Yeryüzünde bir “Adil Düzen” bucağı oluşsa…
‘Burada (yani bu âyette) söyleyen Allah’tır.
Muhatap kimdir?
Başta Hazreti Muhammed’dir.
Ondan sonra bütün müminlerin bucak başkanlarıdır.
Devlet başkanları da bucak başkanı oldukları için onlar da muhataptır.
Mekke bucağının başkanı da muhataptır. O kendi cemaatine söyleyecektir. Ona emredilen budur. Sonra bucak başkanına niyabeten bucağın müminleridir yani askerleridir; ilde zaptiye, ülkede ordudur.
Neyi söylemekle yükümlüdür?
Cihad edecek müminlerin bulunması gerektiğini söylemelidir.
Yeryüzünde bir bucak oluşsa, (Osmanlı Devleti’nin Söğüt’te bir aşiret olarak ilk oluşumunu hatırlayalım… RNE) “Adil Düzen”i kursa, sonunda tüm insanlık onun emrine girer. Evet, girer ve orası cennet gibi olur. İşsizlik yok, açlık yok, kavga yok, sıkıntı yok. Herkes cennet saadetinin ne olduğunu öğrenmiş durumdadır.
Herkes kendi aşiretinde yaşamaktadır. Aşireti ile sorunu oldu mu, ayrılıp yüze yakın kurulmuş aşiretlerden birine katılmaktadır. Yeter sayı bulursa kendi aşiretini kurabilmektedir.
Herkesin aşı vardır. Çalışmasa bile aç kalma korkusu yoktur. Kira veremeyeceğim diye korkusu yoktur. Topraktaki kira payından herkes yaşamaktadır.
Çalışacağı zaman iş yok diye bir şey söz konusu değildir. Çalışma kredisi var, kendisi onunla her zaman iş bulabilmektedir.
Artırdığı gelir ile hisse senedi almakta ve kirasından yararlanmaktadır. İstediği zaman da bu senetleri satarak geçici ihtiyaçlarını rahatlıkla gidermektedir.
Onun dışında artırdığı zamanlarında ilim öğrenme ve kendisini yetiştirmekle meşguldür. Her hafta imtihanlara girerek başarısının saadetini duymaktadır.
Böyle bir bucağa gelen komşular ve akrabalar bu bucağın özlemini çekeceklerdir. Bu sayede yeryüzü böyle bucaklarla dolacaktır.
Böylece hakemliğin sağaldığı imkânlarla tüm insanlık “Adil Düzen”e kavuşacaktır.
İnsan on arkadaş oluşturup da kendi aşiretini kurabildiği ve onlarla “Adil Düzen” üzerinde çalışmaya başladığı zaman tüm saadete ermiş olur, insanlığı kurtarır.
Bu işin kolay olduğunu sanmayınız. On mümini bulmak sanıldığı kadar kolay değildir. Ayrı ayrı müminler çok olabilir ama on mümin bir araya gelip cihad edemezler.’ (s.10)
‘İnsanlar devletlerinin yaşamasını istemektedirler. Bunu çocuklara iyi vatan yapmak için yapmaktadırlar. Herkes kendi çocuğunu düşünmekte, onların arzularını birinci derecede değerlendirmektedir. Hicret söz konusu olduğunda; çocuğun okulu var, oradan ayrılmak istemiyor derler. Oysa çocuğuna cehennemi yurt olarak bırakmakta, âhirette de kendisi cehenneme giderek çocuğunu öksüz bırakmaktadır. Kötü örnek olarak ona da kendi yaptığını yaptırarak onun da cehenneme gitmesine sebep olmaktadır.
Kötü, bozuk ve zalim düzende çocuklara;
-İlim bırakırsanız, onu hayırdan çok şerde kullanır.
-Ahlâk bırakırsanız, kötü toplulukta barınamayıp ezilip gider.
-Zenginlik bırakırsanız, kötü toplulukta herkes onu çarpmaya çalışır.
-Makam bırakırsanız, ya zulmeder ya da orada kalamaz, birileri onu indirir.
O halde ne yapmalısınız?
Çocuklarınıza adil topluluk yani “Adil Düzen” bırakmak durumundasınız; bilmiyorsa öğretirler, ahlâksızsa eğitirler, fakirse zengin ederler, zulmeden varsa korurlar.
Yani; kimse sadece kendi çocuğunu düşünmeyecek, herkesin çocuğunu düşünecek, çocuğunu mümin topluluğa, adil topluluğa yani “Adil Düzen”e emanet edecektir. (s.11)
KUR’AN VE İLİM, 735. Hafta Seminer Çalışmamızdan aktardım. Seminer notlarımızın tamamına ulaşmak istiyorsanız, kolay; www.akevler.org sitemizin “seminerler” kısmına tıklamanız yeterli olacaktır.