KUR’AN VE İLİM 772. seminer notlarından (2)
Evet, sadece KUR’AN ayı Ramazan’da değil, Tevbe Sûresi çalışmamız 50 haftadan beri yani yıl boyunca sürekli olarak devam ediyor… Bu hafta 118. âyet üzerinde on sayfayı aşan bir çalışma yaptık… İlginizi çekecek bazı bölümleri aktarmaya devam ediyorum…
‘… İnsanlar KUR’AN DÜZENİNDEN uzaklaştırıldılar. Bunun sebepleri dört grupta toplanmaktadır. a) Tarım döneminde yaşıyorlardı. Yer genişti ama yeterli ürün alamıyorlardı. Toprak edinmek zorunda idiler. b) Kendi iç güvenliklerini şeriat düzeniyle sağlayamadılar, zorunlu olarak askeri düzene geçtiler. c) Bu uygulamalar gösterdi ki Kur’an düzeni olmadan insanlık sorunlarını çözemez. Şeriattan her uzaklaşma insanlığı çıkmaza götürmektedir. İnsanlara göstererek öğretmek için bu yapılmıştır. d) Kendi düzenlerini kendileri kursunlar. Dikte edilerek değil de kendi çabaları ile bunu yapsınlar. Tevbe etsinler…’ (s.7)
‘… KUR’AN ancak bugün ulaşılan uygarlık imkânları içinde tam uygulanır durumdadır. Henüz uygarlaşmamış topluluklarda Kur’an uygulanamadığı için Kur’an en son gönderilmiştir. Kur’an’da öğretilenlerle insanlık Kur’an’ın uygulanacağı seviyeye yükseltilmiş, o zamana kadar Kur’an’ın bazı hükümlerinin uygulanmasına izin verilmemiştir.
Bugünkü ulaşım, haberleşme, aydınlatma ve bilgisayar teknolojileri sayesinde KUR’AN uygulanır hâle gelmiştir. Ne var ki dünyayı bu hâle getiren de Kur’an’ın kendisidir.
Bu sır anlaşılmasın diye Batılılar medreseleri kapatıp kendi yalanlarına bizi de şartlandırmışlardır.
Gelecekte insanlık tarihi ele alınıp ortaya gerçekler konunca bugünkü uygarlığın Müslümanların değil KUR’AN’IN ESERİ olduğu anlaşılacaktır.
Allah Kur’an’ı bütün insanlığa göndermiştir, yalnız Araplara göndermemiştir.
KUR’AN’ın ilk uygulaması “SÜNNET” ile yapılmıştır. Ondan sonra “İSTİŞARE” ile devam edilmiş. Sonra “FIKIH” diye bir ilim doğmuştur.
Yunanistan’da tümdengelim ve tümevarım ilimleri vardı. Bunu Hazreti İbrahim aleyhisselâm öğretmiştir. Bu türden cinse veya cinsten türe gelmedir. Varsayımlar aklın kesin kabullerine dayanır.
KUR’AN bunun yanında “ŞER’Î KIYAS” diye bir usul geliştirmiştir. Cinsten türe, türden cinse gitme yerine, türden türe yani yanlamasına ilişki kurmayı öğretmiştir. Bir ocak bucağa, bucak ile (vilayete) bağlıdır. Bunlar iç içe topluluklardır. Bu Yunan aklı ve mantığının konusudur. KUR’AN’IN ÖĞRETTİĞİ İLERİ KIYASTA komşu ocaklar arasına gidip gelmedir, komşu bucaklar arası ilişkilerdir.
Yine Yunan mantığında yalnız kesin olarak doğru kabul edilen bilgiler vardır. KUR’AN bunun yanında zannî delilleri de delil olarak gösterdi. Amel ederken kesin delil aramayacak, zannî delille de amel edeceksiniz. Ama onun doğru olduğunda ısrar etmeyecek, çünkü o sadece kendi ameliniz için size delildir dedi. Bunun sağladığı imkân şu oldu. Eskiden amel ilmin konusu değilken, bundan sonra ilim amel için yapılmıştır. İçtihad yapacaksınız ve ona göre amel edeceksiniz, sonuçlara bakarak hatanızı düzelteceksiniz.
İşte, Batı uygarlığı buna dayanmaktadır, bunu da KUR’AN öğretmiştir. (s.8)
‘Emeviler, Abbasiler ve Türkler dönemlerinde insanlar ilimlerini kullanarak topraklarının verimini artırmamış, onun yerine yeni toprak elde etme durumunda olmuşlardır.
Geçmişte insanlar meyve toplamışlar... Meyvelikler bitince avcılığa geçmişler... Av hayvanları bitince çobanlığa geçmişler... Çobanlık bitince tarımcılığa geçmişlerdir... Tarım yetmeyince mübadele, o da yetmeyince ticarete geçmişler... KUR’AN’a kadar bu böyledir.
KUR’AN’ın insanlara sağladığı bilgi ve hareketler sayesinde insanlar “mal mübadelesi” yerine “emek mübadelesini” öğrenmişlerdir. Emek mübadelesine geçmeden önce bu üç uygarlık sona ermiştir. Bunlar ancak mal mübadelesini yapıyorlardı, tarım dönemi üretimi içinde idiler. Bunun için savaşmak ve ülkeler fethetmek zorunda idiler. Bu sayede Hıristiyanlık ve İslâmiyet dünyaya yayılmıştır...’ (s.9) Devamı var…
Not: Daha iyi anlaşılması için bu yazı önceki yazıyla birlikte okunmalıdır…