KUR’AN VE İLİM 774. seminer notlarından (2)
‘… Yeryüzü bir bütün olarak yaratılmıştır. İnsanlar ise ayrı ayrı kişilerdir. Bütünün parçalarının kullanılabilmesi için yeryüzünün parçalanması yani parsellere ayrılması gerekmektedir. Parçalara “kıt’a” denmektedir... O halde “yektaûne” demek araziyi kıtalara ayırma manasındadır. Devleti bölgelere, bölgeleri illere, illeri ilçelere, ilçeleri semtlere, semtleri ise arsalara ve tarım alanlarına ayırırlar. Birer dönümlük dinlenme evleri arsalarına, yüzer dairelik apartmanlar için beşer bin metrekarelik parsellere ve onar dönümlük tarım alanlarına ayırırlar demektir. Bu kıt’alar arasını yollarla, su kanallarıyla, elektrik hatlarıyla, pis su kanallarıyla yararlar ve ayırırlar demektir...
Kıtaların vadiler içinde olacağı belirtiliyor. Tarım alanları parsellenirken her ada ayrı ada kabul edilecektir demektir. Suları bir yerde toplanan yerlere “vadi” diyeceğiz ve her vadi ayrı ada olacaktır. Vadinin büyüklüğünü semt semt, sonra ilçe ilçe, sonra da bölge bölge ele alacağız. Her semtin tarım alanı 1000 dönümdür, bu da bir kilometrekare etmektedir. 100 vadi bir ilçe ve 100 ilçe bir bölgedir. Yeryüzü 1000 civarında bölgeye ayrılmıştır. Onlu sistemi uyguladığımızda bu bölünme sistemi ortaya çıkar...
Herkes yaptığını, aldığını, verdiğini yazacak ve muhasibine verecek; muhasip de bunu bilgisayara kaydedecek. Sonra sonuçlar elde edilince herkese yaptığının karşılığı en iyi bir şekilde verilecek. Mesela, bir işletmemiz var, bu işletmemizde ayakkabılık ve askılık (portmanto) dolabı üretiyoruz. Sonra bu üretilen mamuller piyasaya götürülüp satılıyor. Karşılığında para geliyor. Üretenlerin elde edilen geliri en iyi şekilde bölüşmesi gerekmektedir. “Üşenmeden, az olsun çok olsun yazın” emri bunun için verilmiştir. Arz ve talep kanunları çalıştırılmaktadır. Bu sayede adil ücret ve adil fiyat ortaya çıkmaktadır. Çalışanlara saat başına ürettiklerinden miktarlar verilmektedir. Tüketenler de bu miktarları tüketip yaşamaktadır. O halde çalışılan saat karşılığı gün yaşanmaktadır. Buna saatte gün, gün/saat demekteyiz. Allah yani topluluk bunları bölüştürecektir...
Kur’an “Amel ettiklerinin ahseni ile...” diyor…
Amel ettiklerini yani birlikte ürettiklerini en iyisi olarak bölüştürmek için manasındadır. Bu da ancak arz ve talep kanunlarının çalıştırılması ile mümkündür.
Arz ve talep kanunlarının yararlarını Batı dünyası Adam Smith ile öğrendi...
Oysa Hazreti Peygamber aleyhisselâma narh koymasını teklif ederler. O da der ki; “Darlandıran bollandıran Allah’tır, ben âhirete gidiyorum, böyle bir günah işleyemem.”
Bugün ise Bakanlar Kurulu her gün toplanarak fiyat ayarlamaları yapmakta, toplu konularda ücretler tesbit edilmektedir!
AK Parti yöneticileri veya Ekmeleddin İhsanoğlu zannetmektedir ki “bu zalim düzende” ben başarılı olurum. Felç olan insan ağrı duymaz ama o organ iş yapamaz hâle gelir. Bugün insanlık uyuşturulmuştur, çekmekte olduğu ağrıları duymuyor... İnsanlar bu yazdıklarımızı gerektiği gibi okumuyor ve anlamıyor; söylediklerimizden bîhaberler...
İşte… “ADİL DÜZEN, ADİL EKONOMİK DÜZEN İŞLETMESİNİ” kurmak demek, bu âyetlere uygun muhasebeleri ve sistemleri kurmak demektir.’
‘… Yeryüzü ülkelere, illere, bucaklara ayrılacak ve her bucak bağımsız şeriat düzenini kuracak ama bunların arasında ortak ilişkiler olacaktır. Önce eğitim ilişkisi olacaktır. Kur’an’ın ifadesiyle bucaklarda “ehl-i zikr” olanlar, illerde “fakih” olanlar, ülkelerde “rasih” olanlar olacaktır. Bunlar merkezlere gidip tahsillerini yapacaklar, fakihler kıta merkezlerinde “rasih” olacaklar, ehl-i zikirler bölge merkezlerinde ders alarak “fakih” olacaklar, âmiller ilçelere gidip “zakir” olacaklardır. Ondan sonra ülkelerine, illerine ve bucaklarına dönüp halkı inzar edecekler yani uyaracaklardır...’ (s.7-8; “KUR’AN VE İLİM” 774. hafta TEFSİR (Tevbe Sûresi, 52. hafta) seminerimizden aktarı-YORUM… Ve İLMÎ-AHLÂKÎ-İKTİSADÎ-SİYASÎ-SOSYAL olarak çağımızdaki hayatın her alanında var olan “SOSYAL TUFAN”a karşı gereğini yapmaya yani “ADİL DÜZEN, ADİL EKONOMİK DÜZEN GEMİSİNİ” inşa etmeye DAVET EDİYORUM… Bize düşen sadece açık tebliğdir… Ve’s-selâm…) Devamı var...