“İZA CÂE…”
Geçen hafta Cumartesi günü (06.06.2015) KOOPERATİFLERİMİZİN KONGRELERİNİ YAPTIK; yeni kooperatiflerimiz ile birlikte…
Hayırlı olsun…
Kooperatif kongrelerinden sonra haftalık seminerimizi (817. Hafta) yaptık…
MEDHAL Çalışanları bir senedir hemen seminerden sonra ÜSTAD ile bir çalışma daha yapıyor ve sesli-görüntülü olarak kaydediyorlar; çok önemli tip sözleşmeler oluşuyor…
Geçen haftaki seminer notlarından derlediğim değerlendirmeleri üç yazı olarak sitemizin makaleler bölümünde yayımlamıştım…
Bu hafta da aynı çalışmayı yapmaya devam ediyorum…
İstanbul iş ve trafik şartlarında İstanbul’un diğer yakasından Yenibosna’ya her hafta gitmek mümkün olamıyor; Dr. Lütfi’nin de ifade ettiği üzere ben de bu mazeretimi böyle telafi ediyor ve zaten bütün hafta üzerinde çalıştığım seminer notlarımız ile ilgili değerlendirmelerimi böyle yapmış oluyorum…
818. Hafta ile ilgili ilk değerlendirmemi 5 gün önce “DURUMDAN VAZİFE ÇIKARMAK” başlığı ile yapmıştım; devam ediyorum…
ÜSTAD minik ama ibretamiz bir hatıra anlatıyor, hatırlatma yapıyor…
“Lisede okurken öğretmene sordular: “Okuma yazmayı biliyor muydu?”
Bayan öğretmen cevap verdi: “Bilse ne okuyacaktı? Kütüphaneler mi vardı?”
İşte bu kadar ilkel bir topluluktan bir asır geçmeden dünyanın tek süper gücü oldu. 1400 senedir var olan Doğu uygarlığını oluşturdu. Yetmedi; bugünkü Avrupa uygarlığının doğmasında etkin oldu. Hâlâ bize diyorlar ki; o uydurdu!”
*
Dört cümle ile özet bir “yakın tarih” yazılır mı, bizim ve onların tarihi yazılır mı?
Yazılırmış…
Üstad yazmış…
Şöyle:
“Biz Kur’an’a dayanarak “yüz lojmanlı işyeri apartmanları” kuralım diyoruz...
Siz de Kur’an’dan, Tevrat’tan yararlanmadan bir düzen kurun...
Kurdunuz; komünler kurdunuz ama yok oldular.
Biz Akevler’i kurduk, saldırdınız ama biz şimdi de varız.”
*
Ve devam ediyor…
Yapılanları ve yapılması gerekenleri birlikte anlatıyor…
Bize de;
- Bir taraftan okumak ve anlamak, aramızda değerlendirmeler yapmak ve bunun mümkünse -Yenibosna’da her akşam yapıldığı gibi- her gün/akşam yapmak…
- Diğer taraftan yapılması gerekenleri yapmak, bir an önce ‘işte, şekilde görüldüğü gibi’ diyebileceğimiz uygulama örnekleri vermek düşüyor…
“Biz her zaman bizim kitabımızı kabul etmeyenlere söylüyor ve diyoruz ki:
Buyurun, önce metni tartışalım... Sonra bir semtte uygulayalım, olanları görelim... Ama tartışmazlar; çünkü mağlup olacaklarını bilirler. Uygulamazlar, uygulatmazlar; çünkü onların bâtıl ve zalim düzenlerine karşı örnek olur.
Kooperatifleri kurarlar, her türlü yolsuzluğu yöneticilere yaptırırlar, ondan sonra ‘kooperatifçilik olmuyor’ derler!
Akevler bir yerden bir kuruş yardım görmedi, faizli veya faizsiz bir kuruş kredi almadı, son yarım yüzyılın örnek kooperatifi oldu. İşte onları sıkan ve kahreden budur. Onun kapanması için her türlü hileye başvuruyorlar. Biz İstanbul’da yenisini kuruyoruz.
