Değişen dünya, dershaneler ve yeni medeniyet
Dünya değişiyor, dünya dönüşüyor, dünyada önemli gelişmeler oluyor…
Dünyada bu önemli değişim ve gelişmeler oluyorken; biz ‘dershaneleri’ tartışıyoruz!..
Geçen haftaki dört yazımızda, geçen yüzyılın başından itibaren, oluşmakta olan Yeni Dünyanın ve yeni medeniyetin meselelerini enine-boyuna-derinlemesine ele aldık ve sırasıyla dedik ki; “Nesiller, yapılanlar ve yapılması gerekenler…” İkinci yazı: “Örgütlenme nasıl olmalı, nasıl olacak?..” Üçüncü yazı: “Dünyanın Sorunları ve Çözümleri…” Dördüncü yazı: “‘Sosyal Tufan’dan kurtulmak için…” Evet, ‘Sosyal Tufan’dan kurtulmak için… Çünkü sorun “SOSYAL TUFAN” seviyesine ulaşmıştır ve “acilen çözüm” beklemektedir…
“DERSHANELER MESELESİ” de dâhil olmak üzere, çağımızdaki her önemli meseleyi, işte böylesine geniş boyutları ile ele alma zorunluluğu vardır; elbette ‘TEŞHİS VE TEDAVİ’ yönleriyle birlikte… Aksi halde aynı sorunlar sürekli olarak var olmaya ve her fırsatta sükûn etmeye devam ederler… Nitekim hep öyle olmuyor mu?.. Öyleyse, son günlerin şu müzmin “Dershaneler Meselesini” de bu boyutları ile ele almak gerekiyor…
“Dershaneler kapatılsın” diyenler de, “kapatılmasın” diyenler de konuyu “EĞİTİM SİSTEMİMİZİN PERİŞANLIĞI” açısından, “GENÇ NÜFUSUMUZUN GELECEĞİ” açısından, “İSTİHDAM VE İŞSİZLİK” açısından, “TÜRKİYE’NİN GELECEĞİ VE DÜNYADAKİ YERİ” yani böylesine geniş açılardan ele alıp tartışmıyorlar, tartışamıyorlar!..
Neden tartışamıyorlar?!.
Sebepleri derin ama şöyle özetleyelim: Durumu bütün yönleri ile analiz etme bilgileri ve altyapıları olmadığı için diyeceğim, önce… Ama daha da önemlisi; bu köşede “ADİL (EKONOMİK) DÜZEN”e göre üretilen “TEŞHİS VE TEDAVİ” reçetelerine “KÖR-SAĞIR-DİLSİZ” davranmaya devam ettikleri için diyorum… Başka da bir şey demiyorum, diyemiyorum; “üç maymunları oynamaya devam edenlere” demeye de gerek yok!
***
Evet, başka bir şey demiyor ve “asıl meselenin” başka bir merhalesine geçiyorum.
İnsanlığın geçmişine derinlemesine ilmî bir bakışla baktığımızda görüyoruz ki; her bin yılda bir “YENİ BİR MEDENİYET” gelmiş. Her yeni medeniyeti “yeni peygamber” getirdiği “yeni bir kitap” ile kurardı. Kur’an’ı getiren “Son Nebi- Resul” idi ve “KUR’AN” ise kendisinden önce gönderilen bütün kitapları içeren “Son Kitap” idi. Artık yeni kitap gelmeyecekti. Vahyin yerini Kur’an ve Sünnet kaynaklı “icma ve içtihatlar” almıştı. Kur’an ve Son Nebi böyle söylüyordu. Nitekim öyle de oldu. Vahyin yerini “Fıkıh İlmi” aldı.
Burada özel ve önemli bir noktaya işaret etmek ve tarihe not düşmek gerekiyor: Batı dünyası niye çöküyor ve neden çökmeye mahkûm? Çünkü Batı dünyası “Fıkıh” ilmini anlamak bir yana; henüz böyle bir ilmin varlığından bile haberdar değildir!
Şimdi “Yeni Bir Dünya, Yeni Bir Dünya Düzeni” yani “YENİ KUR’AN MEDENİYETİ” kuruluyor... Kur’an, çağımızın gerektirdiği şekilde Usulü Fıkha göre yorumlanıyor ve insanlık “Yeni Kur’an Medeniyetini” çağımızın âlimleri ile kuruyor...
Olan budur; bunu görmek ve değişen dünyadaki bu gidişata uymak gerekiyor…
Bu vesileyle iyice bilinsin ve kavransın diye bir kere daha hatırlatıyorum…
“ADİL DÜZEN” budur, “ADİL EKONOMİK DÜZEN” de budur…
“ADİL DÜZEN MEDENİYETİ” de tam da işte budur…
***
Çağımızın yeni medeniyeti de elbette aynen eski medeniyetler gibi kurulacak...
Önce on kişiye yakın “âlim” bir araya gelip ilk aşiretlerini kuracaklar...
Sonra bu aşiret yani “ocak” yüz hanelik bir “semt” oluşturacak…
Daha sonra on semt bir “Adil Düzen Sitesi” kuracak...
Burası yeni Kur’an medeniyetinin, üçüncü binyılın, üçüncü milenyumun Medine’si olacak; çağımızdaki “Medine Sitesi” olacak; Mekke yine Mekke olmaya devam edecek...
Bunu yapmayı başaranlar var olmaya devam edecek, geride kalanlar “tarih” olacak…