KUR’AN VE İLİM 772. seminer notlarından (3)
‘Tarlalar ekiliyor ve onunla hayat sürdürülüyordu. Ne var ki tarımcılık yapabilmek için kalabalık aileye gerek vardı, tüm hayatın gerekleri aile içinde olup bitiyordu. Ancak kalabalık aile yaşayabiliyordu. Dolayısıyla evli çiftler çok çocuk yapmak zorunda idiler, bunlar sayesinde işbölümü gerçekleşiyor ve aile hayatını sürdürebiliyordu. Bu da sonunda toprakların bölünmesine sebep oluyor, artık o topraklar aileyi geçindiremiyordu. Bunun üzerine kabileler ve kavimler kendi topraklarını terk ediyor ve başka yerlere göç ediyorlardı. Bu da uygarlığın yayılmasına sebep oluyordu. Bu yayılışta da Kur’an’ın hükümleri tam uygulanamamıştır. İ’lay-ı Kelimetullah ilkesi içinde meşru yollar bulunmuş ve fethedilen ülkelere adalet götürülmüştü. Ne var ki “hakemlik sistemi” işletilememişti.
Âyetteki bu ifade kentlerin büyümesi sebebiyle ortaya gelen sıkışıklığı, trafiği ve hava kirliliğini ifade etmektedir. Bugün insanlar kırları terk edip kentlere koşmaktadırlar. Yeryüzünün geniş olmasına rağmen kentlerde sıkışıklık içinde yaşıyorlar. “Rahubet” kelimesi kentlerin büyümesini ifade ettiği gibi kentlerde yaşamanın kolaylığını da ifade etmektedir.
Sanayi için merkezi yerlere ihtiyaç vardır. Tarım için de yayılmaya ihtiyaç vardır. Tarım ile sanayi arasındaki denge oluşmamıştır, sorunlar devam etmektedir.
Bu sorunlar “ahşap evlerden oluşan dinlenme siteleri” ve “yüz dairelik lojmanlı tarım ve sanayi apartmanları” ile çözülecektir. Rahmet içinde sıkıntıda olma bugünkü dünyanın sorunudur. Allah bu durumdan tekrar eski denge durumuna döndüreceğini müjdelemektedir. Ocak, semt, bucak, ilçe, il, bölge, ülke, kıta merkezleri ve insanlık şeklindeki teşkilatlanma, bunlar arasındaki halkın parasız yararlandığı ulaşım, dinlenme evleri sanayii ve tarım kentleri, ilmî-meslekî-siyasî-ahlâkî dayanışmalarla insanlık yeniden eski rahbına kavuşacaktır.
Bir taraftan kalabalıklaşarak topluluktan yararlanma, diğer taraftan kalabalık hâline gelen topluluklardaki sorunlar; işte bunlar bu üç dönemin sorunları olmuştur.
KUR’AN BU SORUNLARIN ÇÖZÜLECEĞİNİ HABER VERMEKTEDİR.
Trafik, hava kirliliği, işsizlik ve güven sorunları bu darlığı oluşturmaktadır.’ (s.9)
“Nefis” kişi demektir. Türkçede “nüfus” olarak kullanılmaktadır. Bir taraftan nüfusun az olmasından zor durumda olan insanlar, nüfusun artması ile sıkıntıya girmeye başladılar. Doğum kontrollerini icat etmeye başladılar. Thomas Robert Malthus, teoriler üreterek yeryüzünün insanlara yetmediğini iddia etmiştir. Oysa bugün köyler boşaldığı halde yine insanlar besin sıkıntısını azlıktan değil, bölüşmedeki aksaklıktan çekmektedirler. Önce boşalan köyler yeniden dolacaktır. Köylere kentteki ruhb götürülecektir. Nüfusun artmasından doğan sıkıntı giderilecektir. Kendi nüfusları kendilerine sıkıntı vermeye başladı.
“Dâkat” kelimesi burada iade edilmiştir. Demek ki yerden doğan darlıkla nüfustan doğan darlık farklıdır. Biri ekonomik darlıktır, biri sosyal darlıktır.
İnsan topluluk içinde ayrı yaşayacak şekilde var edilmiştir. İnsan yalnız kaldığı zaman da sıkılmaktadır, kalabalık olduğu zaman da sıkılmaktadır. Ekonomi bakımından da böyledir. Bir yerde kalabalık olduğu zaman da geçim sıkıntısı çekilmekte, bir yerde nüfus az olduğu zaman da sıkıntı çekilmektedir. İki sıkıntı birbirinden farklıdır. Diyelim ki biri üretimdeki sıkıntıdır, diğeri ise bölüşmedeki sıkıntıdır. Biri eğitimde sıkıntıdır, diğeri ise işte sıkıntıdır.
Bu ifadelerde kalabalıklaşmadan doğan sıkıntılar anlatılmaktadır. Biri teknik sıkıntıdır, diğeri hukuk sıkıntısıdır. İnsanlık bugün “teknik sıkıntıyı” aşmış bulunmaktadır ama “HUKUKİ SIKINTI” devam etmektedir. KUR’AN bunun da aşılacağını bildirmektedir.
İnsanlar başlangıçta ayrı ayrı aileler hâlinde çalışıp yaşamaya başladılar. Zamanla birlikte işleri oldu ve kısmen birleşmeye geçtiler. İnsanlık böylece uygarlaştı. Uygarlaştığı en son yirminci yüzyılın sonunda artık üretimi birlikte yapmakta, ayrı ayrı tüketmektedirler. Uygarlaşma yapı bakımından tamamlanmıştır. İşte, insanlığın bu duruma geçmesi için Emevilerin, Abbasilerin ve Türklerin uygarlıklarını yaşaması gerekmekte idi. Bugün insanlık artık anlamıştır ki kişi kendi başına bir iş yapıp yaşayamaz. Her insan topluluk içinde üretmek, ürettiğini satmak, ihtiyaçlarını satın almak durumundadır...’ (s.10) Devamı var…