...”
Bugünkü durum nedir? Bizimle beraber yola çıkanların kulaklarını sermaye tıkamış, söylediklerimizi işitmiyorlar. Bu da tevellidir.
Örnek olarak seçim yenilensin mi sorusuna herkes kendi kafasından cevap veriyor. Kur’an’a sormak gerekir. Kur’an, ihtilafa düşerseniz ekseriyet seçimine gidin demiyor, tam tersine hakemlere gidin diyor.
Biz diyoruz ki; seçime gittiniz ve seçildiniz. Yeniden seçime gitmek ne demek? Halka yanlış oy verdin, değiştir demektir. Dünkü yanlış ise yarınki de yanlış olur.
Önce adil yargı sistemi oluşturulmalıdır, hakemlik sistemi getirilmelidir.
Sonra da niza olunca hakemlere gidilmelidir.
Kur’an’ın hükmü budur.
Bundan tevelli etmek, ekseriyet oyununda ısrar etmek, sonunda ya silahın ya da paranın hükmetmesi demektir...”
“Biz de bir gün gelecek ‘size tebliğ ettik’ diyeceğiz. Gerçi Necmettin Erbakan “ADİL DÜZEN, ADİL EKONOMİK DÜZEN” söylemi ile tüm insanlığa Kur’an’ın istediklerini tebliğ etmiştir. Ne var ki duyanlar O’nun söylediklerini duymamış ve yapmamışlardır...” (s.14)