Yeni düzen “Kur’an ve İlim Düzeni” olmalıdır
İktidardakiler Türkiye’nin değişeceğini söylüyor, yeni bir Türkiye vaat ediyor...
Muhalefet ise “çözüm” üretemiyor, sadece iktidarın seçimi kaybetmesini hedefliyor...
İnsanlık tarihinin önemli bir devresinde “göçebe dönemi”nden “tarım dönemi”ne geçildi, bu dönemde “yazı” icat edildi, bu dönemde “ilk medeniyet” kuruldu...
Çağımızda ise insanlık “tarım dönemi”nden “sanayi, bilgi, bilgisayar, dijital vs dönemi”ne geçiyor; çağımız dünyası var olan birkaç asırlık “zulüm düzeni”nden “hak, adalet ve silm/barış” merkezli yeni “KUR’AN DÜZENİ”ne geçiyor...
Bu geçişe ayak uyduranlar yaşayacak ve varlıklarını sürdürecek
Bu geçişe ayak uyduramayanlar elenip gidecek ve inkıraz edeceklerdir...
Bu “birinci” tesbitimiz.
Sosyalistler var olan düzeni yıkıp kendi zalim düzenlerini kurarlar…
Kapitalistler ise var olan düzeni koruyarak sermaye zulmü yararına değiştirirler...
Oysa insanlık tarihine de bakarak yapılması gereken şudur; eski düzeni yıkmadan yeni düzeni kuruyorsunuz, küçük bir toplulukta kuruyorsunuz... Yeni düzen eski düzeni yenerse yenilik olmuş olur; eski düzeni başka kuvvet değil, yeni düzen tedrici olarak ortadan kaldırır...
Bu arada geçen yüzyıla bakıldığında, “komünizm” insanlığın başına tam bir bela idi; özellikle aileye, dine, mülkiyete düşman idi... Halk dine, devlete ve düzene karşı ayaklanıyor, böylece Sovyet halkı dinsizleştiriliyordu. Ruslar değil ama “komünizm” insanlığın en büyük belası idi... Erbakan’ın tesbitiyle sosyalizm/komünizm çağdaş “emperyalizm” timsahının iki çenesinden biriydi ama insanlığa yapılan zulüm açısından dişleri daha zehirli idi...
İnsanlık “sosyalizm/komünizm” zulmünden kurtuldu…
Ama faizci “kapitalizmin” zulmü devam ediyor…
Bu da “ikinci” tesbitimiz.
***
Bu “iki” tesbitten sonra bizi ilgilendiren “asıl meseleye” gelelim...
Yeni başbakan, yeni yönetim, yeni Türkiye’den söz ediyorken aynı zamanda “yeni bir anayasa”dan ve “yeni bir düzen”den de söz edebilir miyiz veya söz edebilecek miyiz?..
Sömürü sermayesi dünyadaki pek çok ülkede olduğu gibi ülkemizde de geçmişte cumhurbaşkanlarını, başbakanları, hükümetleri değişik operasyonlarla kendisi atıyordu ama 2000 yılından sonra artık bu atamaları yapamadı...
Bu sefer “istihbaratını” çalıştırıyor, kim “cumhurbaşkanı” ve/ya “başbakan” olacaksa onu destekliyor, kim “iktidar” olacaksa onu destekliyor…
Halka de kendisinin atadığını iddia ediyor!..
17/25 Aralık’tan beri bu sefer -artık herkesin malumu olan- “birileri” aracılığıyla Recep Tayyip Erdoğan’ı indireceğini sandı ama başaramadı... Gül-Erdoğan-Davutoğlu arasında uzlaşma var, Türkiye’de “iktidar istikrarı” devam ediyor…
Şöyle veya böyle, bir “istikrar” yakalandı ve bu “istikrarın devam etmesi” isteniyor…
İstikrarın devam etmesi ancak kalıcı bir “sistem, nizam, düzen, denge” ile mümkündür ve bu düzen de “ADİL DÜZEN, ADİL EKONOMİK DÜZEN”den başkası değildir…
Evet; yeni başbakan, yeni yönetim, yeni Türkiye’den söz ediyorken aynı zamanda “yeni bir anayasa”dan ve “yeni bir düzen”den de “gerçekten” söz etmek istiyorsak; o zaman “KUR’AN VE İLİM” merkezli bu gerçeği her akıl sahibi “ÂKİL/LER” mutlaka görmelidir…
SONUÇ olarak yeni düzen “KUR’AN VE İLİM DÜZENİ” olmalıdır... Başkanlık sistemi ise başkanlık, vezirlik sistemi ise vezirlik sistemi... Ama her şeyden önce bu iki kaynağa danışalım... Bu hususta araştırma yapacak bütün âlimleri dinledikten sonra karar verebilirsiniz... Senin seçtiğin ilim adamlarını değil, Allah’ın seçtiği ilim adamlarını dinlemekle gerçeğe ulaşmak mümkündür... Her âlim eserini telif eder, size görüşlerini bildirir... Siz onlardan bir “meclis” oluşturup tartışırsınız... Yeni düzen ancak böyle gelebilir; boş temennilerle ve ham hayallerle yeni düzen gelmez, gelemez… Ve’s-selâm mea’d-duâ…