Savaşsız insanları yola getirme: Boykot
Bu âyetler (Tevbe Sûresi başındaki âyetler) çok önemli bir müesseseyi anlatmaktadır. Bu da boykot müessesesidir. Savaşsız insanları yola getirmenin birinci silahı boykottur.
Şeriata uymayan, hukuku kabul etmeyen, hakem kararlarını dinlemeyen kimselere ne yapılacaktır?
Suç şahsidir. Müşriklerden biri adam öldürüyor. Diğer bütün müşrikler ona arka çıkıyor ve onu destekliyor. Kısas ancak öldürene uygulanabilir. Onu destekleyene, onu teşvik edene, onu o filleri işlemeye sürükleyenlere kısas uygulanamaz.
Bu durumda ne yapmamız gerekir, kendimizi nasıl savunacağız?
Farz edelim ki doğuda PKK var, dağa çekilmiş, insanları öldürüyor, cinayetler işliyor. Kentte de bir örgüt var, bunları destekliyor, onlara silah gönderiyor, onlara yiyecek gönderiyor, onlara bilgi veriyor, bunu da alenen yapıyor.
Onları nasıl caydıracağız? Bunu yapanların cezaları ne olacaktır?
Kur’an bunun için bize boykot emretmektedir. Hakemlerin kararı ile onlara karşı boykot ilan edilir. Yani dağdaki eşkıyayı kimse desteklemeyecek, onlara yataklık etmeyecek. İşte buna uyanlar bir tarafa, uymayanlar bir tarafa geçmiş olacaklardır. Boykota uymayanlar da boykot edilir.
Ya halk dinlemezse, boykota uymazsa, o zaman ne yapacağız?
Her şeyden önce “merkezi yönetim” ile yönetilen bir yerde böyle bir boykotu kimse dinlemez. Merkezi yönetim ile halk arasında böyle bir yakınlık ilişkisi yoktur. Bu sistem ancak “yerinden yönetim”de çalışabilir. Birbirini tanıyan ve herkesin her gün ne yaptıklarını bildiği küçük topluluklarda bu boykot uygulanabilir. Bu sebepledir ki her bucağın ayrı kendisine has kamu hukuku vardır, ceza hukuku vardır. Suçlar oranın halkı tarafından suç kabul edilmekte ve ayıp görülmektedir. Yönetim kendilerindendir. Halk yöneticisine topluluğa itaat ettiği gibi itaat etmektedir, başkanına sadakatle bağlıdır. Başkanın başkanlığını kabul etmiyorsa oradan hicret edebilmelidir. Bu sebepledir ki İslâmiyet’te yakalama veya tutuklama diye bir şey yoktur. Yurt dışına çıkma yasağı yoktur. Herkes her zaman bucağı terk edebilir. Gittiği bucakta kendi hakkını savunur, hakem kararlarına orada itaat eder. İtaat etmezse mahkeme kararı ile kanı heder olur. Bucakta yaşayan herkes kendi dayanışma sorumlularına bağlıdır, onlara tarikattaki müritlerin şeyhlerine bağlı oldukları gibi bağlıdır. Onlar eğer ‘filanla konuşmayacaksınız’ derlerse, konuşmazlar. Konuşurlarsa, dayanışma sorumluları onları dayanışma sorumluluğundan çıkarır.
Bir bucakta yaşayabilmek için o kişinin mutlaka bir ilmî bir de siyasî dayanışma ortaklığı etrafından kabul edilmesi gerekir. Hiçbir dayanışma ortaklığının kabul etmediği kimse o bucakta yaşayamaz. Bucak başkanlarının nefy yani sürme yetkileri vardır. Sürülen kimse bucağa döndüğünde kanı heder olur.
Her bucak sakini bucağını her zaman değiştirebilir. Kendisi taşınır. Mallarını alıp götürebildiği gibi taşınmaz değerlerini ise devlet peşin ödeyerek satın almak zorundadır.
Hâsılı, “hicret demokrasisi” vardır. Dayanışma sorumlularına ve başkana içten bağlı olmayanlar o bucakta durmazlar, kendilerine yeni bucak bulurlar. Yahut başkanları onları bucaktan sürebilir. Bucakta kalanlar boykot emirlerine isteyerek kesinlikle uyarlar.
Bu durumda boykot kısastan sonra en etkili bir müeyyidedir.
Bu âyet bize işte bu çok önemli boykot müessesesini anlatmaktadır.
Yaptırımlar derece derecedir. 1- İlişkileri kesmek, onlarla alışveriş yapmamak. / 2- Boykot ilan etmek. Boykotta onlarla görüşülmez bile. Onların bizim aramızda dolaşmalarına izin verilmez. / 3- Abluka altına almak, çevresini çevreleyip çıkışı serbest bırakıp girişi yasaklamak yani askeri usulle boykotu uygulamak. / 4- Savaşmak. Bu en son çaredir. Onlar başlamazsa savaş tarafımızdan başlatılmaz. (Devamı var)
“KUR’AN VE İLİM 724. Hafta Semineri” sayfa 2 ve 3’ten aktardım. Devamının ve tamamının www.akevler.org “Seminerler” bölümünden okunmasını tavsiye ederim.