Hiç kimse şüphe etmesin.
Kooperatifler olarak AKEVLER yaygınlaşacak.
Siyasette Millî Görüş Hareketi hâkim olacak.
Dinde de Nur Cemaati hâkim olacaktır.”
*
Bu bölümü şu müthiş tespit ile noktalayalım:
“Bizim 1400 sene önce nazil olmuş KİTABIMIZ çağımızın sorunlarını çözüyor. Onların bugün yazdıkları kitap çağımızın sorunlarını çözmüyor. Dün yazdıklarını bugün değiştiriyorlar. Biz de çağın sorunlarını çözmek için yeniden içtihat yapıyoruz ama kitabımızı değiştirmiyoruz...
Biz Adil Kur’an Düzeni çalışanları olarak Kur’an’dan, Tevrat’tan, Sünnetten, fukahadan öğrendiklerimizi ortaya koymaya çalışıyoruz. Vardığımız sonuçları uygulama gayretindeyiz. Yarım asırlık çatışmada sizi yendik.
Ama biz öğrenmeden anlamadan savaştık.
İktidar olduk ama sizin saçmalıklarınızı uygulamaya devam ediyoruz.
Şimdi öğrenmeye çalışıyoruz.
Artık sizin fiili hâkimiyetinizden de kurtulmak üzereyiz.
Biz yeni Kur’an getirmiyoruz, Kur’an’ın bize öğreteceği günün meselelerini çözmeyi öğrenmeye ve çözmeye çalışıyoruz. Bizimle yola çıkanlar Batı’nın bataklıklarında sorunlarını çözeceklerini sanmışlar ve şimdi birbirlerini yiyorlar.
Biz çalışıyoruz. Fetih gününü bekliyoruz. “İZA CAE”deki “İZA”yı bekliyoruz.
Dikkat ediniz; orada “İN CAE” değil, “İZA CAE” gelmiştir.”
***
“İSLÂM DÜZENİ” yani “İSLÂM DEVLET VE DÜNYA DÜZENİ” kitabı ve diğer kitap çalışmaları, Akevler İstanbul Çalışmaları açısından benim için milat çalışmadır. Özellikle Üstad İzmir’den Kırgızistan’a hicret ettiğinde biz Türkiye’de kalanlar bir bocalama devresi geçirdik, bir boşluk oluştu. Ben o boşluk dönemini bu ana kitap ve diğer küçük kitapları yazarak değerlendirmeye çalıştım. Bu vesileyle de o zaman İslâm Medeniyeti Vakfı merkezi olan eski M. Ü İlâhiyat Fakültesi Camii altındaki mekânda Hasan Özket, İsmail Er Bacak ve diğer katılabilen arkadaşlarla haftada bir gün bir araya gelip kitaptan bölümler okuyarak seminer yaptık. Üstad Kırgızistan’tan beş yıl sonra döndüğünde de kaldığımız yerden başlarcasına, AKEVLER İSTANBUL ÇALIŞMALARINA başladık…
Bu hafta Üstad’ın bu konuda dediği şu:
“Demek ki onların itirazları bizim içindir. Biz Prof. İlhan Arsel’in İslâmiyet’e saldırı kitabına reddiye (“İSLÂM DÜZENİ” yani “İSLÂM DEVLET VE DÜNYA DÜZENİ” kitabı) yazarken ona sağlık diledik. Çünkü biz onun sayesinde bütün itirazları bir kitapta bulduk ve kolayca cevaplandırdık. Ya onları toplamakla biz meşgul olsaydık. Nitekim Gazali öyle yapmak zorunda kalmıştır...”
