Allah nurunu tamamlayacaktır...
Evet… ‘Allah nurunu tamamlayacaktır...
“Adil Düzene Göre İnsanlık Anayasası” tüm dünyayı aydınlatacaktır...
Bunu Adil Düzen Çalışanları yapacaktır...
Bir gün gelecek; Risale-i Nur Şakirtleri, Millî Görüşçüler, Ak Partililer, Süleymancılar ve Diyanet Mensupları “Adil Düzene Göre İnsanlık Anayasası”na sahip çıkacaklardır... Risale-i Nurlara sahip çıktıkları gibi sahip çıkacaklardır...
İnsanlık Allah’ın nuruna doğru adımını atacaktır...’
‘Evet, Adil Düzen Çalışanları, Allah’ın nurunu yani “Adil Düzene Göre İnsanlık Anayasası”nı tamamlayacaklardır. Bizim çalışmalarımızda eksikler ve hatalar olacaktır, yanlışlar olacaktır. Ne var ki insanlık çalışacak ve bu eksikleri tamamlayacak, bu hataları düzeltecek, bu yanlışları giderecektir. Sonunda insanlar O’nun nurunu bulacaklardır.
Adil Düzen Çalışanları bunu başaracaklardır; çalışanlar başaracaklardır, çalışmalara karşı çıkanlar değil. Nitekim Erbakan’ı “Adil Düzen”den vazgeçirtmek için uğraştılar ama başaramadılar; sonra tüm insanlık onun yani Erbakan’ın bu direnmelerine saygı duydu.’
‘Düzende ikrah yani zorlama yoktur. Hukuk düzeninde herkes kendi iradesiyle verilen hükmü kabul eder. Kabul etmeyen hukuk düzeni dışına çıkmış olur, hukuk düzeni onu korumaz. Düzen içinde kaldığı müddetçe zorlama yoktur. Bu sebeple savaş düzeni din değildir, askeri düzen din değildir. Din barış düzenidir, İslâm düzenidir. “Allah’ın indinde düzen barıştır” denmiştir. Barış da ancak hakem kararlarına uymakla olur.’ (s.7)
‘Burada kastedilen kâfirler, çağın sömürücü ve hükmedici düzenini savunan kimselerdir. Savundukları şey şirktir…
“Adil Düzene Göre İnsanlık Anayasası”nı kabul eden şirkten kurtulur.
Bizim söylediklerimizi kabul eden demiyoruz; Kur’an’ı kabul ederek Kur’an’a göre düzeni benimseyen şirkten kurtulur. Kişi Kur’an’ı bizim anladıklarımız gibi değil, kendi anladığı gibi anlayacaktır. Tevrat’ta, İncil’de, Furkan’da olanları da değerlendirecektir. İşte onlar şirk içinde olmazlar. Herkes kendi içtihat ve icmaları ile hareket edecektir.’ (s.8)
“Nur” kelimesi üzerinde durmamız gerekmektedir. / Nurdan kasıt Kur’an mıdır, yoksa Kur’an’ın getirdiği şeriat mıdır? / Onlar neyi söndürmek istiyorlar?
Kur’an’ı söndürmek istiyorlar. / Kur’an nurdur. / Kur’an aslında yeni bir şey getirmemektedir. Nasıl karanlıklar içinde lambayı yaktığınız zaman ışık her tarafı göstermekteyse; Kur’an da bir ışıktır, öyle bir ışıktır ki çevresini aydınlatır. Kur’an gelmiş ve ilk uygulamada her şeyin örneği verilmiştir.
Kur’an ne gibi yenilikler yapmıştır?
Kur’an gelmeden önce ilk şeriatı Hazreti Nuh peygamber getirmiş, kendisine kitap gelmemiştir, vahiy gelmiş ama kitap inmemiştir. Sünnet nasıl bizim şeriatınız ise onların da şeriatları böyle idi, peygamberlerin sözlerini içeriyordu. / Hazreti İbrahim peygambere ise Tevrat’tan birkaç sahife verilmiştir. Tevrat o sahifeler üzerinde tamamlanmıştır. Hazreti İbrahim’in yaptığı iş insanları dine akıl yolu ile davet etmesidir. İlmî deliller göstererek şirkten uzaklaştırmak istemiştir. / Ondan sonra Hazreti Musa peygamber gelmiş, Tevrat şeriatını getirmiştir. Hazreti Musa’ya sorarlar; sen zina yapsan seni de mi recm edeceğiz? Evet, ben zina yapsam beni de recm edeceksiniz der. Böylece insanlar şeriat karşısında tarağın dişleri gibi eşit olmuşlardır. / İnsanların inançlarına baskı yapılmasın diye Allah Tevrat’ı yalnız İsrail oğullarına göndermiş, diğer dinleri serbest bırakmıştır. Lâik düşünceyi insanlara anlatmak basit olmamıştır. Ülkemizdeki Halk Partisi (CHP) lâikliği hâlâ anlamamıştır, dinsizlik anlayışına devam etmektedir. Lâiklik dinden uzaklaşma değil, dinlere eşit şekilde yaklaşmadır. / Ondan sonra Hazreti Davut peygamber gelmiş, ekonomiyi hukuk düzeni içine yerleştirmiş ve ekonomiyi mistisizmden ayırmıştır. / Ondan sonra Hazreti İsa peygamber gelmiş, dinin sınırlarını çizmiş, “Allah’ınkini Allah’a, kralınkini krala” diyerek inancı tüm diğerlerinden ayırmıştır. (s.8; KUR’AN VE İLİM, 739. Hafta Semineri’nden aktardım.)