Uyarıyoruz; artık “Adil Düzen”e sahip çıkın
“Adil Düzen” tav’an veya kerhen yani ister istemez mutlaka gelecektir...
‘Dikkat edilecek husus şudur; muhatap olanlar kâfirler değildir, düşmanlar değildir, bizim içimizdeki insanlardır; günümüzde “Adil Düzen”e cephe alanlardır, “Adil Düzen”e karşı olanlardır. “Adil Düzen”e bilmeden karşı olanlar vardır; bunlar “Adil Düzen”i öğrendikleri zaman tevbe edecekler ve yanımızda olacaklardır. “Adil Düzen” işlerine gelmediği için karşı olanlar vardır; beklediğimiz azab onlaradır. Onlar, Allah’ın galip geleceğine bir türlü inanmayanlardır. Bir taraftan Allah’a inanıyorlar, diğer taraftan O’nun aciz olduğunu sanıyorlar! Oysa bizim çalışmalarımızı başlattığımız altmışlı yıllardan buralara kadar gelmemiz Allah’ın gücünü ispat etmez mi? Allah’ın güçlü olduğunu kabul ediyorlar, sonra da O’nu cahil sanıyorlar; Allah’ın “Adil Düzen” kanunlarını getireceklerine, Batı’nın ve AB’nin safsatalarını gece gündüz kanunlaştırıyorlar. Anayasa yapacaklar ama neye göre yapacaklar; kendileri de bilmiyorlar. Askerlerin sivil âlimlere yaptırdıkları anayasaları beğenmiyorlar. İyi de; siz “Adil Düzen”i kabul etmiyorsunuz, güya Batı’nın zulüm yasalarını da kabul etmiyorsunuz, nasıl bir anayasa yapacaksınız? Varsayalım ki çok akıllısınız da yaptınız, anayasa yasaların yasasıdır. Yeni anayasa yaptığınız varsayalım; siz on yıldır AB yasalarını aktarıyorsunuz, o kanunları yeni anayasaya nasıl uyarlayacaksınız?!.’ (s.11)
***
‘Her ne kadar gömlek çıkarsalar da, Millî Görüşçülerin devamı olan AK Partilileri uyarıyoruz; artık Allah’ın şeriatı olan “Adil Düzen”e sahip çıkın. Biz yanlış biliyorsak, siz bize yardım edin düzeltelim yahut biz size yardım edelim düzeltin. Biz sizden kaçmıyoruz.
Ben seksen beş yaşında sizleri sebkat etmiş biri olarak ayağınıza kadar geliyorum ama görüşmüyorsunuz, konuşturmuyorsunuz. Allah’ın emri olduğu için geliyorum. Sizi sevdiğim için geliyorum. Sizin münafık değil de hata içinde olduğunuza inandığım için geliyorum.
Görüşmediğimiz için sizin adınıza üzülüyorum. Ama Allah’tan emir var, söylemek zorundayım. Bize değil Kur’an’a gelin. Kur’an’ın âyetlerini okutmakla iş bitmez. Bin sene önceki yorumları ezberlemek bir işe yaramaz.
Gelin bu âyetleri birlikte ve beraber okuyalım, anlayalım ve uygulayalım.’ (s.12)
***
‘Bir gün “Adil Düzen” tav’an veya kerhen yani ister istemez gelecektir.
Bunun iki yolu vardır.
Biri; O’nun indinden gelecek kısmi azaplar ile siz “Adil Düzen”e gelirsiniz, sonuç bizim için zaferle biter ama bizden size azap gelmemiş olur. Allah’ın azabı ile yani başka yerden gelecek azapla bizim zaferimiz gerçekleşir.
Diğeri; siz yola gelmezseniz, biz hazırlığımızı yaparız, “Adil (Ekonomik) Düzen işletmelerini” kurar, halka “Adil (Ekonomik) Düzen”in ne olduğunu gösteririz. Sonra “Adil (Ekonomik) Düzen” sırası siyasete gelir ve iktidar oluruz.
Eğer siz o zaman bize karşı gelirseniz, bize iktidarı teslim etmezseniz, aramızda çatışma olur, biz sizi yeneriz, böylece Allah bizim elimizle size azap etmiş olur.
Biz, “siz (iktidardan veya bulunduğunuz makamdan) inin biz çıkalım” demiyoruz, “siz zulmetmekten vazgeçin” diyoruz. Biz “Adil Düzen”e halkımızı ikna ettikten sonra seçimi kabul etmez de direnirseniz, o zaman geçmiştekilerin başına gelenler sizin de başınıza gelir.
CHP’liler DP’lilere iktidarı vermek istemediler, sehpalar kuruldu ama sonunda iktidar DP’lilerin eline geçti. DP’nin devamı olan partiler iktidarı Millî Görüş partilerine vermek istemediler. 28 Şubat oyunları oynadılar. İktidar Millî Görüşe geçti.
Yarın AK Parti de iktidarı “Adil (Ekonomik) Düzen”e vermek istemeyebilir. İşte o zaman bizim elimizle azab gelmiş olur.
Biz iktidar olduğumuz zaman partimiz değil tüm halkımız iktidar olacaktır. Çünkü bizde ekseriyet usulü yoktur, nisbi sistem vardır…’ (s.13; KUR’AN VE İLİM, 746. hafta seminer notlarından.) Ve’s-selâm mea’d-dua…