*
Evet…
AKEVLER İSTANBUL ÇALIŞMALARI başladı…
AK Parti kuruldu ve tek başına iktidar oldu…
Devran döndü ve bugünlere kadar gelindi…
Üstad bugünlerde onlara diyor ki:
“… O arkadaşlarıma soruyorum; Bülent Arınç’a, Beşir Atalay’a, Vecdi Gönül’e, Cemil Çiçek’e, Abdülkadir Aksu’ya, Abdullah Gül’e, Mehmet Ali Şahin’e soruyorum. Cumhurbaşkanımıza sormuyorum; çünkü bugünlerde o da meydanları boş bırakmadı. Bu kardeşlerimi bir iş yapmaya davet ediyorum. Beşir Atalay daha ilk yıllarda “Kur’an’ın tercümesini yap” dedi. “Olmaz” deyince; “tefsir yap” dedi...
Artık yazıyorum; okuyorlardır, inşaalah...
Tekrar sıfırdan işe başlamalıyız.
YAPACAKLARIMIZ BELLİDİR.
A) TÜRKİYE’NİN HER YERİNDE KOOPERATİFLER KURACAĞIZ…
B) AHŞAP EVLER İMALATHANELERİ KURACAĞIZ…
C) DİNLENME SİTELERİ OLUŞTURACAĞIZ…
D) YÜZ LOJMANLI İŞYERİ APARTMANLARI YAPACAĞIZ...
E) MALA-MAL MARKETLERİ OLUŞTURACAĞIZ…
F) BİN DİL ÜNİVERSİTESİNİ KURACAĞIZ…”
*
Bu haftaki değerlendirmeyi -hitamuhu misk kabilinden şu bölüm ile noktalayalım:
Akevler Ekibi ve Akevler Ekibi’ne sonradan katılan kardeşlerimiz Allah’la anlaştılar, Sen’in için cihad edeceğiz dediler. Artık geri dönemezler. Döndükleri zaman onların yeri cehennemdir. Baştan katılmayanların durumu öyle değildir.
Bize Allah için cihad yapmak üzere katılan bu kardeşlerimize hatırlatıyoruz.
Eğer bu maksatla değil de, tesadüf eseri bir tarikata katılır gibi gelmişseniz sorununuz yoktur.
Ama baştan cihad amacıyla katılmış da sonra vazgeçmişseniz, sizin için ateşten başka bir şey yoktur. Tevbe etme zamanıdır. Hemen en kısa zamanda artık yeni cihadımıza katılın.
Bulunduğunuz yerde, köyünüzde, kendinizde, hemen;
- HİZMET KOOPERATİFLERİ KURUNUZ...
- AHŞAP İMALATI ATÖLYELERİNİ FAALİYETE GEÇİRİNİZ...
- DEVREMÜLK DİNLENME SİTELERİ OLUŞTURUNUZ...
- YÜZ LOJMANLI İŞYERİ APARTMANLARINI KURUNUZ...
- MALA-MAL MARKETLERİNİ AÇINIZ...
- BİN DİL ÜNİVERSİTESİ’NE KATILINIZ...
Bu âyetin haber verdiği kimselerden olmayınız.
فِي الْآخِرَةِ إِلَّا النَّارُ
Fıy elEAvPiRaTı EilLa elNAvRu
“Âhirette sadece nâr…”
“Buradaki ifade çok ağırdır. Âhirette nârdan başka bir şey olmadığı söylenmektedir. Nasıl şehitler sorgusuz sualsiz cennete gideceklerse, onlar da sorgusuz sualsiz cehenneme gideceklerdir. Çünkü onların dünyada yaptıkları amellerin hiçbir değeri yoktur.
Rabbime hamd ederim ki beni bu ağır imtihana sokmadı. Ben de makam veya servet sahibi olsaydım acaba nâr ashabı olmaktan kurtulabilir miydim?
Ben şimdi sizleri bataklığa batmış kardeşlerim olarak görüyorum. Elinizi verin sizi oradan çıkarmaya çalışayım diyorum. Benim de yerim bu olabilir. Bana el uzatan olursa, ona yardım etmek için elimi uzatmaya hazırım. Yanlışım varsa tartışalım. Hemen tövbe edeyim. Sizi ben yanlış bilebilirim. Benden kaçtınız, görüşmediniz...
Size yanlışlarınızı gösterecek benden başka kiminiz vardı?..”
NOKTA.
���¸6.