Kur’an’a göre devlet başkanı seçimi
Önce cumhurbaşkanlığı seçimi ile ilgili senaryolar üzerinde duralım…
Bir görüşe göre; Gül ve Erdoğan, ikisi birden cumhurbaşkanlığına aday olursa, muhalefet Gül’ü destekleyecektir. Böylece parti ile başkanın arası açılacak. Eğer biri koyarsa, hiçbir partinin mebusu olmayan ama bütün karşıtların desteklediği adayı koyacaklardır.
Gül ve Erdoğan ikisi birden adaylıklarını koymazlar. Biri cumhurbaşkanı olursa diğeri başbakan olur ve AK Parti “ANAP” olur. Tayyip Erdoğan cumhurbaşkanı olursa, başbakanı emrine almak ister; bu da başarılamaz, sorunlar başlar. Abdullah Gül cumhurbaşkanı olursa, Erdoğan gideceğinden yeni başbakan partiyi böler...
Bir görüşe göre; Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanı seçilmesi herkes için iyidir. AK Parti yeniden yapılanacak ve taze kanla gelecektir...
Tayyip Erdoğan bir iş adamıdır, belediye başkanlığından gelmektedir, on iki senedir başbakanlık yapmıştır. Cumhurbaşkanı olunca yerinde oturamaz, yerinde duramaz, müdahale etmeye devam eder. Bu sefer bütün partiler onunla uğraşmaya başlarlar. Su uyur düşman uyumaz, bundan yararlanan düşman saldırıya geçer ve ülkeyi perişan eder...
***
Devlet; “yasama, yürütme, yargı ve yönetme” olmak üzere dört güçten oluşur.
-Yasama kuralları koyar. -Yürütme kurallara göre işleri yapar. -Yargı yürütmede yasalara aykırı yapılanları tespit eder. -Yönetim yargı kararlarını infaz eder.
Devlet başkanı da bu kurumlar arasındaki dengeyi sağlar.
-YASAMA sadece yasa yapmalı; yürütmeye, yargıya ve yönetmeye karışmamalıdır. -YÜRÜTME de sadece yürütme işlerini yapmalı; yasamaya, yargıya ve yönetime karışmamalıdır. -YARGI da kendi işini yapmalı; yasalar koymaya kalkışmamalı, yürütme ve yönetmeye karışmamalıdır. -YÖNETME de sadece yargı kararlarını uygulamalı; yargıya karışmamalıdır, yasama ve yönetmeye tahakküm etmemelidir.
İşte bu dört kurum arasında dengeyi sağlayacak olan kişi “devlet başkanı”dır. Kurumlar arasında çıkacak her türlü anlaşmazlığı “devlet başkanı” hemen çözer. Tarafların yargıya gitme yetkileri vardır, “hakemlerden oluşan yargı” son sözü söyler. Hakemlerin denetimi de yine hakemler tarafından yapılır.
Devlet başkanı kurumların üstündedir ama hakemlerin üstünde değildir. Denge böyle oluşur.
Türkiye’de ise yargı meclisin üstünde değildir, çünkü hakemlerden oluşmamaktadır. Bu durumda devlet başkanını meclis seçsin veya halk seçsin, bir şey değişmez. Bunu daha evvel yazdık. O halde ne değişiyor? AK Parti’nin dediği oluyor!
***
KUR’AN’A GÖRE İKİ TÜRLÜ BAŞKANLIK VARDIR
a) Devlet başkanı âlimdir. Meclisin başkanıdır. Yürütmede sivil birini vezir/başbakan yapar. Asker birini de orduya başkomutan atar. Kur’an bu devlet şeklini Talut misali ile anlatır. Osmanlı yönetimi sistemi buna benzemektedir.
b) Devlet başkanı askerdir. Yönetimin başındadır. Başkomutandır. Genelkurmay başkanı orgeneral seviyesindedir. Ordu komutanları doğrudan devlet başkanına bağlıdırlar. Sayıları çoktur. Sivil başbakanı atar. Yürütmeyi o yapar. Hazreti Muhammed böyle bir devlet başkanıdır.
Bugünkü anayasamızda devlet başkanının başkomutan olduğu ifade edilmiştir yani ikinci tip devlet başkanlığı kabul edilmiştir. Bu ülkede başkomutan asker olmalıdır. Nitekim Mustafa Kemal ve İsmet İnönü dönemlerinde devlet kurumları arasında bir sorun çıkmamıştır. Celal Bayar zamanında müdahale olmuştur. Çağlayangil zamanında müdahale olmuştur.
“Adil Düzen” demek Kur’an düzeni demektir. Bu düzende çözümlenmemiş bir sorun yoktur. Yıllar değişse de çözüm değişmiyor. Biz elli senedir aynı sistemi savunuyoruz. Uygulamalardaki sorun üreten eksiklikler ve yanlışlar hep bizi haklı çıkarmaktadır.