“Hey, nereye gidiyorsunuz?!.”-1
‘… Gerçek olan rabbiniz O’dur; ABD değildir, AB değildir, AK Parti değildir; yalnız ve yalnız O’dur. Cemaat da değildir. Herkes tevbe edip “KUR’AN DÜZENİNE” gelmelidir. Cari sistemde ancak paralelleri yetiştirebiliyorsunuz. Gülen ve arkadaşları bunu idrak etmelidirler. Gülen’in yaptığı yanlıştır. Gemi terk edilmeyecek... Belki birlikte hicret edilecek... Tek başına ayrılıp AK Parti’ye katılmak bir dalaletten başka dalalete gitmektir...
Biz, mevcut dalalet düzeninde Hak aranmaz demiştik. İkisi (Cemaat ve AKP) de mevcut düzende sorunların çözüleceğini iddia ettiler ve ayrıldılar. Büyüdüler, büyüdüler, büyüdüler ama sorunları çözemediler, hizmet verdiler ama sorunları çözemediler...
Onlara düşen tevbe edip “ADİL KUR’AN DÜZENİ”ne gelmektir...
Akevler, RUHU’L-KUR’AN çalışmaları ile “Kur’an Düzeni” üzerinde araştırmalar yapmaya devam ediyor. Akevler Dergisi ile “Kur’an Düzeni” üzerinde çalışanları bir araya getiriyor. “Adil Kur’an Düzeni”ne göre sözleşmeler hazırlayıp bakanlıklarla uzlaşıp geçiriyor, Araştırmacı Müçtehitlerin Yetişmesi için harcamalar yaparak denemelere devam ediyor. Akevler Kur’an yolundadır. Sizi de davet eder; bize değil Kur’an yoluna davet eder...
Siz de bana deyin ki; biz de “Kur’an yolunda” şu şu adımları attık...
Öyleyse… Cari sistemin yolları, barajları, hastahaneleri, okulları, yargılama sarayları, hapishaneleri nedir?
Sadece bâtıldır. İstanbul kanalı bâtıldır. Beş bin dairelik apartmanlar bâtıldır. Çünkü cari sistemin apartmanlarıdır. Yarın insanlar o apartmanlarda oturmayacaklar... Çünkü ‘Yüz Lojmanlı İşyeri Apartmanlarında’ kendi işlerinin başında oturacaklar. Yabancılara ülkemizde yer vereceğiz, her devlet kendi sitesini kendisi kuracak. Sermayenin sömürü gücü bittiği için üretim yapmayan, halkı soyan işletmeler olamayacak. Haksız kazançlar olamayacak. Sosyalistlerin dedikleri olacak ama bu kanla/savaşla değil, Kur’an’ın nuru ile olacak. “ADİL KUR’AN DÜZENİ”nde zenginler olacak ama zenginler sınıfı olamayacak...
Evet, “ADİL KUR’AN DÜZENİ”ne göre yapılmayan her şey boştur, dalalettir.
Durmadan borçlanarak yatırım yapılıyor... Halk tarlasını, dükkânını bırakıp inşaata yani doların peşine koşuyor... On sene sonra inşaat bitecek, parası var ama iş yok hâle gelecek, halkımız işsizlik sebebiyle nefesini başka ülkelerde alacak... Burada, kendi ülkesinde, hiç olmazsa çocukları ezan sesi duyuyordu, yarın onu da duyamayacak...
Bu gerçekleri AK Partililere duyurma gücümüz maalesef yoktur. Ayrıca, Allah böyle istediği için onlar “dilsiz, sağır ve kör” oluyorlar. Son olarak bir maden ocağı kazasında 18 vatandaşımızı daha kaybettik diye servetler harcanıyor. Tüm halkımız, tüm neslimiz dalalet içinde boğuluyor, “adalet” yani “adil bir düzen” için bir kuruş ayrılmıyor... İslâmiyet için çalıştığını söyleyen Cemaat da sermaye ile işbirliği yaparak devletine saldırıyor...
Bir genel müdürün evinde dört milyon dolar bulundu diye devletimizi yıkacağız! Kaldı ki kanunen bir kimsenin evinde dört milyonun bulunması suç değildir. Ev yalnız erkeğin değil ki; şer’an kadınındır. Eğer bir kimsenin parası kaybolmamışsa, nasıl ceza vereceksiniz? Yolsuzluk yaptı diyorsanız, önce yolsuzluğu ortaya koyun, sonra o yolsuzlukla ilgili suçluyu arayın...
Mevcut düzen baştan sonuna kadar bozulmuştur. Bunu düzletecek tek kaynak vardır. O tek kaynağı biliyorsunuz; artık istisnasız herkes onun üzerinde araştırmaya başlamalıdır...
Evet, “ADİL DÜZEN”den ayrılıp, KUR’AN’dan ayrılıp nereye?!.
Hem “Allah” diyorsunuz, hem de yolunuzu dalalet tarafına çeviriyorsunuz!..
Durup bunlara bağırmamız gerekir: “HEY, NEREYE GİDİYORSUNUZ?!.”
Bunu yapabilmemiz için önce biz kendimiz Kur’an’ı örenmeye başlayacağız... Her akşam toplanıp iki saat “Kur’an üzerinde çalışmamız” gerekir... Sonra “örnek işletmelerimizi kurmamız” gerekir... Dergimiz olmalı, yayın organımız olmalı... Yüksek sesle bağırmalıyız...
Bu sebepledir ki; “Hey, nereye gidiyorsunuz?!.” Diye bağıracağımız ses aygıtımız yoktur. Yakında olacak ve bağıracaksınız, inşaallah...’ (s.11-12; 791. seminer notlarından…)