Türkiye yeniden yapılanma merhalesinde
Yüz yıl öncesine kadar âdeta dünyanın tek süper gücü iken, duraklama ve gerileme dönemlerinin ardından, Balkan Savaşları ve I. Dünya Savaşı sonrasında yıkılıverdik!.. Bu savaşların ardından kurulan yeni dünya düzeninde Türkiye’nin varlığı gerekiyordu ama etkili olmamalıydı... Barışçı ve bağımsız gözüktük ama onların dediklerini yaptık…
Sonuç olarak neler oldu? Bugün hangi noktadayız?
Artık ömrünü dolduran imparatorluk sistemi tarihe karıştı... Üç kıtada (Avrupa, Asya, Afrika) var olan koca imparatorluktan sonra, 12 milyon gibi küçücük bir devlet olduk... Onun öncesinde on yıldan fazla süren savaşlar içinde perişan olmuştuk... Sermayenin isteklerini yerine getirerek varlığımızı sürdürdük... 1897 yılında İsviçre’nin Basel kentinde akdedilen Yahudi Kongresi’nde alınan karara göre, 1997’de İsrail’in emrinde Ortadoğu Birliği (BOP) kurulacaktı, İsrail imparatorluk olacaktı... Beş yıl önce 07.07.2009 tarihinde bu köşede bu konuda “Sermayenin planı ve yapılması gerekenler” başlıklı yazıda yazdıklarımızı hatırlayalım: “Bunun gerçekleşmesi için: 1) Türkiye’de insanlar Laik-Mürteci, Sünni-Alevi, Kürt-Türk, Atatürkçü-Dinci gibi gruplara ayrılacak, oluşturulacak çatışmalar sonunda iç savaş çıkartılacaktı... 2) Türkiye ekonomisi son derece kötüleştirilecek, Türkiye ordusunu besleyemeyecek hâle getirilecek ve böylece de Türkiye savaşsız işgal edilebilecekti... 3) Türk ordusu ile Türk halkının arası açılacak, ordu-halk çatışması veya iç savaşı başlatılacaktı... 4) Türkiye komşuları ile kötü edilecek; İran-Türkiye savaşı ile iki devletin de işi bitirilecekti... İşte bu planın gereği olarak Türkiye’de on senede bir müdahaleler yapılmalıydı... Hedef; Türkiye’yi geri bırakmak, iç savaş çıkartmak, komşuları ile kötü etmek, orduyu etkisiz hâle getirmek ve en sonunda Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yıkmaktı...”
Ama bütün yaptıklarına ve yaptırdıklarına rağmen, sermayenin planı tutmadı, planladıkları olmadı; çünkü sermayenin planına karşılık Allah’ın da bir planı vardı ve âyeti celilede de ifade edildiği üzere, “O” her zamanki gibi plan yapanların en hayırlısıydı…
Sonuç olarak sermayenin planladığı olmadı; Allah’ın planladığı oldu… Çünkü Türkiye’de Necmettin Erbakan’ın liderliğinde Millî Görüş Hareketi ve Adil Düzen, Adil Ekonomik Düzen planlaması başlamıştı… Türkiye adeta gerçek anlamda asıl bağımsızlık savaşını başlatmıştı... III. binyıl medeniyet projesinin gerçekleştirilmesi yolunda ilk hamleler yapılmıştı… Millî Görüş Hareketi başladığından beri bugüne kadar olanlar ve bundan sonra olacaklara göre: a) Türkiye dinsiz değil Müslüman olacak… b) Türkiye İslâm ülkelerine düşman değil dost olacak… c) Türkiye sömürülen tarım ülkesi değil, sanayileşecek ve sömürmeyen sanayi ülkesi olacak… d) Türkiye III. binyıl uygarlığını kuracak...
Olan budur, olmakta olan budur, bundan sonra olacak olan da budur; ve’s-selâm…
Mukadderat gereği yapılanlar doğru idi; bugüne kadar yaptıklarımız doğrudur...
Takdir gereği bundan sonra da yapacaklarımız doğru olacaktır, inşaallah…
Tekrar başa dönersek; “yeniden yapılanma” yolunda yeni bir başlangıç yapmalıydık…
Yeni devletimizi kurduk ve yeni bir döneme girdik... ‘Hangi siyasi zorunluluklar bize yeni devleti kurdurdu, devletin yapısını yöneticilerimiz mi seçti?’ sorusu sorulabilir... Bu dönemde pek çok zorluklar yaşadık ama sebeplerini araştırmadık, sadece sonuçlarına teslim olduk!.. Sermayenin I. Dünya Savaşı’ndaki planı, imparatorlukları yıkıp “dine dayalı düzen”den “rejime dayalı düzen”e geçirmek idi... Türkiye’ye dinsiz devlet rolü biçilmişti... 1950’ye kadar “kapalı ekonomi” ve “baskılı bir rejim” yaşadık... II. Dünya Savaşı’ndan sonra müstemlekeciliğe son verildi, ülkelere sözde bağımsızlık verildi, demokrasiye yol açıldı... Türkiye de “dinsiz” kalmak şartı ile demokrasiye geçecekti... Ancak sermayenin evdeki pazarlığı/planı çarşıya uymadı, halkımız dinsizleşmedi, Türkiye dinsizleşmedi... Sovyetler (sosyalizm) yıkıldı ve değişti... Diktatörler ülkelerini dinsizleştiremediler... Sermaye ile ulus devletler arasındaki çatışma devam ediyor... Sermaye bu savaşta yenilecek ve yeni bir dünya düzeni kurulacak, bu düzen de “Adil Düzen, Adil Ekonomik Düzen” olacaktır; bu yeni dünya düzeni kurulurken de Türkiye bütün beşeriyete öncülük edecektir… Ve’s-selâm mea’d-duâ…