KUR’AN ve Kur’an’ın yaptıkları
Tevbe Sûresi üzerindeki 57 hafta süren çalışmalarımız sona erdi, bu hafta yani 780. hafta seminerimizle Yunus Sûresi üzerinde çalışmaya başladık, elhamdülillah…
‘… Başlangıç şöyle: ‘KUR’AN sûrelere ve âyetlere ayrılmıştır. Kendisi bir bütündür. Her sûre de ayrı bir bütündür. Her âyet de kendi başına bir bütündür; manalandırılırken önce âyetin kendisi manalandırılır, sonra sûre içinde değerlendirilir, daha sonra da kitap bir bütün olarak ele alınır. Kur’an’daki sûrelerin dağılış şekilleri şöyledir.
114 = 1+(1+112) = 1+(64+32+16) = (8+12+35+10)+32+16
Fatiha ayrı bir sûredir, fihristtir.
Ondan sonra 113 sûre gelmektedir. Kur’an buna “BÜYÜK KUR’AN” demektedir.
113 sûreden Tevbe Sûresi ile Enfal Sûresi arasında Besmele yoktur, böylece 112 sûre olmaktadır. Fatiha Sûresi harflerinin sayısı da 112’dir.
112 sûre 64, 32, 16 = 8*8+4*8+2*8 = 2*7*8 şeklinde dağılmıştır.
İlk 4*2 sûre Tevbe Sûresi ile tamamlanmıştır. Şimdi 4*3=12 sûre gelmektedir. Bu sûrelerin hepsi Mekkîdir...’ (Devamı 2. sayfada)
‘Yirminci yüzyılda dünyaya geldik, okuyarak tahsil sahibi olduk, artık düşünüyoruz...
Ben kimim, niçin var edildim, nerden geliyorum, nereye gidiyorum, görevim nedir?..
Akıbetim nedir?..
Bunları sorgulamaya başladım...
Geçmişte yazılanları okumaya başladım. Herkes bir şey anlatıyor. Hiçbirisi birbirine uyumlu değil. İşte bu kitaplardan biri de Kur’an’dır. Okumaya başladığımda bana baştan diyor ki; bu kitap senin okuduğun diğer kitaplara benzememektedir. Hakim bir kitabın âyetleridir. Harflerden oluşan bu kitap hakim kitabın âyetleridir...
KUR’AN, ilâhi kitap olduğunu matematiği ile göstermektedir. Bundan önce üzerinde çalıştığımız ve yazdığımız “KUR’AN MATEMATİĞİ” seminerlerimize dikkat edilmelidir...
KUR’AN’ın gösterdiği yoldan insanlık yürümüş ve bugünkü hâle gelmiştir.
KUR’AN’ın gösterdiği yoldan yürütülmüş ve insanlık bugünkü duruma gelmiştir.
KUR’AN NELER YAPMIŞTIR?
1- KUR’AN her şeyden önce Arap topluluğunu cahiliye Mekke döneminden Medine (medeniyet) dönemine geçirmiştir. Başkansız ve mahkemesiz ilkel yaşayış şeklinden başkanı olan, mahkemeleri olan, şeriatı olan bir topluluğa geçirmiştir. Bu durum yalnız Arabistan’a has bir olay değildir. Bugün artık bu yönüyle cahiliye döneminde yaşayan hiçbir yer kalmamıştır.
2- KUR’AN insanları tabilik döneminden içtihat dönemine geçirmiştir. Tabilik döneminde insanlar yetkililere sorarlar ve yetkililer ne karar verirlerse ona göre hareket ederler. Sorumluluk yetkiliye aittir. Hâlbuki içtihat döneminde kişi mevcut olan şeriat içinde kendisi içtihat yapar ve kendi içtihadına göre amel eder. Sorumlu olan da kendisidir. Hesabını bağımsız yargıya kendisi verir. İnsanlık bunu yani bu sistemi henüz kavramamıştır ama kavrama çabasındadır. Demokratik mücadele budur. Bürokrasi sistemi sona ermektedir.
3- KUR’AN sayesinde yeryüzü tek topluluk hâline gelmektedir. Birleşmiş Milletler vardır. İnsan hakları diye kavramlar getirilmiştir. Bunu ilk ortaya koyan Kur’an’dır. Tek kitaba indirgenmiş ve yeryüzü aynı şeriatta toplanmıştır.
4- KUR’AN insanlara müsbet düşünmeyi öğretmiş ve şer’î kıyas dediğimiz karşılaştırarak benzerlere aynı hükümleri verme sistemini öğretmiştir. Bugün insanlık binyıl öncesinden çok farklı yerdedir.
Demek ki KUR’AN’daki harf ve kelimeler yapıları itibariyle mucize oldukları gibi gösterdikleri yol itibariyle de mucizedir. Hakim olarak belirlenmiştir. Yani kendisi muhkemdir. Onu değiştirmek ve bozmak mümkün değildir. KUR’AN ayrıca içerdiği hükümlerle de insanlığı silahsız olarak kendine uydurma gücüne sahiptir. Nitekim İslâm devletleri fethettikleri ülkelerin hiçbirinde zorlama yapmamışlar, halkı kendi hallerine bırakmışlardır. Ancak halk ya kendi istekleri ile İslâm dinine girmiş ya da İslâm dininin hükümleri içinde yaşamaya başlamıştır...’ (s.3-4; KUR’AN VE İLİM 780. hafta seminer çalışmamızdan aktardım. Devamı var.)