İnsanlık ve Türkiye nereye gidiyor?
Tarihin akışı yani insanlığın mukadderatı vardır, Onu kimse değiştiremez. Su denize doğru akıp gidecektir, Baraj yapsak da yine o su biraz sonra denize ulaşır. Biz bu akan sudan nasıl yararlanacağımızı düşünmeliyiz. Bir de suyun nereye aktığını bilmemiz gerekir. Evet, su yani tarih yani insanlığın mukadderatı nereye doğru akıyor? Yeni ekonomik düzeni yani “Adil Ekonomik Düzen’i anlatırken biz varsayımlar ortaya koyduk.
a) İnsanlık doğu ve batı uygarlıklarına ayrılmıştır. Doğu uygarlıkları peygamberlerin kurdukları uygarlıklardır, hakkı üstün tutarlar, insanlara hukuku öğretirler; bu uygarlıklar Mezopotamya, İbrani, Hıristiyanlık ve İslâmiyet’tir. Batı uygarlıkları Mısır, Yunan, Roma ve Avrupa uygarlıklarıdır; bu uygarlıklar kuvveti üstün tutar ve insanlığı teknikte ileri götürürler.
b) Uygarlıkların ömrü biner senedir. Hak uygarlıklar 500’üncü senelerinde iken kuvvet uygarlıkları yeniden doğarlar. Kuvvet uygarlıkları 500’üncü senelerine gelince hak uygarlıkları doğar. Bugün batı uygarlığı zirvededir, çökmeye başlamıştır. Hak uygarlığı ise yeniden doğmaktadır. Bizim kırk yıldan beri “FAİZLİ İŞÇİLİK SİSTEMİ”ne alternatif olarak sürdürmekte olduğumuz “FAİZSİZ ORTAKLIK SİSTEMİ” yani “ADİL (EKONOMİK) DÜZEN” çalışmalarımız, işte bu yeni uygarlığın getirilmesi çabalarımızdır.
c) Uygarlıklar birçok uygarlığın sentezinden doğar, bu sentezi de bir kavim yapar. Miladi tarihten 200-300 sene evvel bir peygamber gelir ve doğu uygarlığını yaşar, batı uygarlığını da öğrenir, bunları sentez eder, miladi bin yılbaşlarında insanlığa sunar, böylece “YENİ DOĞU MEDENİYETİ” doğar. Kuran’dan sonra yeni kitap gelmeyecek, yeni peygamber gelmeyecektir. Peygamberlerin yerini âlimler (nebilerin vârisleri olan âlimler), kitapların yerini müspet ilimle yorumlanmış son kitap Kur’an alacaktır.
d) Doğu medeniyeti yeniden oluşmakta… Batı medeniyeti günümüzde zirvede ve artık çökmekte... Bugünkü medeniyetleri sentez etme ve yeni medeniyeti kurma işi de Türkiye’ye verilmiştir. Türkiye iki-üç asırdan beri buna hazırlanmıştır. Tarihin akışı yani insanlığın mukadderatı bunu Türkiye’ye vermiştir. Sadece Türkiye’de son iki medeniyetin literatürü derlenip toparlanmıştır ve bu potansiyel sadece bu topraklarda yaşayan insanlarda görülmektedir. Biz ‘bu görevi Allah vermiştir’ diyoruz; başkaları ilim, tarihin akışı, mukadderat vermiştir diyebilir.
1980’lerde biz bu varsayımları halka anlatma çabası içine girdiğimizde aslında anlatırken biz de öğrenmiş oluyorduk. Sonra Adil Düzen Çalışanı çalışma arkadaşımız Süleyman Akdemir, bu konuyu Ord. Prof. Dr. Sulhi Dönmezer nezdinde “doktora tezi” yaptı. Necmettin Erbakan Hocamız 12 Eylül darbesi sonrasında hapisten çıkıp da Altınoluk’ta ikamet etmeye başladığı günlerde, Süleyman Akdemir arkadaşımızın işte bu “doktora tezi çalışmasını” takdim ettik. Erbakan Hocamız bir hafta içinde tezi okuyup değerlendirdi. Ondan sonra da bilahare “ADİL DÜZEN ÇALIŞMALARI” olarak adlandıracağımız çalışmalarımız Hocamızın başkanlığında istikrarlı bir şekilde başladı. Her hafta bir veya iki gün Altınoluk/Balıkesir veya Ankara’ya gider, yeni III. binyıl medeniyeti ya da bendenizin son yıllardaki isimlendirmesiyle “ADİL (EKONOMİK) DÜZEN MEDENİYETİ” üzerinde çalışırdık. “ADİL (EKONOMİK) DÜZEN”i Erbakan Hocamızın başkanlığında işte bu ekip hazırladı. Çalışmalar aksamadan devam ediyor, bendeniz de bu köşeden siz değerli okuyucularımı bilgilendirmeye gayret ediyorum.
Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamızın büyüklüğü ve diğer insanlara olan üstünlüğü işte buradan gelmektedir. Doktora çalışmasının önemini ve değerini bir hafta içinde anladı, o günlerden itibaren değerlendirmeye ve geliştirmeye başladı, geri kalan hayatı boyunca bunun mücadelesini verdi. Biz bu mücadelenin en yakın şahitlerinden ve çalışanlarından olduk.
Bizim ortaya koyduğumuz varsayımlar, kafamızdan uydurduğunuz varsayımlar değildir. Bunlar Kuran’ın bugünkü müspet ilimlerin verileri içinde, tarih ilminin de teyitleri ile ortaya konmuş kurallardır. Batı’nın bunları anlamaması, işine gelmemesi sebebiyledir. Zavallı AK Partililer ise “Adil (Ekonomik) Düzen”i bırakma şartıyla iktidar edildiklerini zannediyorlar.
İslâm ülkelerine ise henüz tam bağımsız olamadıkları için ulaşabilmiş değiliz.
İnşaallah, dün İstanbul’da başlayan bu seneki “YENİ BİR DÜNYA ve ADİL DÜZEN” temalı, “22. MÜSLÜMAN TOPLULUKLAR BİRLİĞİ KONGRESİ”, İslâm Âlemi ve insanlığa ulaşmamız için başlangıç vesilesi olur... Ve’s-SELÂM mea’d-dua, dua, dua…