2014 SOMA KÖMÜR MADENİ FACİASI - 2
Kaldığımız yerden devam ediyoruz…
“2014 Soma Kömür Madeni Felaketi”nden dolayı Soma halkı kişiler olarak suçlanamazlar, ama bu felaketten Soma topluluğu da ibra edilemez. “SOSYAL BİR SUÇ” vardır ve bu sosyal suçun cezası çekilmektedir. Bu birinci tesbitimizdir. Gerçek budur.
İkinci tesbit, ikinci husus ise şudur. Ölen/ler ölmüştür. Artık o/onlar bu dünyada ceza çekemez/ler. Onu/onları suçlasak da bunun bir anlamı yoktur. Suçlu olanlar yaşayanlardır.
Sağ kalanlar vardır. Ölenler değil sağ kalanlar suçludurlar. O üretim merhalelerinde gerekli tedbirleri almayanlar veya o üretim mağaralarına girmeyenler suçludurlar. Bunu böyle görüp suçluyu aramızda aramalıyız. Kimin/kimlerin kastı var, kimin/kimlerin hatası var, kimin/kimlerin ihmali var; biz onları arayıp bulmalı ve gereğini yapmalıyız...
Bu birinci kuraldır.
İKİNCİ -VE BİRİNCİDEN DE DAHA ÖNEMLİ- KURALA GELİNCE…
Bu sorun mevzi bir sorun değildir. Bu sorun sadece Soma’daki bir kömür işletmesinin sorunu değildir. Bu sorun sadece Soma ilçesinin sorunu değildir.
BU SORUN TÜRKİYE’NİN SORUNUDUR, hattâ İNSANLIĞIN SORUNUDUR.
Yalnız birilerini suçlayıp diğerlerini ibra etmek kurtuluşa gitmek değildir.
Bu facia ve felâketten herkes etkilenmiştir. Dolayısıyla hepimiz cezayı birlikte çekiyoruz. Mesela, millî ekonomiye genel olarak gelen zarar bizim de payımıza düşmektedir.
O halde herkes suçu başkasında değil, herkes suçu kendi hesabında bulmalı, kendisine düşen pay kadar bu tür facia ve felaketin önlenmesi için katkıda bulunmalıdır.
Üstad Süleyman Karagülle, meseleye farklı bir pencereden bakıyor ve o yıllarda birlikte yaşadığımız bir durumdan yola çıkarak, özellikle kendi açısından bir Soma değerlendirmesi yapıyor: “Mesela, BEN NEDEN SUÇLUYUM? 1973 seçimlerinde, İzmir’deki en yakın siyasi çalışma arkadaşımız M. Gündüz Sevilgen’i Manisa’dan milletvekili adayı koymuştuk. Gündüz Bey seçildi ve milletvekili oldu. Seçimden sonra, MSP SOMA İLÇE BAŞKANI İzmir’e geldi ve bana dedi ki: ‘Süleyman Ağabey! Sen adayımız olsaydın biz Manisa’dan iki milletvekili çıkaracaktık! Sizin yüzünüzden bir milletvekilliği kaybettik!’ Ben bu ilçe başkanımıza acıdım ama kızmadım. Oysa eğer zahiri sebebe bakarsak, ben aday olsaydım seçim olmayacaktı. Ben olmasaydım Gündüz Bey de milletvekili olmayacaktı. Ben o seçimden sonra siyaseti bıraktım. Devam etseydim, Soma’daki Kömür İşletmesi belki de “Adil Düzen”e, “Adil Ekonomik Düzen”e göre oluşacaktı, bugünkü bu felaket olmayacaktı. Demek ki esas suçlu benim. İşte; herkes böyle düşünecek, böyle değerlendirme yapacak, başkasını suçlamayacak, kendisini suçlayacak...”
“ADİL DÜZEN”E GÖRE BU DURUMLARLA İLGİLİ HÜKÜMLER NELERDİR?
1) Eğer fiilde kasıt yoksa o suç sayılmaz, kimseye ceza verilemez. Burada yani Soma’da kasıt yoksa -ki şimdilik yok görünüyor- kimseyi suçlayıp ceza veremeyiz. Sabote olayı varsa, o zaman ceza verilebilir. 2) Hata veya ihmal varsa, kişiler ancak maddi tazminata mahkûm edilirler. Kimse suçlanamaz. Bunun da tam olarak tesbiti mümkün değildir. O halde bunu halk değil devlet öder. Soma’da ölenlere birer milyon lira tazminat ödenir. Tüm zararlar da, sigortanın ödedikleri düşüldükten sonra, kalan kısım devlet tarafından ödenir. 3) Ondan sonra Meclis araştırması değil, bir “İLMÎ ARAŞTIRMA MERKEZİ” oluşturulur; olayın kaynağı incelenir, fiziki olarak eksiklikler tesbit edilir, bundan sonra nelerin yapılması gerektiği bulunur. Devlet tazminat parası ile bunları yeniler ve sahiplerine teslim eder. 4) TEKNİK HATALARIN VE EKSİKLİKLERİN SEBEBİ HUKUKİ DÜZENSİZLİKTİR, “ADİL DÜZEN”İN OLMAYIŞIDIR. “İlmî Araştırma Merkezi” bunları da inceler ve böyle teknik eksikliklerin bir daha olmaması için hukuki çözümler üretir. “ADİL DÜZEN”İ, “ADİL EKONOMİK DÜZEN”İ GETİRİR. Böylece insanlık yeni bir düzene kavuşmuş olur. Ölenler de buna vesile oldukları için âhirette büyük mükâfatlara ulaşırlar.
Bitmedi; kaldığımız yerden bir yazı ile daha devam edeceğiz, inşaallah…