KUR’AN VE İLİM 777. hafta seminer notlarından-4
KUR’AN VE İLİM seminer çalışmalarımızın 777. haftasına, TEVBE Sûresi (128. yani sondan bir önceki âyet) TEFSİR çalışmamızın 55. haftasına ulaştık, elhamdülillah…
‘… Kur’an’ı 1400 sene önceki tarih kitabı kabul eden Kur’an’a inanmamıştır.
Allah’ı arş-ı azamda hapseden ve dünyadan uzaklaştıran Allah’a inanmamıştır.
Allah haydır, kayyumdur; biz dünyanın neresinde olursak olalım bizimle beraberdir.
Kurulacak bir OCAKTA oluşmaya başlayan FIKIH üçüncü binyıl FIKHI olacaktır.
Biz kendi aşiretimizi/ocağımızı, kendi semtimizi o FIKHA göre yöneteceğiz ve onun içtihadlarını yapacağız. Biz sadece “ÖRNEK” olacağız. Biz hiç kimseye hükmetmeyecek, asla paralel güç oluşturmayacağız. Bizim hedefimiz asla iktidarı haksız şekilde ele geçirmek değildir. Biz iktidarda olanların “ADİL DÜZEN”i uygulamalarını istiyoruz. Bize bizim kendi ocağımız ve kendi bucağımız yeter de artar bile…
… Biz bizim aşiretimizin/ocağımızın başkanını seçeriz, bizim bucağımızın başkanını seçeriz. Sonra bucaklar bir merkez kabile/bucak oluştururlar ve onlar da kendi hâdi başkanlarını seçer. İnsanlığın hâdi başkanı da böyle ortaya çıkar.
Biz şimdi kendi bucağımızı oluşturup kendi bucağımızın hâdi başkanını seçmekle mükellefiz. Bu vesileyle çözüm şartlarını bir kere daha hatırlayın.
1- Bir sorunu çözdüğümüz zaman, benzer sorunlar da çözümlenecektir.
2- Bir sorunu çözdüğümüz zaman, benzer sorunu olanlar da o yola başvurarak sorunlarını çözmelidirler.
3- Çözüm sizin çözümünüz olmalıdır. Her söze kulak verecek ama siz sizin içtihadınızla ve icmalarınızla amel edeceksiniz.
4- Çözüm ilmî olmalıdır... Proje yapacak ve uygulayacaksınız... Eksiklerinizi görüp daha iyi proje yapacaksınız... Böylece devam edeceksiniz... Biz sorunları kendimiz için çözüyoruz… Yani tüm insanlığın işine yarayacak ve onların sorunlarını da çözecek çözümler üreteceksiniz... Kimse başkalarının içtihadları ile hareket edemez...’ (s.11)
*
‘… Başkan korkutarak ve yıldırarak değil, inandırarak ve sevdirerek topluluğun işlerini yapmaktadır... / Hâdi başkan öyle cemaat oluşturur ki insanlar onu sevdikleri için dinlerler, korktukları için değil...
Selçuklular Anadolu’yu fethettikleri zaman kale beyinin kızı kalenin kapısını açar ve kendisi de kaleyi fetheden emir ile evlenir, kentin beyi yine kentin beyi olarak kalırdı. Bizans imparatorluğu artık Anadolu’da güveni sağlayamadığı için Anadolu halkı Selçuklu yöneticilerle bir oluyordu. İstanbul fethedildikten sonra, Mekke fethinde olduğu gibi kimsenin kanı akmamış, malı-mülkü-makamı elinden alınmamıştır. Bizans imparatorunun hapsettiği din adamları kiliselerine dönmüşlerdir. Viyana kapılarına kadar böyle gidilmiştir...
İşte, bizim başkanlar böyle izzetli kimseler yetiştirir ve böyle cemaat bırakırlar...
Öyle bir site, öyle bir bucak kurmalıyız ki herkes bize gıpta etmelidir. Bunu yapacak birinin gelmekte olduğunu Allah bize bu âyette haber vermektedir. Bu kişi cemaatini aziz ettiği gibi kendisi de azizdir. Halk bu kişinin emirlerine seve seve itaat eder. Çünkü o âdildir, onun söyledikleri topluluğun istedikleridir, onun yaptıkları Allah’ın emirleridir...’ (s.12)
*
‘… Buraya kadar anlattıklarımız, peygamberin halifesi mesabesinde onun yerine geçen hâdi başkandır. Her bucak başkanı bunun gibi olmalıdır. İslâmî bir bucak böyle bir başkan tarafından yönetilmelidir.
Adil Düzen Çalışanlarının başta yapacakları iş bir ocak, bir bucak fıkhı yazmaktır. Mevcut fıkıh kitapları saltanatın baskısı sebebiyle kamuya ait konuları işleyememiştir.
“Adil Düzene Göre İnsanlık Anayasası”nda bu fıkıh tedvin edilmiştir.
Tarihte işlenmiş fıkıh da benzer şekilde delillendirilmelidir.
Böylece bucak fıkhı ortaya çıkacaktır...’ (s.14) Devamı var…