İlgili mercilere bir kere daha duyurulur…
Erbakan Haftası vesilesiyle, “O”nu anmak ve anlamak ama daha da önemlisi imkân/lar bulabildiğimiz kadarıyla “O”ndan anladıklarımızı uygulamamız gerektiğini anımsatmak amacıyla, iki haftadan bu köşede yazılar yazdım… Dikkatli okuyucularım farkındadır; bu köşenin adıyla yani “Adil (Ekonomik) Düzen” ile mütenasip ama daha çok Erbakan Hocamın anlattıklarından benim anladıklarım merkezli yazılar yazdım… Haydi, bu mihverden uzaklaşmadan yine günlük sıcak gündemimize dönelim; seçim atmosferimize…
Son gelişmeleri anlamak için yakın geçmişi hatırlamamız gerekiyor.
AK Parti -hem de tek başına- iktidara geldiği günlerde, “Üstadımız” ve “Adil (Ekonomik) Düzen Çalışanı” arkadaşlarımızla değerlendirmeler yapıyorduk…
Değerlendirmelerimiz şöyle sonuçlandı: “Eğer AK Parti bu düzende bu programıyla başarılı olursa, bizim mazisi yaklaşık yarım yüzyıla dayanan ve yüzlerce haftadan beri sürdürmekte olduğumuz “KUR’AN VE İLİM SEMİNERLERİ” yanlış söylüyor demektir.”
Zaman geçti; AK Parti gayet başarılı görünüyordu ama aslında ortada gerçek bir başarı yoktu, sadece “zulüm düzeni” içinde geçici pansumanlar ve bu düzene payanda olmak vardı...
Zaman ilerledi; Tayyip Erdoğan her şeye ve her yere hâkim olduğunu zannediyordu, oysa zaman içinde her yeri onu kandırarak “birileri paralel bir şekilde” ele geçiriyorlardı...
Gün geldi, her şey ortaya döküldü… İyi yaptığını zanneden Erdoğan aslında ne kadar kötü işler yaptığını Kur’an okusa anlayacaktı; oysa okumuyordu, diğerleri gibi sadece tilavet ediyordu... Yaptığı icraatların büyük bir çoğunluğu Kur’an’a aykırı idi. Sözde bilim adamlarının “Adil (Ekonomik) Düzen” ile ilgili yazdıkları “raporların” da etkisiyle, bilinçaltına “Kur’an ile bir düzen kurulamayacağı düşüncesi” yerleşmişti. Onun için önemli olan “zalim düzen”in kuralları içinde hâkim olmak ve kendi iyilerini insanlara empoze etmekti. Bu empoze etme zora girince diğer fikirlerin üstünü kapatabilmeyi bile meşru görmeye başladı ve neredeyse interneti de durdurmayı düşünebilecek hâle geldi!..
Tam da burada yazılması gereken bir “son” var ama şimdilik yazmayım…
Biz “tesbit ve teşhislerimize” devam edelim… Kaset ve belge çöplüğüne dönen “siyasi arena” bugünlerde artık iyice çirkinleşmiş durumda, gün geçmiyor ki bir siyasinin gizli kaseti çıkmasın, aleyhine belgeler yayınlanmasın. Bu kasetlerden montaj olanlar da var, gerçek olanlar da. Belgelerde de durum farklı değil. Bir de iftiralar var. İşte bunlar daha da kötü. Belli bir gruba mensup olmak veya siyaset camiasının ileri gelen ve tanınan simalarından biri olmak sanki yalan haberlere malzeme olmak için yeterli bir gerekçeymiş gibi bu insanlar hakkında bol keseden yalan yanlış haberler yapılıyor. Çamur at izi kalsın misali, yapılanlar mide bulandırıyor. Ahlâki değer diye bir kavram yok. Bunu hiçe sayanların kendilerini dini değerlere sahip zannetmesi ve öyle tanıtması ise ayrıca düşündürücü ve çok vahim…
Sahnede Müslümanlar birbirlerini taşlar, sömürü sermayesi sahipleri keyif çatar...
Böylece -bu konuda 19 Aralık’tan beri yazdığım onlarca yazımda da ifade ettiğim üzere- “Adil (Ekonomik) Düzen”in önündeki en büyük engel olan “Muhafazakâr Müslümanları” ve “diğerlerini” Allah bertaraf etmiş oluyor... Bazıları bunu kabullenmekte zorlanabilir ama gerçek ilâhi takdir budur ve cereyan etmekte olan da budur. Nokta.
Demek ki neymiş? İnsanların namaz kılması, eşlerinin başının örtülü olması dünyaya “adalet” getirmiyormuş; hiçbir şeyi düzeltemediği gibi daha da kötüleştirebiliyormuş. Hep beraber bunu gördük. İnsanın değil, “sistemin/düzenin” iyi olması gerekir. Dünyadaki ve muhafazakârlardaki genel kanı bunun tersi yönünde. Bu yanlış inanış şu sonuçları doğuruyor: Yıllar süren diktatörlükler… Dünyaya öcü, gerici ve zayıf olarak lanse edilen, bu arada ezilen ve hunharca öldürülen Müslümanlar ve zulme boğulan insanlık... Yani SOSYAL TUFAN….
Tedavi: Tüm bu yaşananlar Kur’an’a ve “Adil Düzen”e olan ihtiyacın artık ne kadar dayanılmaz bir noktaya geldiğini gösteriyor. Kur’an’dan istidlâl edilerek oluşturulan “ADİL DÜZEN’E GÖRE İNSANLIK ANAYASASI” bildiğimiz kadarıyla bu ihtiyacı karşılayabilecek tek çalışma; ilgilenenlere ve ilgili mercilere bir kere daha duyurulur…