KUR’AN ve İLİM 782. seminer; ‘Bilesiniz diye…’
‘… 13,7 milyar yıl önce bu kâinat yaratıldı ama öyle yaratıldı ki şeye verilen görev ve kabiliyet sayesinde bugünkü uygarlık var, bugünkü insanlık var...’ (s.3)
‘… Kâinat insan için yaratılmıştır, insanın ondan yararlanması gerekmektedir. Sadece tek insanın değil de insanlığın yararlanması gerekmektedir. Onun için kâinatın insanın anlayacağı ve ondan yararlanacağı şekilde olması gerekmektedir... / İnsan beyni kâinatı tüm olarak kavrayacak şekilde var edilmiştir. Bu da âyetlerin tafsili ile mümkündür...’ (s.4)
‘… Bu sebepledir ki burada “Li Ta’lemû / Bilesiniz diye” denmektedir. Kâinatın yaratılışında iki hikmet arayacağız. Canlılar için ne gerekiyorsa, onların ihtiyaçlarını gideren her şeyi Allah halk etmiştir, ayrıca insana ne gerekiyorsa onları da halk etmiştir. Kur’an bu hususu işaret ederek insanın buna göre şükrünü eda etmesi gerektiğini ifade etmektedir.’ (s.7)
‘… Hesap yapma bu işlemleri yapma demektir. Bu da dizi sayesinde sağlanmaktadır. Bu hesaplama sayesinde insanlar canlıları görebilmekte, duyabilmekte, tanıyabilmektedirler. / İnsanların genetiği de DNA’ların dizisinden oluşmaktadır. O da sayı dizisi gibidir. Bilgisayarın hesapları da öyledir. Canlılar tüm hareketlerini ve yaşayışlarını hesapla yaparlar ama onlar hesaplamayı bilmezler. İnsanlar ise nasıl hesaplandığını bilmektedirler. Bu sayededir ki göremedikleri parçaların büyüklüğünü bilmekte, varamadıkları yerlerde ölçmeler yapabilmektedirler. Böylece insan Allah’ın yaptıklarını kavramış bir varlıktır, Allah’ın büyüklüğünü gören varlıktır. / İnsanın cisim olarak ne kadar küçük olduğunu bilmek için galaksilerdeki yıldız sayılarını bilmek yeterlidir. Ne var ki o yıldızlardan hiçbiri, o galaksilerden hiçbiri kendi varlığından haberdar değildir, hesap yapamamaktadır. Hesap içindedirler ama hesaptan haberleri yoktur, oysa insan sayabilmektedir, insan hesap yapabilmektedir. / Evet, insan hesap yapabilmektedir. / İnsan da sayıyı ve hesabı Ay ve Güneş’in hareketleri sayesinde öğrenmiştir.’ (s.8)
‘… Burada bahsedilen âyetleri anlamak için 1400 sene geçmesi, müsbet ilimlerin öğrenilmesi, Arapça dilinin kaidelerinin ortaya konması gerekirdi. Bu sebeple bu âyetleri anlayacak bir kavme işaret etmektedir… / Kâinatın sırları 20. yüzyılda çözülmüştür. DNA’ların keşfi, bilgisayardaki 0 ve 1’in keşfi, Matematikte ihtimaliyat hesaplarının bulunması, dalga fonksiyonlarının keşfi, schrödinger denklemleri günümüzü aydınlatmıştır... / Batılılar kâinat âyetlerini iyi bilmektedirler. Doğulular da kitaplarda kalmış olsa bile Kur’an âyetlerini iyi bilmektedirler. Ama ikisini birlikte bilen ve anlayan, tesbit edebildiğimiz kadarıyla, yalnız Akevler Adil Düzen Çalışanlarıdır. / Demek ki bu kavim sizsiniz. Siz bugün bir aşiret/ocak seviyesindesiniz. Sizin yarın bu iki ilmi bilen bir kavim olacağınıza dair tereddüdüm yoktur. / Bu sebepledir ki dışarıdaki olaylar bizi hiç ilgilendirmiyor. Sadece Allah’ın haber verdiği “Adil Düzen”e gidişe doğru adım atılınca imanımız daha da artmaktadır. Hamd olsun.’ (s.10)
‘… İnsan beyni zıtlar arasındaki dengeye bir türlü akıl erdirememektedir. İnsan hastalığın olmasını istemiyor, kışın olmasını istemiyor, karanlığın olmasını istemiyor. Bunun için elektrik denen ışığı icat etmiş ve gecesini gündüz yapmıştır. Bunu kendisi için kazanç kabul etmektedir. / Hâlbuki yollardaki lambalar oralardaki bitkileri rahatsız etmektedir, oralarda yaşayan hayvanları rahatsız etmektedir. İnsanlar zamanla zehirlenmektedir. Belki birkaç asır sonra gece-gündüz aydınlık içinde olmanın zararlılığı görülecektir. / Yazın uzun mesai, kışın kısa mesai yapma insanın doğası gereğidir. / Uzun geceleri ev sohbetlerine ve mescit derslerine ayırmak insanın hem fikrî hem bedenî sağlığı için gereklidir diyorum. / İstikrar iyi bir şeydir ama iktidarların değişmemesi topluluğu çökertir. Topluluklarda yaz-kış olmalıdır, gece-gündüz olmalıdır. Leyl ve neharın ihtilafı rahmettir. Bugün doğal besin problemi bilinmektedir. Naylon gömlekler çıktığı zaman herkes lüks gömlekler olduğunu sanmıştır ama sonra zararlılığı anlaşıldığı için vazgeçildi. / Bugün doğal ürünlerin yararlılığı çok iyi bilinmektedir ama hâlâ sabahleyin 10’a kadar yatıyoruz. Geceleyin 12’ye kadar çalışıyoruz. Hayır, böyle olmayacak. Fecirde kalkılacak. Güneş’in ilk ışıkları ile işe gidilecek. Kışları tek mesai yapılacak, 6 saat sonra tatil edilecek. Yazları ise yine sabah kalkılacak, Güneş’in doğması ile işe gidilecek ve öğleyin tatil edilip ara verilecek...’ (s.11-12)
‘… İnsan dediğimiz varlık kendisi yine kendisi için kural koyar, sonra ona uymak zorundadır. Sözleşme yapar, sonra sözleşmenin emrine girer. Başkanını seçer, sonra ona itaat eder. Hakemini atar ve sonra onun kararlarına uyar... / Topluluğun geliştirdiği kurallar da böyledir. Her kural bir âyettir, bize nasıl hareket edeceğimizi anlatır. Birliğin sağlanması için kurallar Kur’an’dan istidlâl edilerek konmalıdır. Ama farklılık olması, her topluluğun ayrı varlık olması için de her topluluk Kur’an’dan kendi anladığına göre kurallar koymalıdır. Yani dört delile dayanarak içtihat yapmalı ama herkes kendi içtihadı ile hareket etmelidir. Dört delile dayanma birliği sağlar. İçtihat da farklılığı ve özgürlüğü sağlar. Birlik içinde farklılık olur, denge olur...’ (s.13)