Bizi kim yönetiyor sorusu ve sorunu…
Cumhurbaşkanı seçimi vesilesiyle çok şeyi konuşur olduk…
Konu kapsadığı alan veya alanlar açısından epey önem arz ediyor…
Bu vesileyle “yönetim ve yöntem” konusunda bazı meseleler üzerinde duralım…
“Ülkemizi” ve “ülkeleri” yani “bizi kim yönetiyor sorusu ve sorunu” ile başlayalım…
Görünürde devletimizi “Başbakan” veya “Cumhurbaşkanı” ya da her ikisi yönetiyor gibi görünür ama çoğu kez onlar görünürde yönetirler, asıl yönetenler başkalarıdır...
Yöneticiler genellikle o yerin, o ülkenin bir bileni değildirler. Zamanla birisi/birileri danışman olur, yönetici/ler hep onun dediğini yapmaya başlarlar. Vezirlik budur. Çoğu zaman bu bilen dışarı ile dolaylı olsa da ilişkilidir. Orduda karargâh vardır, ordu karargâh tarafından yönetilir. Bir devlet kendi yöneticileri tarafından yönetilmezse, dışarıdan yönetilmeye başlar...
Bir yerdeki, bir ülkedeki sorunları tespit edip çözüm bulmak gerekir, halkın çözümleri desteklemesi gerekir, bunu gerçekleştirmek için halkı ikna etmek zorundasınız...
Halk iç işlerinde hukuk düzeni içinde kurallara tabi olur ve özgürlük içinde yaşar; dış işlerinde ise lidere tabi olur, ona inanır, onun doğru karar verdiğine kanidir. Bu şekilde yönetilen devlet yaşar. Bu denge kurulamıyorsa durum iyi değildir. İç işlerinde lidere tabi olunuyorsa, bu dikta rejimidir. Dış işlerinde özgürlük isteniyorsa, bu da devletin çöküşüdür...
Bizde ülkeyi dışa bağımlı sermaye yönetir. Millî olmayan yani dışa bağımlı basını kullanan sermaye gerekli görüntüleri oluşturur ve gerekli kararları aldırıp kabul ettirir...
Ülkemizi şimdiye kadar işte böyle oluşmuş olan derin güç/ler yönetmiştir. Bu derin güç bugüne kadar dışa bağımlı sermaye ile ordunun anlaşmasıyla gerçekleşiyordu. MİT ve millî olmayan medya, el ele dış güçlerin istediğini ülkede dengeli olarak uyguluyordu. Ordu ile sermaye arasındaki bu anlaşma zorunlu idi. İçten içe aralarında savaş vardı ama hep birbirlerine uyarlardı. Son yıllarda ordu bu siyasetini değiştirdi ve seçimi kazanın emrine girdi, bu arada MİT yönetimin yanında yer aldı. İç sermaye ise dış sermayenin emrinde kalmayı yani dışa bağımlı olmayı tercih etti. Bugünkü savaş budur. Bu savaş yalnız ülkemizde değil, dışarıda da yani bütün dünyada devam ediyor. Hep hatırlatıyoruz; bu savaşın “meydan muharebesi” de Türkiye’dedir. Türkiye’deki bu savaş aslında dünya çapında cereyan etmekte olan bir savaştır ve şu şekilde sürdürülmektedir: ABD’deki “Cumhuriyetçiler” sömürü sermayesine tabi olarak ve “karşılıksız para gücü” ile elde ettikleri “basın/medya” silahını kullanarak savaşıyorlar… “Demokratlar” ise “ulus devlet” tarafındadırlar ve bu güce yani halka dayanarak yani her türlü “askeri güçlerini” kullanarak savaşıyorlar...
Dışa bağımlı iç sermaye de dış sermaye ile hep işbirliği yapar ve olanlar olur…
Bunun bölgemizdeki sonucu olarak Ortadoğu’da İsrail’in yönettiği küçük devletlerden oluşmuş birliği (BOP) kurmak için Türkiye’nin ekonomisi ve dini aleyhine kararlar dışarıdan empoze edilmiş yani dayatılmıştır... Ancak sömürü sermayesi bu işi başaramayınca şimdi Türkiye’de yatırımlar yapmakta ve/ya yaptırmaktadır... Türkiye’yi merkez yapabilir, Türkiye merkez olabilir... Sermaye de bir realitedir, bir güçtür… Asıl üzerinde durmamız gereken mesele şudur: “Adil Düzen”i, “Adil Ekonomik Düzen”i kurarsak, biz de eşit şartlarda ve karşılıklı dayanışma içinde üçüncü binyıl uygarlığını birlikte kurabiliriz...
Türkiye devleti “devletçiliği” icat etti. İslami olan bu kurumun ilk uygulayıcısı Türkiye’dir. Askerlikten ve devletten ayrılanlar yani emekli olanlar özel firmalara geçtiler ve oralarda başarılı oldular. Türkiye böylece tarım döneminden sanayi dönemine geçti. Askerler belki işletmelerin teknolojisini ve diğer bazı şeyleri bilmiyorlardı ama yönetimi biliyorlardı; bu arada hadlerini de biliyor, bilmedikleri işlere karışmıyorlardı. Askerler ülkenin iç işlerine karıştırılmazsa, bunda her hangi bir sıkıntı yoktur. Siviller tarafından “tarafsız, bağımsız, etkin ve saygın yargı” oluşturulursa, kamu görevlilerinin emeklilik sonrasında özel sektörde çalışmaları yararlıdır. Mevcut kamu görevlileri zorluk çıkarmazlar, özel sektör de devlet aleyhinde olmazsa, bu uygulama başarılı bir uygulamadır...
Konu buraya gelmişken, gelecek yazıda “devletin yapısı” üzerinde duralım…