KUR’AN VE İLİM 733. seminer notlarından…
‘Kamu görevleri iki şekildedir; biri sivil yönetim diğeri askeri yönetimdir, biri ekonomik işler diğeri ise sosyal işlerdir. Bizim devlet düzenimizde askerler vardır, nöbetlilerden oluşurlar, kamu güvenliğini sağlarlar. İlk dönemde böyle idi. Kalelere sığınan askerler çevrenin güvenliğini koruyorlardı. Bir de yolcuları misafir olarak ağırlarlardı.
Bugün bu teşkilat askeri birlik ve sivil yönetim olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Asker ve polis güvenliği sağlar. Sivil yönetim ise ekonomik faaliyetlerde ve eğitimlerde bulunur.
Geçmişte insanları önce din yönetmiş, din adamları en üst sınıf kabul edilmiştir. Sonra siyaset yönetmeye başlamıştır. Bugün de ekonomi yönetmektedir.’ (s.4)
‘Emanetler ehil olanlara verilecektir. Topluluk içinde işbölümü vardır. İş bilgi ve beceriye dayanılarak yapılır. Bir kimsenin bilgi ve beceri sahibi olması ancak eğitim ve öğrenimle mümkündür. Bir kimsenin bir işi yapmayı bilmesi ve becermesi onun o işe ehil olması demektir. İlkel topluluklarda bu ehliyet halk tarafından tevcih edilirdi. Herkes herkesi tanıdığı için kimin neye ehil olduğunu kendisi takdir ederdi. Oysa bugün topluluk büyümüş ve işler çoğalmıştır, insanların ehil olanları bilmesi ve takdir etmesi mümkün değildir.
Bugün dayanışma ortaklıkları kurulacaktır. Dayanışma ortaklıkları ehil olduğuna dair üyelerine ve ortaklarına belge verecektir. Buna “ehliyet” denir. Ehliyeti dayanışma ortaklıkları tevcih eder. Bu ehliyet “teminatlı ehliyet”tir. İlmî, meslekî, ahlâkî ve siyasî ehliyetler vardır. Bunların her birinin ayrı dayanışma ortaklıkları vardır.
İşte, bir kimseye ilmî, ahlakî, meslekî veya siyasî ehliyeti tevcih etme, onu o işi yapmaya ehil ca’letmedir. Ehliyet onun o işi yapmaya ehil olduğunu belirler, o işi yaptığı veya yapacağı anlamına gelmez. O ehliyete sahip olmayan o işi yapamaz.
Bugün üniversiteler diploma vermekte ama sonra sorumlu olmamaktadır.
Kur’an düzeninde ise hangi dayanışma kime ehliyet vermişse, o meslek işini icra ederken zarar vermişse, bu zararı ona diploma veren dayanışma ortaklığı tazmin eder.
Demek ki bugün “zulüm düzeni” vardır; yetkilidir ama sorumlu değildir! Oysa yetkili aynı zamanda sorumlu olmalıdır. Ehliyet düzeninde ehliyet veren okul sorumludur. Şoför ehliyeti veren kurs/dershane, şoför hata ettiğinde zararı tazmin etmelidir.’ (s.5)
***
‘İnsanda dört meleke vardır; his, fikir, irade ve ünsiyet.
His ne yapılması gerektiğine, fikir nasıl yapılacağına, irade ne zaman yapılacağına ve ünsiyet nerede nasıl harcanacağına karar verir.
His sanatla, fikir dille, irade teknikle ve ünsiyet hukukla toplulukta icra edilir.
Böylece his toplulukta din olur, fikir toplulukta ilim olur, irade toplulukta ekonomi olur, ünsiyet toplulukta siyaset olur.
İlim, din ve ekonomide insanlar eşittir. Asker olsun sivil olsun fark etmez, hepsi tarağın dişleri gibi birbirine müsavidir. Bunlar hukuk düzeni içinde yaşarlar. Hakemlerden oluşmuş yargı kararlarına uyarlar. Sadece siyasette cihad edenler ile cihad etmeyenler müsavi değildirler. Cihad edenlerin cihad etmeyenlerden üstünlükleri vardır.
…
Topluluk nasıl kararlar alır?
Maşeri kararlar diyoruz. Dil, sanat, teknik ve hukuk maşeri kararlarla oluşur. Yetkili istişare eder. Ona karar verme vekâletini verirler. O da onların vekili olarak karar alır. Birlikte karar alınmış olur. İcma, ittifak, içtihat ve ittiba maşeri kararlardandır.’ (s.11)
‘Topluluk dediğimizde…
Ocağımız ayrı topluluktur; Allah’ın yaşama alanındaki tezahürüdür.
Bucak ayrı topluluktur; çalışma alanında Allah’ın halifesidir.
İl bir topluluktur; iç güvenlik alanında Allah’ın halifesidir.
Ülke bir topluluktur; dış savunma alanlarında Allah’ın halifesidir.
İnsanlık bir topluluktur; uygarlaşma alanında Allah’ın halifesidir.’ (s.12)