KUR’AN VE İLİM 814. seminer notlarından
KUR’AN VE İLİM çalışmalarımızın 814. haftasına da ulaştık, elhamdülillah. 34 haftalık çalışma sonunda Yunus Sûresi tefsir çalışmamızı nihayete erdirdik ve bu hafta hayırlısıyla Hûd Sûresi üzerinde çalışmaya başladık. İşte bu çalışmadan notlar aktarıyorum.
Kur’an inzal olduğunda İslâm düzeninin mimarisi şeklinde inmiştir. Sonra insanlar onun üzerinde düşünerek icma ve içtihatlarla uygulama projesi hazırlanmıştır. Hazreti Peygamber kendi hayatında Kur’an’ın bir uygulamasını vahye dayanarak yapmıştır. Dört halife bu uygulamayı istişare ile yapmış ve ilk uygulama olan sünneti tamamlamışlardır. Dört halifeden sonra “içtihat dönemi” gelmiş, müçtehitler yorumlama ilmini oluşturmuşlar ve ilk defa âyetleri tafsil ederek bize Kur’an’ı bugün kolayca anlamamız ilmini koymuşlardır...
Âlim olmak başkadır, “müçtehit” olmak başkadır. Müçtehit olmak için âlim olmak gerekir ama âlim olmak için müçtehit olmak gerekmez. Âlimler iyi uygulayıcılardır, verilen projeyi iyi uygularlar. Oysa habir olanlar bilgi verirler ama sebat etmezler, uygularken de değişiklik yapmak isterler. Bu sebepledir ki yasama ile yürütme birbirinden ayrılmaktadır. Yasama kanun yapar, mevcut kanunları değiştirir. Yürütme ise kanunları değiştirmeden uygular. Parlamenter sistemin yanlışlığı buradadır. / Bugün hükümet kanun teklif etmekle yasama işlerine karışmaktadır. Yasama da ekseriyet kararı ile hükümeti uzaklaştırabilmektedir. Bu da yasamanın yürütmeye karışmasıdır...
Bu sûre (Hûd Sûresi) insanlığı sermaye sömürüsünden kurtaran bir sûredir. İnsanlık şimdi sömürü sermayesinin karşılıksız parasına ibadet etmektedir. Devlet olarak doların peşinde koşuyorsunuz. Karşılığı olmayan doları borçlanıyorsunuz. Oysa siz borç alacaksanız malı borç alırsınız. Sonra öderken de onu ödersiniz. Örnek olarak faizsiz altını borçlanırsınız. Ne karşılığı? Kredileşme karşılığı kredi verirler.
Kur’an “onlara ibadet etmeyiniz” dediği zaman bize ne söylemiş olur?
a) Onların kendi kafalarından çıkardıkları ne vahye ne de ilme dayanmayan kanunlarını benimsemeyin. Bugünkü yönetim benimsiyor mu? Benimsiyor ve “Avrupa Birliği’ne gireceğim” diyor. Kur’an düzeni bunu reddediyor. “Avrupa müktesebatı” denen kopya ve tahrif edilmiş kurallara uyma nehy edilmiştir. Bunun için bu sûre indirilmiştir. Bu sûre bize ne öğretecektir? Kooperatifler kurun ve orada Allah’ın şeriatını uygulayın, içtihat ve icmalarınızla tesbit ettiğiniz sözleşmelerin hükümlerini uygulayınız demektir.
b) “Altın, Demir, Buğday ve Toprak Senetleri”ni çıkarın ve onları değiştirme aracı olarak kullanın demektir. Onların karşılıksız faizli parasını kooperatif içinde kullanmayın demektir. Kooperatifler dışında bizim başka imkânımız var mıdır? Hayır. Öyleyse bizim verdiğimiz mana doğrudur. Varsa elinizde başka çözüm, getirin, biz ona uyalım...
Kapitalistler sermayeye ibadet ediyorlar, sosyalistler yöneticilere ibadet ediyorlar...
Bu sûreye göre bizim onlara şunu söylememiz gerekir: “Adil Düzen”i kabul ederseniz kurtulursunuz; “Adil Düzen”i kabul etmez, Avrupa düzeninin ve uydurma müktesebatının arkasından koşarsanız helâk olur, âhirette de cehennem azabını istihkak edersiniz...
Allah bize “Adil Düzen” dediğimiz çok büyük bir güç vermiştir. Eksiğimiz, bizim de buna inancımızın eksik olması, bizdeki bu eksiklikten dolayı da katılanların az olmasıdır. İnanmaya ve sabırla çalışmaya devam edeceğiz; bir gün Allah nasip edecektir.
Bunu yapmak hayal gibi gelmesin. 1960’larda biz bunları düşünüp çalışmaya başladık ve bugünkü seviyeye ulaştık. Çalışmaya devam edersek, yarım yüzyıl sonra ülkemize ve bütün dünyaya “ADİL DÜZEN, ADİL EKONOMİK DÜZEN” gelecektir. Nasıl?
Bazı detaylar gelecek yazıda, inşallah…