http://www.milligazete.com.tr/koseyazisi/Inanclar_ideolojiler_ve_yapilmasi_gerekenler/22983#.VKze3SusU3k
İnançlar, ideolojiler ve yapılması gerekenler
İnsanlar yaratılışları sebebiyle gruplanır, birbirleri ile çatışma konuları ararlar. Zannedersiniz ki savaş fikirler ve ideolojiler üzerinedir. Oysa Mekke’de iki kabile vardı. Emeviler şiddetleri ile tanınan bir kabile, Haşimiler ise adaletleri ile tanınan bir kabile idiler. Halk Haşimileri daha çok sever ama Emevilerin şerrinden onların yanında yer alırdı. Böylece denge oluşmuştu. Kur’an nâzil olmaya başlayınca kabileler Hazreti Muhammed aleyhisselâma karşı birleştiler ve birlikte saldırmaya başladılar.
Bu saldırı inandıkları dinden ileri gelmiyordu. Emeviler Emevi oldukları için saldırmışlardı. Haşimiler ise Hz. Muhammed nasılsa yenilecek, onun yanında olursak tüm Arapları bize düşman ederiz, mahvolur gideriz diye Hz. Muhammed’e karşı oldular. Hazreti Muhammed’in tarafsız kalması için Emeviler ile Haşimiler birleşmeliydi. İslâmiyet galip gelip İran’ı ve Kuzey Afrika’yı fethedince yeniden Emevi-Haşimi çatışması başladı, böylece Müslümanlar birbirlerini öldürmeye başladılar. Tamamen kabile çatışması söz konusudur.
Her yerde gruplar vardır. Gruplardan biri Emevilerin yanında olunca, diğer taraf da kendi varlığını sürdürmek için öbür tarafta yer aldı. Türkiye’deki CHP-DP çatışma geleneği de böyledir. Halk kendi aralarında kavgalıdır. Biri bir taraf olunca öbürü diğer taraf olur. İlk partiyi kurarken (MSP; İzmir ve Ege Bölgesi) bir köye gitmiştim; CHP ve DP temsilcileri gelip yakınlık gösterdiler, dinlediler, esasta kabul ettiler. Sonunda biri bana dedi ki; “Ayrı ayrı bizimle uğraşma, biz gelirsek ikimiz geliriz, birimiz gelsek yenilmiş oluruz.”
Emevilerin zulmü insanları karşı tarafta topladı. İranlıların desteği ile Abbasiler iktidar oldular. İranlılar Alevi/Şii olarak kaldılar. Böylece kendi kültürlerini korudular. Sonra Türkler Sünni oldular, böylece Pers/İran kültüründen kendilerini böyle korudular.
Demek ki hiç kimse inancı için savaşmaz, kendi ideolojisi için inancı araç olarak kullanır. Bunun istisnaları vardır, o istisnalar da peygamberlerdir ve peygamberlere uyan ilk cemaattir. Kur’an’dan sonra peygamber gelmeyecektir ama bu şekilde inanan kimseler çıkacaktır. Bediüzzaman böyle biridir.
Necmettin Erbakan cihada girişirken inancı sebebiyle girişmişti; inancı dışında bir gayesi olsaydı kendisi mason olur ve en yüksek seviyelerde yer alırdı, başbakan olabilir, cumhurbaşkanı olabilirdi. F. Gülen, Risaleleri, kendi cemaatini galip getirmek için kullandı. R. Tayyip Erdoğan da böyle yaptı, Millî Görüş hareketini AK Parti için kullandı.
Müslümanların bugünkü çatışmaları İslamiyet için değil, kendi gruplarını hâkim kılmak içindir. Bu savaşın İslâm’a zararlı olacağı sanılmasın, bu sayede her iki taraf da güçlenmiş olur. Artık Müslümanlar galip gelmiş ve insanlığın süper gücü olmaya başlamışlardır. İki grubun çatışması sonunda İslâm dışı faaliyetler eriyip gitmiştir.
KUR’AN bize ayrılığa düşmememiz için yollar çizmiştir.
“ADİL DÜZEN’E GÖRE İNSANLIK ANAYASASI” bunun kurallarını koymaktadır.
1- DİNDE ZORLAMA YOKTUR. “Din” yalnız “inanç” değil, aynı zamanda “DÜZEN”dir. Karşı tarafa zorlama yapmadığınız takdirde inanç uğrunda çatışma olur mu? Allah’ın indindeki din/düzen âdildir. Din çatışma değil barışma aracıdır.
2- ARAMIZDA ÇIKAN NİZALARI HAKEMLERLE HALLETMELİYİZ. Hakem(ler)in kararlarına uyacağız. O zaman çatışma olmaz. Hakemlik usulünü benimsemeyen topluluklar İslâm dininde/düzeninde olamazlar. Hakemlik sistemini kabul etmediğimiz zaman barış içinde olmamız, iman içinde olmamız mümkün değildir.
3- YERİNDEN YÖNETİM SİSTEMİ getirilerek merkezler taşra halkının yaşama ve çalışmalarına karışmamalıdır; iç işlerinde tamamen bağımsız olmaları gerekir. On aile (ocak) istediği gibi yaşamalıdır. Bucaklar kendi hukuk düzenlerini kendileri kurmalıdır. İller bağımsız olmalıdır. Ülkeler bağımsız olmalıdır. İnsanlık barış içinde birlikte yaşamalıdır.
4- Ekseriyet demokrasisi kalkmalı, HİCRET DEMOKRASİSİ gelmelidir. Kişiler istedikleri yerlere göç etmeli ve maddi zarara uğratılmamalıdır. Bunun için bir vakıf kurulabilir, vakıf hicret edenlerin yerlerini satın alır, sonra burayı oraya hicret edenlere satar.