BU İKİ YAZI 7 HAZİRAN SEÇİMİ'NDEN ÖNCE MİLLÎ GAZETE'DE YAYIMLANMAK ÜZERE YAZILDI AMA GECİKİNCE SEÇİM YASAKLARINA YAKALANDI; SEÇİMDEN SONRA DA YAYIMLANMASINA GEREK GÖRMEDİM!
Millî İttifak “Adil Düzen Projesi” ile devam etmeli
RP-MÇP(MHP)-IDP(MP) ittifakı gerçekleştirildiğinde, “ADİL DÜZEN” çalışmalarını o zaman yürüten arkadaşlarımız, o zamanki parti liderleri ile ilk ön görüşmeleri yapmışlardı…
Bu “ittifak” başlangıç oldu, RP sonraki seçimi birinci bitirdi, 54. Hükümet Başbakanı olarak Necmettin Erbakan, Cumhuriyet tarihinin en büyük başarılarını gerçekleştirdi…
“SP-BBP İttifakı” ya da “MİLLÎ İTTİFAK” gerçekleştirilince, önce 1991 yılında gerçekleştirdiğimiz RP-MÇP-IDP ittifakını hatırladım… Bu ittifakta, daha sonra BBP’ni kuran Genel Başkan Merhum Muhsin Yazıcıoğlu, Sivas milletvekili seçildi… Daha sonra IDP/MP Genel Başkanı Aykut Edibali ile evinde uzunca bir görüşme yaptık… Merhum Muhsin Yazıcıoğlu ile de İstanbul ve Ankara’da üç önemli görüşmede bizzat bulundum, iki görüşmeyi baş başa yaptım, kendi ifadesiyle bu randevularda “önemli şeyler” görüştük…
O görüşmelerin detaylarını yazacak değilim ama bütün bu görüşme ve çabaların, bu seçimde (7 Haziran 2015) gerçekleşen “SP-BBP İttifakı” ya da “MİLLÎ İTTİFAK” ismi verilen birlikteliğe faydası olmuştur diye düşünüyorum… Bu düşüncemin ana sebebi “genel” olarak bu köşede yazdıklarım ve “özel” olarak bundan sonra yazacaklarımda mündemiçtir.
Buraya kadar yazdıklarımın yani bu girizgâhın önemli bir sebebi var; o sebep şudur:
Bu düşüncelerin devamı olarak da bu birlikteliğin, bu “MİLLÎ İTTİFAK”ın, daha da genişletilerek, 7 Haziran Seçimi’nden sonra da devam etmesi gerektiği kanaatindeyim…
Detay yazmasam da; yukarıda sözünü ettiğim görüşmelerin ana sebebinin elbette o birlikteliklerin devamını sağlamak ve ana mihvere de “ADİL DÜZEN, ADİL EKONOMİK DÜZEN” çalışmalarının alınması gerektiğini ifade ettiğimizi tahmin ediyorsunuz…
Evet… “MİLLÎ GÖRÜŞ, ADİL DÜZEN, ADİL EKONOMİK DÜZEN” olmadan olmaz… “AKP (ANAP vs) zihniyeti” ile olmadığı, olamadığı ve bundan sonra olamayacağını, bundan önceki “Ya-pa-ma-dı-lar… YA-PA-MA-YA-CAK-LAR…” başlıklı yazımda yazdım; meraklısı bir kere daha oradan okuyabilir… Ama şu kadarını yani “iki önemli sebebi” bir kere daha “hatırlatmakta” fayda var: Birincisi; “MİLLÎ GÖRÜŞ GÖMLEĞİ” olmadan olmuyor... İkincisi de; “ADİL DÜZEN, ADİL EKONOMİK DÜZEN” olmadan hiçbir şey olmuyor...
“MİLLÎ İTTİFAK” demişken önemli bir noktayı daha hatırlayalım…
Biz, kırk yıllık çalışmalarımızda bir şeyi hep söyledik, hep yazdık; hükümetler “iktidar-muhalefet çatışması” üzerine bina edilmemeli, daima “MİLLÎ MUTABAKAT HÜKÜMETLERİ” kurulmalı… “Millî Mutabakat Prensipleri” de baştan yani seçimlerden önce belirlenmeli ve her parti bu prensiplere göre seçmenlerden oy istemelidir… “Millî Mutabakat” veya “Millî Koalisyon” ile ilgili detayları da yazacak değilim ama “Millî İttifak” burada kalmamalı ve bu konular da bu vesile ile şimdiden bizi derin derin düşündürmeli…
Bu arada Ali Bulaç geçen hafta “SP-BBP İttifakı ya da Millî İttifak” başlıklı önemli bir yazı yazdı; gelecek yazımda bu konu ve bu yazı üzerinde duracağım, inşaallah…
SONUÇ olarak, geçen haftaki “Çağımızın Nuh’un Gemisi Adil Kur’an Düzeni’dir” başlıklı yazıma, “Köy/Kooperatif” başlıklı iki yorum yazan Mahmut Sami isimli okuyucumun ikinci yorumu ile bitiriyorum: “ADİL DÜZEN PROJESİ; bir yandan dar bir çerçevede olgunlaşması / detaylandırılması / geliştirilmesi noktasında gayret gösterilmeli, diğer yandan geniş kitlelere ve tüm insanlığa iddialı ve iknacı bir üslup ile ulaştırılmalıdır... Bu noktada Saadet Partisi’nin yetkili ve etkililerine iş düşmektedir…” Mahmut Sami kardeşime aynen katılıyor ve şu ilaveyi yapıyorum: Sadece Saadet partisi değil, “MİLLÎ İTİFAK” prensiplerini benimseyen bütün partiler bu “Adil Düzen Projesi” çaba ve çalışmalarına katılmalıdırlar…
*** *** ***
SP-BBP İttifakı ya da “MİLLÎ İTTİFAK”
Evet, Ali Bulaç’ın geçen hafta “SP-BBP İttifakı ya da Millî İttifak” başlıklı önemli bir yazı yazdığını; gelecek yazımda “bu konu ve bu yazı” üzerinde duracağımı, bundan önceki yazımda yazmıştım ve bu yazı aynı zamanda o yazımın devamı mahiyetindedir. Ben Ali Bulaç’ın yazısını “GİRİŞ-GELİŞME-SONUÇ” olmak üzere üç bölümde ele almış olacağım.
