Zaman’da, Millî Görüş karşıtlığı itirafnamesi-1
17 Aralık (2013) tarihinden itibaren başlayan süreç, her hafta tarihe not düşülmesini gerektiren merhaleler geçirdi; biz de görevimizi yapıp tarihe not düşen yazılar yazdık.
19 Aralık’tan itibaren konu ile ilgili yazdığımız yazıların özü şuydu: “Sonuç olarak… Parti de, Cemaat veya Camia/Hizmet de, “Millî Görüş Hareketi”ne karşı çıkarılıp “hormonlu” olarak büyütülmüşlerdi…” Devamında her gün olanları ibretle izliyoruz…
Bizim açımızdan bakıldığında, bu süreçte ortaya çıkan en önemli “MİLLÎ GÖRÜŞ KARŞITLIĞI İTİRAFNAME YAZISI”, 25 Ocak 2014 tarihinde ZAMAN gazetesinde yayımlandı: “İSLÂMÎ OLANA KARŞI SİYASAL İSLÂMCILIK”. Evet, yazının başlığı aynen böyle ve sadece başlık bile başlı başına bir itirafname! Yazının yazarı, Zaman gazetesi yazarı ve aynı zamanda Today’s Zaman Genel Yayın Yönetmeni BÜLENT KENEŞ. (Yazının tamamı için: http://www.zaman.com.tr/yorum_islami-olana-karsi-siyasal-islamcilik_2195426.html)
Yazı çok uzun, sadece tarihe not düşülmesi gereken ilgili bölümleri aktarıyorum:
“Artık iyice ortaya çıktı ki Türkiye’de insanların, toplumsal kesimlerin ve siyasî oluşumların İslâm’la olan ilişkilerini anlamadan, Türk siyasetinin bugününü ve gelecekte nasıl şekil alacağını derli toplu anlayamayacağız. Öyleyse İSLÂM İLE SİYASET/TOPLUM/DEVLET İLİŞKİSİ KONUSUNDA SON DÖNEMDE ÖNE ÇIKAN İKİ FARKLI ANLAYIŞIN AYIRT EDİCİ ÖZELLİKLERİNİN ALTINI ÇİZMENİN VAKTİ GELDİ.
“TÜRKİYE’DE genel anlamda İSLÂM DİNİNİ REFERANS ALAN İKİ ANA AKIM olduğunu söyleyebiliriz. İlk olarak tamamıyla Anadolu toprakları üzerinde neşet etmiş, Osmanlı’nın mirası olan çok kültürlülük, kuşatıcılık ve farklılıklar arasında hoşgörü anlayışından beslenmiş, dahası yüzlerce yıllık tarihin filtresinden süzülerek iyice özümsenmiş bir ılımlılığı esas almış, devlet ve benzeri topluma tahakküm unsurlarını değil sivil toplumu, bireyi ve evrensel ortak iyiliği esas almış yerli bir İslâm anlayışının bugünkü temsilcilerinden bahsedebiliriz. Genel bir ifadeyle “İslâmî (Islamic)” diyebileceğimiz bu toplumsal, sosyolojik dinamiklerin sufizmi de içerecek şekilde cemaatler, tarikatlar ve sivil toplum hareketleri şeklinde var olduklarının altını çizebiliriz.
“İkinci kategoriyi ise, Batılı devletler tarafından işgal edilerek sömürgeleştirilen Hindistan, Pakistan, Mısır, Kuzey Afrika gibi İslâm coğrafyalarında Batı’ya reaksiyon olarak ortaya çıkmış siyasal İslâmcı hareketlerden beslenen TÜRKİYE’DEKİ İSLÂMCI HAREKETLER oluşturmaktadır. İdeolojik/entelektüel beslenme kaynakları ithal/tercüme olan ve genel bir ifadeyle “İslâmcı (Islamist)” diyebileceğimiz bu hareketlerin kendilerini sosyal ve sivil birer hareket olarak değil, idealize ettikleri siyasal hedeflerle tanımladıkları görülmektedir. SİYASAL İSLÂMCI HAREKETLER, sivil alanda birey ve toplumu hedef almaktan ziyade doğrudan devleti ele geçirmeyi hedeflemektedirler. Bu sayede devletin baskıcı gücünü kullanarak inandıkları değerleri tepeden inmeci bir şekilde topluma empoze etme arayışındadırlar. SİYASAL İSLÂMCILAR için kendi anlayışları dışında bir anlayışın hâkim olduğu bir devlet dünyada karşılaşılabilecek en büyük felaket, yok edilmesi gereken bir deccal ya da tağut iken, aynı zamanda aynı devlet, erişmek ve ele geçirmek istedikleri ve ele geçirdikten sonra da büyük kutsallık atfedecekleri en büyük idealleridir de.”
Ve kırk yıllık MİLLÎ GÖRÜŞ KARŞITLIĞININ veya düşmanlığının itiraf satırları:
“Şu an Türkiye’de en geniş tabanlı temsilciliğini HİZMET HAREKETİ’nin yaptığı sivil, hoşgörülü ve kuşatıcı İslâmî anlayışla, geleneksel olarak MİLLÎ GÖRÜŞ’te karşılığını ve sosyo-politik görünürlüğünü bulan SİYASAL İSLÂMCI ANLAYIŞ, tarihleri boyunca hep birbirleriyle çakışmayan paralel rotalarda yol almışlardır. MİLLÎ NİZAM PARTİSİ, MİLLÎ SELÂMET PARTİSİ, REFAH PARTİSİ, FAZİLET PARTİSİ, SAADET PARTİSİ, Has Parti ve son dönemde kısmen AKP bu SİYASAL İSLÂMCI GELENEĞİ temsil eden siyasal oluşumlar olarak ortaya çıkmıştır...
“… 1970’LERDEN İTİBAREN ise fikren Anadolu dışından beslenen SİYASAL İSLÂMCI HAREKETLERE KARŞI, geleneksel ve yerli İslamî yaklaşımın güçlü bir unsuru olarak FETHULLAH GÜLEN HOCAEFENDİ’nin öncülük ettiği, bugün adına HİZMET HAREKETİ dediğimiz, sosyal hareket görünürlük kazanmıştır…”
(Devamı var)