İNSANLIĞIN GELECEĞİ
“TÜRKİYE’NİN GELECEĞİ” başlıklı iki yazı geçen ayın başında (3 ve 6 Nisan) bu köşede yazıldı. Bugün “İNSANLIĞIN GELECEĞİ” çalışmamızı okuyorsunuz. “GELECEĞİN SOSYAL GRUPLARI” bundan sonraki yazı konumuzdur. Bu yazılarımızla birlikte “GELECEĞİN DÜNYASI” kitabımız okunursa, yararlı olacağı görüşündeyim. (İlgilenenlere Not: Kitabımıza www.akevler.org sitemizin “Kitaplar” bölümünden ulaşmak mümkündür.)
İNSANLIĞIN GELECEĞİ önemli bir mesele, üzerinde sıklıkla durulmayı hak ediyor.
Kur’an yani İslâmiyet, diğer dinlerden farklı olarak ileri uygarlık düzeni getirmiştir.
a) Vahye dayanan dinden/düzenden akla dayanan düzene geçilmiş, içtihat ve icmalarla insan aklı yönetime ve hayata hâkim kılınmıştır.
Batılılar bu sistemi/düzeni ekseriyet sistemine geçirerek komikleştirdiler.
b) Dine dayalı yönetim biçimlerini kaldırarak, değişik dinlerde olanların bir topluluk içinde birlikte yaşayarak oluşturdukları düzen getirilmiştir.
Batılılar bunu dinsizlik anlamında lâikliğe (dinsiz lâikliğe) dönüştürdüler.
c) Hâkimlik sistemi yerine “hakemlik sistemi” getirilmiş, ekseriyet demokrasisi yerine “hicret demokrasisi” getirilmiş ve İslâm medeniyetinin hükümran olduğu yerlerde uygulanmıştır.
Batılılar bu uygulamaların sadece karikatürlerini yapabilmektedirler.
d) Merkezi yönetim yerine “yerinden yönetim” getirilmelidir. Kişi kendi memleketinde çalışır, aile içinde yaşar. Tek başına yaşayamadığı için aşireti yani ocağı içinde yaşar, kabilesi yani bucağı içinde çalışır, şa’bında yani ilinde iç güvenliğini sağlar, kavminde yani devleti içinde savunmasını gerçekleştirir. İnsan, insanlık (beşeriyet) içinde de uygarlaşmaya devam eder. Hazreti İbrahim’in başladığı insanları tek millet yapma faaliyeti Kur’an’la tamamlanmıştır.
Batı dünyası bu konuları/meseleleri ne kadar anlamış ve ne kadar uygulayabilmektedir?!.
Kur’an’ın bütün beşeriyet/insanlık için getirdiği ileri ve mütekâmil düzenin geçmişte tam olarak uygulanması mümkün değildi; çağımızın imkânlarıyla uygulanacaktır inşaallah…
Kur’an emrettiği ibadetlerle insanları uygarlaştırdı.
a) Miras hükümleri; hesap ilmini ve cebri öğretti.
b) Kıble ve namaz vakitleri; astronomi, coğrafya, trigonometri ve pusulayı öğretti.
c) Helal ve haramlar; kimya ilmini, biyoloji ilmini ve bunlara bağlı ilimleri öğretti.
d) Cihat emri; barutu, ateşin gücünü ve bunlarla ilgili diğer değerleri öğretti.
Batı dünyası bu bilgileri aldı ve bunlar sayesine bugünkü sanayi çağını oluşturdu, çağımızdaki müsbet ilimleri ortaya koydu.
Sanayinin doğması için sermaye terakümüne/birikimine ihtiyaç vardı. Faiz meşrulaştırıldı, tekeller oluştu. İnsanlık uygarlaştı. Çağımızda bunlar gerçekleştiği için artık faize, faizli ekonomiye ve tekel işletmelere gerek kalmamıştır. a) Kâğıt para keşfedilerek merkez bankalarının istenilen paraları üretme imkânı doğdu. b) Standart parçalar üretilerek küçük işletmelerde büyük işler yapılır hâle geldi, küçük standart parçalar da mal oldu. c) Nakliyenin ucuzlaması ve gelişmesi sayesinde tüm dünya tek pazar hâline geldi. d) Devletin ekonomiye müdahalesiyle tekele gerek kalmadı. Böylece sermayenin faizli düzeni sona ermektedir.
“YENİ DÜNYA DÜZENİ” yani İNSANLIĞIN GELECEĞİ artık hicret demokrasisine, yerinden yönetim sistemine, değişik görüşlerin ve inanışların birlikte yaşamasına, tekelsiz serbest arz ve talep kanunlarına dayanacaktır. Ortaklık ilkesi içinde sosyal güvenliğe dayalı yeni bir dünya düzeni yani “ADİL DÜZEN, ADİL EKONOMİK DÜZEN” kurulacaktır; kuruluyor...
TÜRKİYE, hem kendisi hem de insanlığın geleceği açısından, siyasette ve ekonomi dâhil olmak üzere hayatın her alanında “ADİL (EKONOMİK) DÜZEN”i uygulamalıdır.
TÜRKİYE, dış siyasette ‘yurtta sulh, dünyada sulh’ ilkesine sıkı bir şekilde bağlanmalı, asla komşularının topraklarına göz dikmemeli, asla onlara hükmetme sevdasında olmamalıdır.
TÜRKİYE dünyanın merkezindedir, gümrükleri ve vizeleri kaldırmalı serbest pazar hâline gelmelidir. En önemlisi, Türkiye kesinlikle bloklardan birine dâhil olmamalı, tarafsız kalmalı, haklıya haklı, haksıza haksız demelidir.
Nihayet, TÜRKİYE ve bilhassa İstanbul ilmî, dinî, iktisâdi ve siyasî açıdan uluslararası merkez hâline getirilmelidir. Türkiye, İNSANLIĞIN GELECEĞİ için bunları yapmalıdır.