Paralel yapı oluşturmak nifaktır, haramdır
Kur’an insanların gruplanmasını meşru görmektedir. Yeryüzü ülkelere, ülkeler illere, iller bucaklara, bucaklar ocaklara ayrılmaktadır. “Bizden” demek bizim ülkeden, “bizden” demek bizim ilden, bizim bucaktan, bizim ocaktan demektir. Bir insan bir ülkenin, bir ilin, bir bucağın, bir ocağın sakini olur. Onlardan biridir. Çift vatandaşlık yoktur. Bunu istihsanla biliyorduk da delilimiz yoktu. Bu âyet (Tevbe, 56) çift vatandaşın olamayacağını bildirmektedir. Bizden olanlar bizim dışımızda olmazlar. Ben nerenin sakini ve vatandaşı isem oranın haklarına sahibim, orada görevlerim vardır. İki yerde birden olamam. Ancak bir yerin sakini veya vatandaşı olabilirim. İnsanlarda hicret vardır ama çifte vatandaşlık yoktur. Bir yerden diğer yere gittiğiniz zaman artık siz oranın ferdisiniz. Eski yeriniz ile yeni yeriniz arasında iyilik tesis edersiniz. Ama eğer çıkar çatışması söz konusu olursa, bulunduğunuz yerin hukukunu korursunuz, ona karşı görevlerinizi yaparsınız. Ülke, il, bucak, ocak bölünmeleri dikey bölünmedir, toprakların bölüşülmesi ile doğar. Buna karşılık yatay bölünme vardır. Bunlar dayanışma ortaklıklarıdır; ilmî, dinî, meslekî veya siyasî dayanışma ortaklıklarıdır. Burada da bizden olanlar başkalarından olamazlar. Bizden olanların başkalarından olamayacakları mefhumu muhalefetle değil, yemin etmelerindendir. “Sizdeniz” vurgulaması başkalarından olmadıklarını ifade eder.
Bir toplulukta ayrı topluluk oluşturma, gizli topluluk oluşturma, diğer gruplar aleyhinde topluluk oluşturma kötüdür, paralel bir oluşumdur, bölücülüktür. Vatandaşların kamu görevi yapma yükümlülükleri vardır. Görev yapanların hakları vardır. Kamu görevi aynı zamanda haktır. Bir kamu görevi açıldığı zaman talip olanlardan en kıdemli olana o görev verilir. Kıdem sırası önde olan demektir. Bunu nasıl bileceğiz? a) Tahsili, b) yaşı, d) o işteki kıdemi ve tecrübesi, d) kabiliyeti. Herkesin buna göre resmi dereceleri vardır. Kadro açıldığı zaman kendi çevresinde en üst derecede olan kimse çağrılır; o gelmezse ondan sonrası çağrılır, kamu personeli böyle alınır. Bucakta, ilde, ülkede ve insanlıkta görevlendirme böyle yapılır. Görevliler kendi üstlerini kendileri seçerler ve istedikleri zaman değiştirirler. Bir birlikte ikilik yaratma nifaktır, haramdır. Başkana mutlak itaat edilir. Beğenmezsen değiştirirsin ama orada kaldığın müddetçe başkana mutlak olarak bağlı olmak gerekmektedir... (s.5)
Bu âyetin bugün (bu hafta) ele alınması, olayların şimdi cereyan etmesi bir mucizedir; bu da paralel devlet anlayışıdır. Türkiye’de ve dünyada yukarıda anlattığımız adil atama sistemi yerine keyfi atamalar vardır, merkezi atamalar vardır. Daima bölünmeler ve temizlenmeler vardır. Cumhuriyet kurulduğu zaman büyük miktarda Müslüman bürokrat vardı. Cumhuriyeti kuranların bunları devre dışı bırakabilmesi için sakal yasaklandı, şapka örtülmesi mecbur edildi, Cuma günü tatili Pazar gününe çevrildi, içki ve kumar masaları icat edildi, balolar tertiplendi... Bunları yapmayanlar devlet memurluğundan atıldı. Böylece dindarlar ya dinlerini yani din anlayışlarını değiştirdiler ya da görevlerini terk edip ayrıldılar.
Bu kayırmalı paralel devlete ve gizli örgüte karşı paralel örgüt kurulamadı. Sonra Demokrat Parti iktidara gelince bu kadroyu temizlemek istedi. Ama onlar da Demokrat Partili gibi görünerek devletteki kalan Müslümanları da ayıkladılar. Bugün de durum farklı değildir. Adil bir atama sistemi olmadığı için her gelen kendi adamını atamak istiyor. Bu şekilde paralel devlet anlayışını getirmişlerdir. Kur’an birilerini meşru görüyor, diğerlerini görmüyor. Birilerine sizden diyor, diğerini siliyor. Merkezi atama sistemi böyle bir paralel oluşmaya imkân verir. Merkezde iyi insanlar kötülenir, kötü insanlara iyi denir. Sonunda kötüler işbaşına gelir. Bugün ANAP ve DYP’nin tasfiye edilmiş olması işte buradan gelir. S. Demirel yıllarca ‘Millî Görüşe oy vermeyin, bölünmeyin, yoksa CHP gelir, dinsizlik gelir’ demiş, ama sonunda yani günümüzde yüzde 5 oyunu oraya yani CHP’ye aktarmıştır.
“Yerinden yönetim, hakemlik sistemi, dayanışma ortaklıkları, hicret demokrasisi” bölünmeyi önler. Bunları yapmadığınızda veya yapamadığınızda, anayasamızda bölünmez bir bütün olan Türkiye devleti bölünür ve parça parça olur. Çünkü nasıl vücutta mikroplar varsa, benzer şekilde de toplulukta ‘mikroplar’ vardır. Mikroplara ‘sen mikropsun’ denmediği gibi münafıklara da ‘sen münafıksın’ denmez. Münafık olunur ve işler onlarla yapılır. Siz şeriata göre hareket ederseniz onların bir zararı olmaz. Şeriatın dışında hareket ederseniz onların kötülükleri ortaya çıkar... (s.6; KUR’AN VE İLİM, 748. hafta ‘mucizevî’ seminer notlarından.)