‘Sizden önceki zalim nesilleri helâk ettik…’
Evet, KUR’AN VE İLİM çalışmalarımızın 784. haftasına da ulaştık, elhamdülillah…
‘… Türkiye’de zulüm yönetimi var mıdır, halkı ezen bürokrasi var mıdır, sömüren sermaye var mıdır; hâsılı, bugün Türkiye’de zulüm var mıdır, “ZALİM DÜZEN” var mıdır?
Adil Düzen çalışanları beyyinelerle gelmiş midir, “Adil Düzen”i artık sağır sultan bile duymuş mudur? Elbette eksiklikler vardır, elbette hatalar vardır ama Hayrettin Karaman ve Sabahattin Zaim’in yaptığını yapmak şer’î değildir: ‘Eksiktir, uygulanamaz, parti “Adil Düzen”den vazgeçmelidir’ dememeliydiler. Bu Adil Düzen çalışmaları başladığına göre; hemen onların yanında yer alıp eksikliklerini tamamlamalı idiler. Onlar ise yirmi sene raporlarını gizlediler; ancak tevafuk eseri olarak onların hazırladıkları raporlara ulaşabildik...
Necmettin Erbakan bunlara ve herkese ömrünün sonuna “Adil Düzen”i anlatmadı mı?
O halde onlara” beyyinât” yani beyyineler gelmiştir, ulaşmıştır, tebliğ edilmiştir.
AK Parti bundan önce biz müslim değil “muhafazakârız” yani biz ilhamı “Kur’an’dan” değil “ulusun örfünden” alıyoruz diyerek tarihe karışmış bir medeniyeti yaşatma sevdasına düşmedi mi? Dikkat edilsin, âyet “küfrettiler” demiyor da “iman eder olmadılar” diyor. Çünkü AK Parti “Adil Düzen”e karşı çıkmadı, “Adil Düzen”e inanmadı. Âyet “bu kavimleri helâk ettik” diyor. Evet, bu âyet işte böylece Mekke dönemini dolduran AK Parti’ye haber veriyor, o dönemde çakılıp kalanların helâke gittiklerini söylüyor...’ (s.13)
KUR’AN; “Zalim olduklarından sizden önceki nesilleri helâk ettik” diyor. (Yunus 10/13) “Helâk etmek” varlıklarını ortadan kaldırmak demektir. Helâk edilen orada yaşayan insanlar değildir, helâk edilen kavm değil karyedir. Karye yaşanmaz hâl alır, oranın halkı orasını terk eder, orası boşalır ve artık karye varlığını kaybeder.
Bir topluluğu tarif ederken diyoruz ki; topluluk, ortak kültüre sahip halkın bir yeri kendisine vatan edinip onu imar edip yaşanacak hâle getirmeleri ile oluşan bir varlıktır.
Demek ki topluluk olabilmek için birbirleri ile uzlaşmış bir halkın olması gerekmektedir. Sonra da o halkın bir yurt edinmesi gerekmektedir. Bu topluluk bir canlı gibidir. Nasıl canlının içinde hücreler doğar, yaşar ve ölürlerse; bir toplulukta da kişiler doğar, orada çalışır, orasını imar eder, orada yaşar ve ölürler. Vatanı olmayan bir halk topluluk sayılmadığı gibi kültür birliği olan halkı bulunmayan topluluk da topluluk sayılmaz.
Burada helâk edilen halk değil, karyenin kendisidir. Artık orası yurt olma hâlinden çıkar ve sahipleri olmaz. Helâk iki şekilde olur. Ya dışarıdan başka bir topluluk gelir, orasını alır, kendi topraklarına katar, halkı ya asimile eder yahut tehcir eder yani oradan çıkarır.
Bugün sömürü sermayesi bunları kabul etmemektedir. O silah satacak, siz savaşıp birbirinizi öldüreceksiniz ama sonunda sizin topluluğunuz varlığını sürdürür olacak.
Kur’an bu tür bir düzeni kabul etmemektedir. İnsanlar ıslah olmazlarsa karye helâk olacak, yeni karyeler oluşacaktır.
“Lekad” ifadesi göstermektedir ki helâk devam etmektedir.
Sizden önceki nesilleri helâk ettik, diyor. Burada helâk edilen karye değildir. Burada helâk edilen kavm da değildir. Helâk edilen karnler yani nesillerdir.
“Karn” boynuz demektir. Boynuzdaki halkalar hayvanın yaşını gösterir. İnsanların nesillerine bir karn denir. İnsanın nominal ömrü 100 yıldır. İlk 33 senesi yetişme yıllarıdır, ortadaki 34 yıl çalışma yıllarıdır, son 33 yıl da yetiştirme yıllardır. Bir asır bir karndır.
Bu helâk yüz senede bir defa olabilir. Nitekim geçen asrımızda Osmanlı karnı helâk olmuş, Cumhuriyet karnı gelmiştir. 1900’den 2000’e kadar Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Osmanlı İmparatorluğu’nu kaldırıp yerine yeni devleti kurmakla meşgul olmuştur. 2002’deki AK Parti iktidarı yeni karndır. Asrın sonuna varıldığında birtakım olaylar olacaktır...’ (s.14)
“KUR’AN VE İLİM” 784. hafta tefsir [Yunus Sûresi Tefsiri] seminerimizden aktarı-YORUM… Ve İLMÎ-AHLÂKÎ-İKTİSADÎ-SİYASÎ-SOSYAL olarak çağımızdaki hayatın her alanında var olan “SOSYAL TUFAN”a karşı gereğini yapmaya yani “ADİL DÜZEN, ADİL EKONOMİK DÜZEN GEMİSİNİ” inşa etmeye davet ediyoruz… “BİZE DÜŞEN SADECE AÇIK TEBLİĞDİR.” (Yâsin; 36/17) Ve’s-SELÂM mea’d-DUA…