GİRİŞ bölümünde Ali Bulaç, 7 Haziran seçiminde SP-BBP ittifakının “anahtar parti” olmasını gönlünden geçiriyor. 1973 seçiminde MSP “anahtar parti” olmuştu, 7 Haziran seçiminde de SP “anahtar parti” neden olmasın? Ali Bulaç şöyle devam ediyor: “Her iki partinin bu seçimde aldıkları ittifak kararı takdire değer. SP, ana akım Milli Görüş siyasetinin son halkası. Bu çizgi kendi içinde değişim geçirerek Türkiye’nin siyasi umudu olacakken, “Değişime ve reforma engeller konuluyor, bu iş artık Erbakan kafasıyla olmaz” deyip AK Parti’yi kuranlar Türkiye siyasetini bambaşka bir yörüngeye taşıdılar...”
GELİŞME bölümünde Ali Bulaç’ın dedikleri şöyle: “Sesi az çıksa da dimdik ayakta duran bir SP var. Hukuksuzlukları, din adına sergilenen rezaletleri, rüşvet ve yolsuzlukları, Ortadoğu’da yaşanan felaketleri gücü yettiğince dile getirmeye çalışıyor. / SP’yi önemsememin ikinci sebebi, dindarlığın içinin böylesine boşaltıldığı, dindarların eliyle vahşi kapitalizmin vahşi kanunlarına göre adaletsizliklerin sürdüğü, Uludere’de kendi devletlerinin uçakları tarafından bombalanan 34 masum canın, Soma’da hayatını kaybeden 300 madencinin ve daha yüzlerce kişinin hak ve hukuklarının hasıraltı edildiği; dünün mağdur ve sefil muhafazakârlarının bugün bindikleri ciplerinden ve yaşadıkları villalarından düzenin yoksullarına nasıl tepeden baktığı, güç ve iktidar sarhoşu olanların nasıl yolunu şaşırdığı bir ülkede “İslam bu değil, dindar siyasetçi böyle olmaz” diye haykıran bir sesin gök kubbemizde hâlâ yankılanmasıdır... Bu ses kısık da olsa vardır ve inşallah gürleşecek yükselecektir. Eğer gerçek İslam adına ses çıkaran bir siyasi hareket, dinin ahlak ve dürüstlüğünü, tevazu ve sadeliğini ısrarla savunan ve yaşayan bir cemaat olmazsa, bu toplumu bekleyen en büyük tehlike fiili MATERYALİZM ve dindarın kötü ameline tepkiden doğup yayılan ATEİZM olacaktır. İnsanlar adaletsizliğe ve çürümüşlüğe bir miktar tahammül eder ama DİNDAR GEÇİNENİN ADALETSİZLİĞİNE VE AHLAKİ DÜŞÜKLÜĞÜNE tahammül edemez. Ellerinden bir şey gelmese dinden çıkar. Bu yüzden insanları sahih dine, ahlaki dürüstlüğe ve adalete siyasilerin ve cemaatlerin olması FARZ-I AYNdır. / BBP ve SP aynı durumda sayılır. BBP’liler de isteselerdi “küçük iktidar”la yetinen MHP’ye katılır, öndeki siyasetçileri Meclis’e kapağı atardı. Onlar da rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’nun ahlakî ideallerine bağlı kalarak mücadelelerine devam etmektedirler. / İki partinin lideri (Mustafa Kamalak ve Mustafa Destici) siyasi görüş ve vaatlerini ortaya koyar, mevcut iktidarı eleştirirken kibar bir dil kullanmaktadırlar...” Ne dersiniz, bu uyarılar çöok önemli uyarılar değil mi?
SONUÇ bölümünde, bu beraberliğin 7 Haziran’dan sonra da devam etmesi temennisine hepimizin katıldığı şu görüşleri dile getirmiş, Ali Bulaç: “Bu açıdan SP ve BBP’nin birliği ve birleştirici dili son derece önemli. İki partinin “iki Mustafa”sına yakından baktığımızda aralarındaki azami müştereklerin yüzde 90’larda olduğunu görüyoruz. 7 Haziran günü hayırlı bir sonuç alacaklarını umuyorum. Bir araya gelmeleri önemliydi, gelecek için de ümit oldu. Dileğim bu hayırlı beraberliğin 7 Haziran’dan sonra da devam edip sahici bir muhalefetin adresi olmasıdır.” Ali Bulaç’ın bu görüş ve temennilerine aynen katılıyor, kendisiyle “özel” olarak görüştüğüm “ADİL KUR’AN DÜZENİ” meselesini, söz verdiği üzere önce kendisi yazdıktan sonra, bazı detayları ile yazacağımı hatırlatıyorum…