Fitnenin tek çaresi “Adil (Ekonomik) Düzen”dir
Elhamdülillah, Kur’an ve ilim 745. hafta çalışmamıza da ulaştık, demiştik… Devam ediyoruz…
‘Sizin için fitneyi isterler.
Fitne katl demektir. Katl savaş demektir. Fitne anarşidir.
Sizin için anarşiyi isterler.
Ordunun disiplinini bozmak isterler. Bugün orduya yapılan fenalık budur. Üst emredecek, ast ‘ileride beni muhakeme ederler’ diye üstünü dinlemeyecektir. Üst de astı ‘beni muhakeme ederler’ diye zorlayamayacak. Böylece orduda fitne ortaya çıkacaktır.
Millî Görüş’te böyle olmuştur. Son zamanlarda Erbakan’a karşı cephe almışlardı. Numan Kurtuluş’u Erbakan’a karşı cephe aldırdılar. Numan Kurtulmuş siyaseti bilmediği için hasımlarını birleştirdi, kendisi daldan dala kondu ve elendi...
İşte fitne budur.’ (s.11)
‘Amerika’daki sömürü sermayesi bölünmüştür. Bölünmeseydi de sonunda yenilecek ve ortadan kalkacaktır. Patron yani üretici sermaye sahipleri faizden vazgeçecek, sermayeyi sömürü ve fitne aracı olarak kullanmayacaklardır. Bizim bu oyunları bilmemiz gerekmektedir. ‘Komplo teorileri’ deyip bunlara kulak tıkarsak semmaunelerden oluruz.
Biz bir zamanlar öneride bulunduk: Yüz kişilik âlimleri bir araya getirelim, önce görüşsünler ve tartışsınlar, aralarından beş âlimi seçsinler, bunlar onlarla sürekli olarak istişare etsinler, bir dergi çıkaralım ve orada yazsınlar, hepimiz o dergiyi okuyalım, böylece birlik doğsun, bu oyunları onların teşhisler ile bilelim.
Önerimiz buydu. (Bu vesileyle bu önerimizi bir kere daha yenilemiş olalım; HAYDİ!)
Recep Tayyip Erdoğan, Ahmet Şişman, Prof. Dr. Sabahattin Zaim ve Prof. Dr. Hayrettin Karaman öneriyi yaptığımız toplantıda vardılar. Sonra o öneriyi dejenere ettiler, “demokratik platform” toplantısına çevirdiler, biz de toplantıya çağırmadılar!
Kur’an’da; sizden bir ümmet olsun, marufu emretsin, münkeri nehy etsin deniyor.
Bu emre uyarak Kur’an ehlinden bir grup oluşturmamız gerekir.’ (s.12)
‘Bugün de bu fitne “Adil (Ekonomik) Düzen” gelinceye kadar devam edecektir. Adil Düzen Çalışanları kendi çalışmalarını uygulanır hâle getirdiklerinde “Adil (Ekonomik) Düzen”i kabul edilecek, ülkeye ve insanlığa “Adil (Ekonomik) Düzen” gelecek, Allah’ın nuru her tarafı aydınlatacaktır. Onların fitnesi o zamana kadar devam edecektir...
Bugün de yani “Adil (Ekonomik) Düzen” gelmeden önce aynı Arap kabileleri dönemi gibi güçlü olan zayıf olanı yağmalamaktadır. Çıkarım var diye savaşı meşru görmektedir. Irak’ta ve daha önceleri Vietnam’da olanlar budur, Birinci ve İkinci Cihan Savaşları budur.
O zaman İslâmiyet’ten önce, bugün de “Adil Düzen”den önce.
“Adil (Ekonomik) Düzen” İslâm düzenidir. İslâm düzeni demek barış düzeni demektir, iman düzeni demektir. İman düzeni demek eman/güvenlik düzeni demektir. Müminler insanlığın güvenini sağlayacaklardır. D8, D60 ve D160 bu düzeni kurma projesidir.
“Adil (Ekonomik) Düzen” dünyaya geldiği zaman hakemlerden oluşan yargı olacak, insanlık devletlerarası çatışmaları hükme bağlayacaktır. Hakemlerden birini bir taraf, diğerini diğer taraf seçecek, başhakemi de bu hakemler seçecek ve böylece “adil yargılama sistemi” gelecektir. Adil yargı kararlarına uymayanları yola getirme işi ise mümin devletlere ait olacaktır… Allah’ın emrinin zuhuru bu demektir, yargı kararlarının infaz edilmesi demektir.
“Adil Düzen” gelince çıkar için savaş meşru sayılmayacak, cinayet sayılacaktır.
Uluslararası ilişiklerde yalnız çıkar söz konusu değildir. Uluslararası ilişkilerde de çıkar paralelliği ve adil hukuk düzeni vardır. Bu hukuk düzeni “Adil Düzen” ile gelecektir. O zamana kadar onlar fitneyi müminlere yükleyecekler ama sonunda başaramayacaklardır.
Hakemlerden oluşan yargı kararlarının uygulandığı, adaletin zafer kazandığı dönem hâsıl oluncaya kadar fitne sürüp gitmektedir. Bir gün gelecek “Adil (Ekonomik) Düzen” hükümferma olacaktır. Hakem kararlarına uymayanlar müminler tarafından tenkil edileceklerdir. Güçlü olan haklı olmayacak, haklı olan güçlü olacaktır.’ (s.13-14)