“Hey, nereye gidiyorsunuz?!.”-2
‘… Şeriatın sınırlarını çatlatıp dışarıya taşan insanlar fasıktırlar. Bugün insanlık fısk içindedir. Boşanma zorluğu getirilmiş, kadını koruyacağız diye erkek ezilmiştir! Evlenenler bin pişman, evlenmeyenler evlenme hasreti içinde! Dini nikâh suç, ikinci kadın ile evlenmek suç, ama zina yapmak serbest, zinanın aleyhine konuşmak bile suç! Bundan daha büyük fısk olur mu? Bugün vergi kaçırmayan firma var mı? O halde herkes fısk içinde. Bugün mal alıp faturayı tam olarak alan var mı? Bir kereste 5*10=50 diye satılıyor, ama 8*4=32 olarak veriliyor! Bu yapılan fısk değil mi? Bugün rüşvetsiz ihale var mı? Eskiden bakanlar ve müdürler alıyordu, şimdi onlar almıyor, kâtip ve kapıcılar alıyor! Bunlar fasık değil mi?
İşte bu fıska rıza gösterip devam edenlerin Allah’a inanmaları mümkün değildir. Evet, onlar “Allah’tır” diyorlar; biliyorlar ama inanmıyorlar! Şeytan da böyle değil midir; Allah’ı biliyordu ama iman etmedi. O halde iman edenler kimlerdir, iman nedir? İman etmek demek, malını ve canını O’nun için vermek demektir. Ben zarar edeceğim diye vergi kaçırmayı meşru görmek iman değildir. Milletvekilliği ve bakanlıktan olacağım diye meclisten zinayı takdis eden ceza kanununu geçirmek iman değildir… Bütün bunları zaman kazanmak için yapabilirsiniz ama gecenizi-gündüzünüze katarak “ADİL KUR’AN DÜZENİ”nin gelmesi için çalışmalısınız... Bu amaçla çalışanlarla bir olmalısınız... İşte o zaman Allah sizlere hidayet eder, hak yolunu bulursunuz... Kur’an’ın bu âyetlerini okuyunca kendime dönüyorum da cennetin kapısını zor görüyorum. Allah’ın bana verdiği ilim nimetinin şükrünü eda edebiliyor muyum diye korkuyorum. Maalesef, zaman zaman birilerine kızıp çalışmalarımı gevşetiyorum. “Müçtehid Yetişme Merkezi”ndeki çalışmalarımızı bu yılsonunda sona erdirmek düşüncesindeyim. Suçu sizlere atıp rahat etmeye niyetim var ama korkuyorum…
Herkesi Allah’a giden yolda bana yardıma çağırıyorum; birbirimizle yardımlaşalım...
“HEY, NEREYE GİDİYORSUNUZ?!.” diye bağıracağınız kimseler için diyor ki; siz onları çağırın, bağırın ama onlar duymayacak ve yollarına devam edeceklerdir. Uygarlaşmanın kuralı budur. Yenilikçiler gelir, insanları gericilikten ve tutuculuktan vazgeçirip daha ileri ve daha uygar yere gelmelerini ister ama herkes direnir. Nasıl doğada sürtünme kuvveti varsa, toplulukta da sürtünme kuvveti, atalet kuvveti vardır. Direnir, hareket etmek istemez. Yenilikçiler cihad yaparlar ve yenerler veya yenilirler. Osmanlılar Tanzimat’la ilericilik yapmak istediler, Batılıları taklit edersek ileri gideceğiz zannettiler ve yıkıldılar. Mustafa Kemal geldi, inkılâplar devam etti. Astı, kesti ve tamam dedi, inkılâbı yaptım dedi, ‘artık muasır medeniyetin fevkine çıkacağız’ dedi. Çıktı mı? Aradan yüz sene geçecek, muasır medeniyetin fevkine değil, kapının eşiğine bile gelemedi. Günümüzde hâlâ o eşikleri aşındıranlara şaşmamak mümkün mü? Türkiye üç asırdır Batılılaşıyor; makrodan Batılılaşıyor ama Batılılaşamıyor. Halk direniyor... Batı direniyor... AK Parti bizim için Allah’ın nimetidir, çünkü zulüm görmeden yolumuza devam ediyoruz ama AK Parti kendisi uçuruma gidiyor. TRT bir gün olsun “ADİL DÜZEN”i anlatan Akevler Ekibini televizyona çıkardı mı? AK Parti’nin milyara yaklaşan paralar verdiği gazeteler vardır. Birileri çağırıp bu nedir, bu “ADİL KUR’AN DÜZENİ” nedir dedi mi?!.
“Hey, nereye gidiyorsunuz?!.” Sesimizi duyup duymadıklarını bile bilmiyoruz…
Bunlar bugüne kadar akdedilen sosyalist, kapitalist, karma sistemlerin sahibi olan güçler ile bunların arkasında koşanlardır. Uygarlığın temelini sömürü, ahlâksızlık, dinsizlik ve kan üzerine oturtmuşlardır. Yalan mı söylüyorum? İtiraz edin de tartışalım, hatamız varsa düzeltelim... Bunlar fısk değil iyi şeylerdir diyebilirsiniz; onu da tartışalım... Bunlar doğrudur ve/ya kötüdür diyen kardeşlerimize arkadan bağırıyoruz; “Hey, nereye gidiyorsunuz?!.”
Allah bu Kâinatı yarattı, hiçbir yerde eksik bir şey bırakmadı. Tarihte de böyle günler geldi ve geçti. Rabbin kelimeleri tamamlanmış olup zafere erilmiş, fasık olanlar kendi fıskları içinde boğulmuşlardır. Onlara güvenip bir adım atmamalıyız. Biz Rabbimize güvenip elimizden geleni yapacağız. Sonuç bize değil O’na aittir. Ve diyebiliriz ki; Vakıflar Bankası’nı bunlar faizsiz banka hâline getirmeyecekler... Ama Allah “Adil Kur’an Düzeni”ni getirecektir...’ (s.13-15; KUR’AN VE İLİM, 791. seminer notlarından aktarı-yorum…)