http://www.milligazete.com.tr/koseyazisi/Adil_Duzen_ile_ilgili_bazi_detaylar/22182#.VF2n3fmsU3k
Adil Düzen ile ilgili bazı detaylar
Bu yazı, bundan önceki bir veya birkaç yazının devamı gibi okunmalıdır.
“Adil Düzen”de yöneticilerin kanun koyma yetkileri yoktur. Onların görevi mevcut kanunları uygulamadır.
“Adil Düzen”de karşılıksız para yoktur. Para, var olan veya taahhüt edilen bir değerdeki payı gösterir.
“Adil Düzen”de ekseriyet kararı yoktur, ekseriyetin tahakkümü yoktur; istişari karar vardır, hicret demokrasisi vardır.
“Adil Düzen”de modalar sömürücü moda merkezlerine göre değil, dayanışma ortaklıkları ortaklarının ihtiyaçlarına ve arzusuna göre icat edilir ve sömürü aracı yapılmaz, üretilecek ürünler de sipariş kadar imal edilir.
Bu hafta üzerinde çalıştığımız âyette/Kur’an’da “Sübhan” kelimesi geçiyor; “Sübhan” demek, Allah’ın sübhan olması demek, eksiklikten uzaktır demektir.
Yani… Allah Kâinatı yaratacak, onu eksik ve noksan bırakacak; O bilmeyecek de O’nun yarattığı varlıklar O’ndan daha fazla bilecekler ve eksikliklerini tamamlayacaklar!
Böyle mantıksız düşünme olur mu?
İnsanı yaratan insan kadar akıllı olamayacak!
Hiçbir varlık kendisinden üstün varlığı meydana getirmez... (s.7)
Yeryüzü tüm insanlık için tek yaşama yeri yapılmıştır. İnsanlar yeryüzünü aralarında bölüşmüşler, komşu olarak birlikte yaşamaktadırlar. Ayrı ayrı topluluk olmak için aralarında ihtilaflar olmalıdır. Uluslararası dil farkları ulusların varlığı ile doğar. Ulus demek, dış savunmayı yapan topluluk demektir. Savunmayı ancak bir tek dille yapabilirler. Böylece insanlık kavimlere ayrıldı ve her kavmin kendi dili vardır, kendi hukuku vardır.
Kavimler şa’blara (illere) ayrılmakta, şa’blar (iller) kabilelere (bucaklara), kabileler (bucaklar) de aşiretlere (ocaklara) ayrılmaktadırlar. Kişi aşireti/ocağı içinde yaşamaktadır.
İnsan kişiliğini koruyarak topluluk içinde özgür olmakta, kendi mülküne çekildiği zaman istediği gibi yaşamaktadır. Ortak alana girdiği zaman da ortaklığın kurallarına uymaktadır. İnsan özgürlüğünü ancak topluluk içinde gerçekleştirebilmektedir.
Ankara’ya gitme özgürlüğünü kullanan insan arabada/otobüste/trende/uçakta istediğini yapma özgürlüğünden vazgeçmektedir. Kendi isteği ile vazgeçmekte ise özgürdür. Birisi onu zorla götürüyorsa özgürlüğünü kaybetmiş demektir.
İnsanlık ülkelere, ülkeler illere, iller bucaklara, bucaklar ocaklara ayrılıyor dedik. Sonra herkes kendi mülkünde özgür olmaktadır. Bu ayrılmalar aynı zamanda ihtilaflara sebep olmakta, sosyal gruplar arasında çatışma veya yarışma meydana gelmektedir.
Biz uygarlaşmayı şöyle tarif ediyoruz İnsanlar arasında sattıklarının ürettiklerine oranı uygarlaşmayı ifade eder. Bu bakımdan insanlar ancak 21’inci asırda tam uygarlaştılar. Uygarlaşma oranı bugün yüzde yüzdür.
Uygarlaşma demek işbölümü demektir, herkesin farklı iş yapması demektir. Bu da ihtilaftır. “İnsanlar bir tek ümmet idiler, arkasından ihtilaf ettiler” ifadesiyle, insanların başlangıçta birlikte hepsinin benzer iş yapmalarıdır. 1950’ye kadar köylerimiz tek ümmet olarak yaşarken, bugün köyler boşaldı, herkes farklı iş yapıyor.
Her ülkenin kendi hukuku vardır. Her ilin, her bucağın ve sonunda her kişinin kendi hukuku vardır, içtihad ile kurulur. Sözleşmelerle de topluluklar oluşur.
İnsan topluluk içinde özgür olan bir varlıktır. İnsanlık özgür insanların oluşturduğu topluluktur. Topluluklarda “hicret demokrasisi” vardır. İnsan beğenmediği topluluğu oradan hicret ederek değiştirmektedir... (s.8-9; “KUR’AN VE İLİM” 786. hafta tefsir [Yunus Sûresi Tefsiri] seminerimizden aktarı-YORUM… Ve İLMÎ-AHLÂKÎ-İKTİSADÎ-SİYASÎ-SOSYAL olarak çağımızdaki hayatın her alanında var olan “SOSYAL TUFAN”a karşı gereğini yapmaya yani “ADİL DÜZEN, ADİL EKONOMİK DÜZEN GEMİSİNİ” inşa etmeye davet ediyoruz… “BİZE DÜŞEN SADECE AÇIK TEBLİĞDİR.” (Yâsin; 36/17) Ve’s-SELÂM mea’d-dua, DUA…)