KUR’AN VE İLİM 777. hafta seminer notlarından-5
‘… Bunu şöyle bir misal vererek sistemi anlatmaya çalışacağız. / Yüz hanelik bir cemaat kayıklara binip bir adaya gittiler... Ada onların... Orada çalışacaklar ve yaşayacaklar... Çalışamayanların da hakları vardır, çünkü o adayı birlikte keşfettiler, aynı kayıklarla oraya vardılar... Çalışanlar ürettiklerinin yarısını başkana veriyorlar... Başkan da bunların bir kısmını halka bölüştürüyor, çalışmayanlar onunla yaşıyor... Bir kısmını da ayırıp adanın imarına harcıyor; yol yapıyor, su çıkarıyor, ormanı açıyor, meyve ağaçları dikiyor... Ne kadarını çalışmayanların yaşaması için halka dağıtacak, ne kadarını yatırma yönlendirecek; buna başkan karar veriyor yani o cemaatin seçtiği liderleri karar veriyor... / Başkanın kendisi de çalışmayanlardandır... Başkanın geliri yoktur... O halde o da çalışmayanlar seviyesinde geçinecektir... Başkan halkın asgari seviyesinin üstünde harcamalar yapmaz... Böylece yara herkesi ne kadar acıtıyorsa onu da o kadar acıtır... Dolayısıyla onun sıkıntısı tüm halkların sıkıntısıdır, kararını ona göre verecektir... Dayandığı kadar dayanacak ve yatırımlar yapacak, dayanamadığı yerlerde herkesi kendi seviyesine getirecektir...
Biz “Adil Düzen”de bunun çözümünü böyle yapıyoruz.
Varsayalım ki adada bir kuyu var. Kuyuda 15 ton su birikmektedir. Cemaatin nüfusu üçbin ise kişi başına 5 kilo su düşmektedir. Kuyudan suyu çekip bizim depomuza aktardığımız zaman, bir kişiye iki kiloya karşı bir kiloluk “su sened”i vermekteyiz. Kalan suyun yarısını nüfus başına eşit olarak dağıtıyoruz. Böylece zengin olanlar “iki misli fiyatla” su içmekte, fakir olanlar ise suyu “bedava” içmektedirler. Halk isterse ikibuçuk kiloluk sular ile yaşar, isterse iki misli fiyatla fazlasını alır, isterse de bir kısmını satabilir. Başkan ise yeni su senedi alıp daha fazla su kullanamaz, çünkü onun serveti yoktur. Kendi serveti de olsa, başkan olduktan sonra serveti dondurulur. Başkanlıktan ayrıldığı zaman serveti iade edilir. Dolayısıyla başkanlığı sırasında servetini çekip kullanamaz. İşte bu yasağı bu âyet getirmektedir.
Böyle asgari hayatı kendisi, ailesi ve çalışmayan çocukları için kabullenen kişi “hâdi başkan” olacaktır. Aramızda böyle yaşayanı biz “başkan” yaparız...’ (s.12)
‘… Hâdi başkanın çağındaki en önemli görevi “herkese iş bulmak, herkesi çalışmaya ve çalıştırmaya teşvik etmek”tir. “Adil (Ekonomik) Düzen”de buna şöyle çözüm getirilmiştir.
Herkesin “ÇALIŞMA KREDİSİ” vardır. İşveren onu çalıştırdığı zaman topluluk onun ücretini öder. İşveren borçlanır. İşverene “HAM MADDE KREDİSİ” verilir. O halde işletmenin sermayesi “faizsiz” olarak hazırdır. İşçi çalıştırdığı takdirde sermayeyi nerede bulacağım diyemez. Böylece çalışmak isteyen HERKESE İŞ bulunmuş olur.
Bu yetmez; çalışmak istemeyenlere de “TOPRAK KİRASI” verilecektir. Bu sefer üretilenin beşte biri onlara bölüştürülür. Çalışanlar beşte dördünü almış olurlar. İsteyene bu “yeryüzü kirası” verilir ve “çalışma kredisi” verilmez, isteyene de “çalışma kredisi” verilir ve “yeryüzü kirası” beşte bir olarak alınır. Çalışmayanların sayısı beşte bir kadarsa ücretlerle kira payı eşit olacaktır. Çalışmayanlar çoksa ücretler düşecek, halk çalışmak zorunda kalacaktır.
Evet, hâdi başkan herkesi çalıştırmada haristir. Faizsiz işveren kredisini vermekte, kredilerini geri ödeyemeyenlerin üzerine icra ile yürümemekte, sadece onların borçlanma ehliyetini almaktadır. Öyle bir sistem getirmiştir ki herkes isteyerek çalışmakta, çalışmak zorunda kalmakta ama fiyat ve ücretlere müdahale etmemektedir.
SOSYALİZM büyük işletmeleri devletleştirmektedir...
KAPİTALİZM küçük işletmeleri yok etmektedir...
KUR’AN DÜZENİ büyük işletmelerin tekelini önleyerek ve yaşamalarına imkân vererek korumaktadır. Küçük işletmelere de “çalışma kredisi” ve çalışamayanlara “yeryüzü kirasını” vererek yaşamalarına imkân vermektedir. Kişileri çalışmaya zorlayarak onların ihtiyaçlarını gidermektedir. / Demek ki başkan kişilerin aleyhinde olan ama topluluk lehinde olan bazı tedbirler alabilir ve halkın kendi kendilerine ihanet etmelerini önleyebilir. / Bir taraftan “serbest arz ve talep kanunları” çalışırken, diğer taraftan da topluluğu helâke götürecek sertlikleri dengeleyen bir mekanizma olmalıdır. “ADİL DÜZEN, ADİL EKONOMİK DÜZEN” işte budur ve “ADİL DÜZEN”i benimseyenler kurtulur, diğerleri helâk olur. Hâdi başkan işte bu düzeni getirmekle görevli olan kimsedir...’ (s.13-14) Bu haftalık da bu kadar, ve’s-selâm mea’d-dua...