Türkiye ne yapmalı?
Mevsim değişim mevsimi… Değişim rüzgârları esiyor… Bütün mesele bu mevsimde olduğumuzu bilmek, değişim mevsimini değerlendirmek, değişim rüzgârını değerlendirmek...
Evet…
Şartlar değişiyor, dünya değişiyor, yeni bir dünya kuruluyor…
İnsanlık “Adil Düzen”e evriliyor, dünya “Adil Ekonomik Düzen”e doğru gidiyor...
Şartlar değişirken; şartlanmışlar, muhafazakârlar, eskiyi muhafaza derdinde olanlar yani “kör-sağır-dilsizler” inatla “Adil Düzen” ile ilgilenmiyor, “Adil Ekonomik Düzen” inkârlarını sürdürüyor ve AB-ABD yani Batı bataklıklarında dolanıp duruyorlar…
***
Yaptıkları nedir?
Bilerek-bilmeyerek, bilinçli-bilinçsiz, isteyerek-istemeyerek veya her neyse ve her nedense; sömürü sermayesinin senaryolaştırıp kendilerine oynattığı rollerini oynuyorlar...
Başka bir şey bilmedikleri için yeni bir şey yapmaları da maalesef mümkün değildir...
Değişen mevsime ayak uydurmak ve yenilik yapabilmek için www.akevler.org sitemize girip oradaki binlerce sayfalık bilgileri takip etmek, üzerinde düşünmek ve çok yönlü “Adil Düzen, Adil Ekonomik Düzen Çalışmalarını” değerlendirmek gerekir...
Sömürü sermayesi, varlığının ve tabiatının yani tıynetinin gereğini yapıyor, sömürüsünü sürdürebilmek için “Adil (Ekonomik) Düzen”in olmasını istemiyor…
Peki, ya muhafazakârların yaptıkları nedir; neyi kimin adına muhafaza ediyorlar?!.
***
Bu konuyu bizim dışımızda bu şekliyle yazan sadece bir-iki yazar var. Mahir Kaynak bunlardan biridir ve o da aynen bizimi gibi “tekel sömürü sermayesi ile ulus devletler arasında çatışma vardır” diyor. Sömürü sermayesi veya ulus devletlerden hangisinin galip geleceğini tartışmalıyız. Biz ve Mahir Bey, “sonunda ulus devletler galip gelecektir” diyoruz. Siyasi iktidar ve muhalefet henüz bu gerçekleri görmemiştir. Göremeyince yani bu tesbit ve teşhisleri yapamayınca, elbette gerekli “tedavi-çare-çözüm reçetelerini” de üretemiyorlar.
Sömürü sermayesi ulus devletleri bölüp birbirleri ile çatıştırmak ve savaştırmak istiyor. Sonra kendisi karşıdan kıs kıs gülüp sefasını sürecektir; aynen asırlardan beri yaptığı gibi. Bu hususta da Mahir Kaynak ile aynı düşüncedeyiz. Bize göre sermayenin bloklaştırması şöyle: Çin ve Rusya bir tarafta, AB ve ABD diğer tarafta... Türkiye batıda, İran doğuda... Bu şekilde Müslümanlar ikiye bölünmüş durumda… Sömürü sermayesi kanlı bir savaşla, mümkünse III. dünya savaşıyla, bir taşla iki kuş vurulacak, ulusal devletler mağlup edilecek...
İşte bu durumda siyasi partilerimiz özellikle ekonomide ve dış siyasette Millî Görüş sahibi olmalı; ekonomide ve dış siyasette “Adil (Ekonomik) Düzen” ile etkin olmalıdırlar.
‘Mevsim değişim mevsimi, değişim rüzgârları esiyor; bütün mesele, bu mevsimde olduğumuzu bilmek, değişim mevsimini değerlendirmek, değişim rüzgârını değerlendirmek’ dedik... Bütün mesele; tarihî değişim ve gelişim gereğe olarak tekel sömürü sermayesinin ömrünü tamamlamış olduğunu, “merkeziyetçi faizli ekonomi”den, “merkezi sermaye ekonomisi”nden “emeğe dayalı halk ekonomisi”ne geçilmekte olduğunu bilip kavramaktır...
Teknolojide ve haberleşmede ulaşılan bugünkü yani çağımızdaki bu seviyeden sonra, “hukukta ve yönetimde” yeni ilmî metot kullanılmalıdır. Bu hukuk ve yönetim modeli, İslâmiyet’te teknolojiden önce gelişmiştir. Sanayi gelişince ve insanlık sanayi çağına ulaşınca, o “eski hukuk ve yönetim” şekli, yeni gelişmişliğe yeterli olmaz, olamaz. On bin senelik “tarım dönemi hukuku ve yönetim modeli” artık sorunları çözemiyor. İslâm hukuku metodolojisi ile bugünkü hukuki sorunları ve yönetim çıkmazlarını çözmemiz gerekir.
“Adil Düzen” işte budur.
“Adil Ekonomik Düzen” işte budur.
“Adil (Ekonomik) Düzen Çalışmaları” işte budur.
O halde Türkiye’nin yapacağı şey “ADİL DÜZEN” üzerinde çalışmak olmalıdır.