“III. Binyıl İslâm Düzeni”ne doğru…
“Müstakim sırat tektir. Hazreti Âdem’den başlamış, Son Nebi Hazreti Muhammed ile olgunlaşmış ve kemale ermiştir. Bundan sonra da kıyamete kadar devam edip gidecektir. Herkes bir merkezde toplanacaktır. Ayrılık yoktur.
Biz…
a) Devletimize sadık olduk, ayrı devlet kurma yerine meseleyi devletimizi yüceltme olarak ela aldık.
b) Akevler İslâmiyet’i özellikle “DÜZEN” açısından yalnız Kur’an ehli olarak anlamamış, tüm dünyada hakkı benimseyen ve barışçı olan, hakem kararlarına uymayı kabul eden din/düzen mensupları olarak anlamıştır.
c) Ülkemizde de siyasi parti olarak karşı partileri değil, komşu partileri anlamış, rakip değil refik gibi anlamış, CHP dâhil herkesle koalisyon yapmışızdır.
d) Nihayet Risale-i Nur şakirtlerini, Süleyman Tunahan müritlerini, Diyanet İşleri Teşkilatı mensuplarını ve bütün tarikatları bizden kabul etmişizdir. Onların bize muhalefeti onları dışlamayı gerektirmez, biz onlar kabul ettik.
İşte buradaki “Câhedû Meaküm”ü böyle anladık.
Biz Ehl-i Hak olan herkesle beraberiz. Kur’an; “siz onları seversiniz, onlar sizi sevmez” diyor. Herkesi sevgiyle kucaklayamayan kimseler mü’min olamazlar. Mü’minler “kötülerle” değil “kötülükle” mücadele ederler. Bizim mücadelemiz sigara içenlerle değil “sigara” iledir.
“Meaküm” kelimesi ile ifade edilen tarihî gelişmede geçmişteki Hak Ehlini dışlayanlar onlarla beraber olamayacakları için sırat-ı müstakimde olamazlar.
a) Hazreti Nuh’un uygarlığı,
b) Hazreti İbrahim’in uygarlığı,
c) Hazreti Musa’nın uygarlığı,
d) Hazreti İsa’nın uygarlığı bizim uygarlığımızdır, biz onların vârisiyiz.
Onlardan sonra da;
1) Sahabeler,
2) Emeviler,
3) Abbasiler,
4) Selçuklular ve Osmanlıların kurdukları uygarlıklar bizim uygarlıklarımızdır. Biz onların devamıyız. Biz onlarla beraber olanlarız.” (s.7)
“Devlet iki şekilde oluşur.
Biri; silahlı güç zorla insanlara itaat ettirir ve düzeni kurar.
Firavunun düzeni böyle kurulmuştur.
Diğeri ise; biri çıkar, insanları yeni düzene davet eder, kabul edenler oraya hicret ederler, kendi iç düzenlerini kurarlar, nefisleriyle mücadele ederler, yeni düzenlerini oluştururlar.
Siteler hâlinde oluşan bu düzene komşuları örnek alarak katılırlar. Böylece BUCAK, İL, ÜLKE VE SONUNDA DA İNSANLIK YENİ DÜZENE GİRMİŞ OLUR.
“YENİ HAK DÜZEN”in kurulmasının temeli dayanışmadır, hicrettir.
Bu satırları okuyanlar unutmasınlar ki mevcut düzeni asla değiştiremezsiniz, hak düzen yapamazsınız. Hicret etmeniz ve önce bir hücre kurmanız gerekmektedir. “Çalışmada ve yaşamada birbirleri ile anlaşabilecek kimseler bir araya gelecekler” (1967’de kurulan Akevler Kredi ve Yardımlaşma Kooperatifi’nin gaye maddesi), önce bir yüz dairelik apartman yapacaklar ve orada “III. Binyıl İslâm Düzeni”ni kuracaklardır. Sonra komşu apartmanlar birleşecekler, bir bucak kooperatifi kuracaklar ve orada şeriatı oluşturup uygulayacaklardır. Mevcut olan kanunlar buna müsaittir. Sadece bedeni ceza uygulayamazsınız, onun yerine kooperatiften çıkarma yetkiniz olacaktır…” (s.8)
(711. hafta “KUR’AN VE İLİM” seminer çalışmamızdan aktardım.)