AKP-Cemaat çatışmasının asıl sebep ve sonucu-2
“Ve onlardan kimileri fadlinden ita ederse tasadduk edeceklerine ve salihlerden olacaklarına dair Allah’la ahitleştiler.” (KUR’AN; Tevbe, 75)
‘Şimdi bu âyet/lerin ifadelerine ve yaşanan sonuçlara tekrar bakalım. / AK Parti ve Gülen Cemaati, Allah’a, Kur’an düzenini getireceklerine dair söz vermediler mi? Biz önce güçleneceğiz, ondan sonra İslâmiyet’i getireceğiz demediler mi? / Akevler’den ayrılmalarının sebebi bu olmuştur. / Akevler; biz kendi aramızda İslâm düzenini getirirsek güçleniriz demişti. / Onlar ise mevcut zalim düzende güçlenirsek İslâm düzenini getiririz demişlerdi.
Böyle taahhüt etmediler mi? Allah fazlından verirse, Allah bizi zengin ederse, biz o zenginliğimizi İslâm düzeni için kullanacağız demediler mi? Salihlerden olacağız, müflislerden olmayacağız demediler mi? / Şimdi ne yapıyorlar? Birbirlerini yiyorlar!..
Cemaat İzmir’de üniversite kuracaktı. Yer seçiliyordu. Cemaat’in o günkü münafıkları üniversitenin Akevler’in yerlerinde (arazilerinde) kurulmasını istemiyordu, şeriata yakın olan üniversite istemiyorlardı. Samimi Nur şakirtleri ise üniversitenin Akevler ile beraber olmasını istiyorlardı. Fethullah Gülen’i getirdiler, ona sordular; o da bizim arazimizde durdu ve ‘burası olsun’ dedi. İşte o yer orada duruyor ve İzmir’de o üniversiteyi hâlâ kurmadılar. Onları yönlendiren veya yöneten gizli elin işi Nur şakirtlerini şeriattan uzak tutmak olmuştur.
AK Parti belki yüze yakın üniversite açtı. Akevler’in yirmi kişiye yakın “Adil (Ekonomik) Düzen”de yetiştirdiği profesörü vardır. Bu kadar üniversite kurduran Başbakan Erdoğan bunların hepsini yakından tanıyor; bir tanesini olsun rektör yaptı mı?
Evet, bizim 1960’lardaki görüşümüz gerçek olmuştur. Partiyi, cemaati, şirketi ve diğerlerini şeriata göre kurarsan güçlü olursun; güçlendikten sonra şeriatı kuramazsın.
Abdullah Aymaz bana demişti ki; biz güçleneceğiz ondan sonra siyaset yapacağız. Bize hep muhalif oldular, muarız değil muhalif oldular. Şimdi güçlendiler; şeriatı getirmek için bir küçük adım attılar mı? Atmazlar, atamazlar; çünkü artık dizginler başkalarının ellerinde. Abdullah Aymaz demiş ki; Tebbet Sûresi’ni okusunlar. Bizim Tebbet Sûresi’nin yıllar önce yaptığımız yorumumuz (tefsirimiz) vardır. Buradaki elleri kuruyacak olan sömürü sermayesidir. Bugün cemaat onların yanında yer almıştır. Evet, sermayenin tarihi işi son buldu, artık kuruyacaktır.
Cemaat’ten de münafıklar ayıklanacak ve Bediüzzaman’ın yaktığı Kur’an nuru yeniden insanlığı aydınlatmaya devam edecektir. F. Gülen de artık kabul etsin ki Akevler’in görüşü doğru imiş. Güçlendikten sonra şeriat gelmezmiş. Şeriat gelirse güç kazanılırmış...’ (s.4)
‘Hazreti Musa da Firavuna sen tahtından in ben çıkayım demedi; tam tersine, İsrail oğullarını ver de buradan ayrılayım dedi... / Hazreti Muhammed Mekke reisliğini reddetti ve Medine’ye hicret etti... / 1960’larda F. Gülen ve Erbakan’a dedik ki; biz legal çalışacağız, devlete karşı silahlı ve isyanlı iş yapmayacağız... Biz Akevler’i kurduk... Erbakan parti/ler kurdu… Gülen vakıf kurdu... Legal ve meşru hareket etmemiz gerektiğinde tamamen anlaşmıştık. / İhtilafımız usulde olmuştur. / Bizim gayemiz bir kooperatif kurup kendi sistemimizde sitemizde (Akevler Sitesi) İslâm’ı yaşamaktı... / Bize göre; Gülen Cemaati Risale-i Nurların tedrisine devam etmeli, ekonomiyi Akevler’e, siyaseti de Millî Görüş’e bırakmalıydı. Birbirimizi desteklemeliydik, dayanışmalıydık... İkisi de (AKP-Cemaat) Akevler’i dışladılar ve kendi kararlaştıkları yollarına koyuldular. Sonunda bugün kendi aralarındaki çatışma ortaya çıktı!..
“ADİL DÜZEN”i topluluğa taahhüt edip sonra; ‘Ben vazgeçtim, ben Millî Görüş gömleğini çıkardım’ diyemezsiniz. Baştan kabul etmeyebilirsiniz. Parti kurduklarında sözleşmelerinde ‘Biz Adil Düzene karşıyız, biz Millî Görüş gömleğini çıkardık’ deselerdi bir derece makul olabilirdi. Ama yine de olmazdı. Çünkü onlar o makamlara Millî Görüş sayesinde geldiler… / Kimileri hiç taahhütte bulunmadılar. CEMAAT/Camia/Hizmet mensupları; ‘Biz İslâm düzenini getireceğiz’ demediler ama ‘faizli bankalarda zengin olacağız, televizyonumuzu cinsi teşhirler için kullanacağız’ da demediler; ‘üniversiteler kurup faizli düzenin sömürmesi için hizmet edeceğiz’ de demediler. Nur derslerini medreseler hâline getirip Kuran ilimlerini okutacaklarına, ateist kolejlerinde heykellerle takiyye yaptılar. / Dost acı söyler.’ (s.5; “KUR’AN VE İLİM” çalışmamızdaki “tevafuk/lar” devam ediyor… 756. hafta yani geçen haftaki seminerimizden aktarı-YORUM... Devamı var; ibretle takip etmenizi tavsiye ederim… Reşad)