Operasyon, bürokrasi sorunu ve çözümü-4
[Hüküm cümlesine aynen devam: Onlar “OPERA/SYON” ile oyalanadursunlar; biz “ADİL DÜZEN”in “teşhis ve tedavilerini” yazalım, “çare ve çözümler” üzerinde duralım…]
Evet, “Opera/syon” devam ediyorken, biz de kaldığımız yerden devam ediyoruz…
Bizzat yaşadığımız -ve hâlen de yaşamakta olduğumuz- bir örnek verelim…
Kırk yıl kadar önce, Akevler Kredi ve Yardımlaşma Kooperatifi olarak, İzmir’de 4000 dönümlük bir tepeyi yani büyük bir araziyi sahiplerinden satın aldık. Arazinin 23 ortağı vardı. Devlet 150 sene evvel bir paşaya onu ıkta’ etmiş. Tapuları var. Tapuda hiçbir menfi kayıt yok. Sonra bu tapulu arazimize yol yapmak için dozeri kiraladık ve gönderdik. Ormancı dozere el koymak istemiş! Burasının orman olduğu iddia ediliyor! Tapuda herhangi bir kayıt yok. Orman idaresinde bunu belgeleyecek herhangi bir belge de yok. Biri bir aydınger kâğıdına elle krokiler çizmiş ve orada belirsiz işaretler koymuş. Krokiyi kim yapmış, belli değil! Aydınger olduğu için kayıt numarası da yoktur! Ne zaman yapılmış, o da belli değil! Bunu “belge” kabul edip bizim “tapulu” yerimizi devlet gasp etti. O zamanki mahkemeler de en sonunda biz sadece “Akevler Kooperatifi” olduğumuz için aleyhimize karar verdiler!
Ben “Adalet Bakanı” olsam; bunu ihbar kabul eder, iki müfettiş görevlendirir ve o dosyayı inceletirim... O krokiyi inceler ve onun kim tarafından konduğunu bulurum... Onu belge kabul edip de mahkemeye takdim edeni bulurum...
Bunu niçin yaparım?.. Kimseyi cezalandırmak için değil. Zaten onların hiçbirisi şimdi görevli değildir. Kırk yıllık bu meselede çoğu da zaten artık ölmüşlerdir. 1960’larda cereyan eden bir olayı anlatıyoruz...
Evet, ben “Adalet Bakanı” olsam; devletin ve devlet düzeninin ve yargısının nasıl bu kadar çıkmazda olduğunu göstermek için inceletirim...
İnceleme sonunda görülecektir ki suçlu yoktur.
Belgeyi kimin koyduğunu görevli bilmez. Mahkemeye sunulmuştur. “Sahte belge” düzenlenmiştir. Ama o suçlu değildir. Mahkeme” bilirkişiye” gönderdi. Bilirkişi bizden ek ücret istedi, vermedik. O da o yönde karar aldı. Mahkeme de ona uydu.
Buradaki eksiklik ve yanlışlık nerde?
Mahkeme bilirkişiye az ücret takdir etti. O da kanaatine göre hareket etti. Fiiliyatta eksik olan ücret için ek talepte bulundular. Fiilen haklı idiler ama hukuken haklı değildiler. Biz de vermedik, haklı idik. 50 milyon dolarlık yeri kaybettik!
Eğer o arazi elimizden alınmasaydı…
Şimdi orada 4000 dinlenme evi yapılmış olacaktı...
Her villanın bir dönümlük bahçesi olacak ve ağaçlanmış olacaktı...
Hem halkımız dinlenip rahat edecek, hem de İzmir’in havası temizlenecekti...
Bugünkü pek çok yolsuzluğun ana kaynağı “imzasız belgeler”dir.
İşte, anlatıldığı üzere, bizzat başımızdan geçen ve onlarca yıl öncesinde bizzat yaşadığımız üzere, dosyalara böyle “imzasız belgeler” konuyor, ‘bu sakıncalıdır’ diye bir ibare konuyor, görevliler o “belgeye” dayanarak hareket ediyorlar!
“BÜROKRAT” yani “görevli” görevini yaptığı zaman hata ederse suçlanıyor ama görevini yapmadığı zaman suçlu olmuyor… Bürokrat yani görevli işin kolayını bulmuş, kendince çözüm üretmiş… O da bu sisteme, bu düzene istinaden görevini yapmıyor!
Bu sistem, bu düzen, bu “BÜROKRASİ DÜZENİ” yani “ZALİM DÜZEN” değişmedikçe, bu durum devam etmektedir. Mafyalar çoğalmakta, dosyalara imzasız kâğıtlar konmakta ve işler çıkmaza girmektedir. Sonuç olarak olan vatandaşa, olan halka olmaktadır.
BÜROKRASİ vatandaşlara zorluk çıkaran bir kurum hâlinde çalışmaktadır.
Vatandaşa kolaylık gösteren memur suçlanıyor, muhakeme ediliyor!
Çünkü “şebekeler ve oluşan mafyalar” onları ihbar ediyor ve ihbar müessesesine dayalı olarak görevliler hapse atılıyor. Ama “bürokrat” vatandaşa zorluk/lar çıkarırsa şebeke tarafından orada tutuluyor, başka kanallardan kaçakçılıkla veya rüşvetle sorunlar çözülüyor…