“İCMA ve İÇTİHAD” mı dediniz?!.-2
KUR’AN her yerde ve her zaman yani her çağda uygulanacak bir kitaptır, çünkü o doğrudan şeriatı getirmemiş, her devirde şeriatın nasıl tedvin edileceğini öğretmiştir.
Kur’an bunu “İÇTİHAD VE İCMA MÜESSESELERİ” ile sağlamaktadır.
Âlimler içtihad yaparlar.
Böylece alternatif şeriatlar ortaya çıkar ve ona göre bucaklar kurulur.
Her bucak kendisine bu âlimlerin ürettikleri şir’alardan birini seçer ve o bucağın sorunlarını o İÇTİHATLAR ve onların İCMALARI ile çözülür.
Zamanla eski içtihad ve icmalar sorunları çözmez olur.
O zaman ya o topluluk kendisini yeniler, YENİ İÇTİHAD VE İCMALAR ile yeni bucak oluşmuş olur yahut eskimiş ve artık sorunları çözemeyen hukuka sahip bucaklar fakirleşerek halkı oradan göç eder ve o bucaklar sönüp biter.
***
Kur’an’ın ilk örneği Hazreti Peygamber zamanında uygulanmıştır.
Kur’an bu dönemde canlanmış ve yaşanan canlı bir müessese olmuştur.
Kur’an’ı anlamak ve uygulamak için Sünnet’e mutlaka ihtiyacımız vardır.
Sonra MÜÇTEHİD İMAMLAR geldiler, “İÇTİHAD VE İCMA USULLERİNİ” ortaya koydular ve Kur’an’ı Sünnet’e dayanarak şeriatlaştırdılar.
Bin sene bu şeriat yetti.
Bin sene sonra onların şeriatı yetmez oldu.
İşte İslâm âlemi bu sebeple geriledi ev bugünkü durumlara duçar oldu.
1924’te Ahkâm-ı Şer’iyye lağvedilerek I. Kur’an uygarlığı şeriat dönemi sona erdi.
***
O günkü siyasiler, Batı dünyasının sorunlarını çözdüğünü zannettiler.
Batılılaşırsak sorunlar çözülmüş olacaktı, bizim sorunlar da çözüme kavuşturulacaktı.
Bunun yanlış olduğunu ilk keşfeden Mustafa Kemal olmuştur. Batı’nın sorunları çözmediğini, taklitle sorunların çözülmeyeceğini bilmiş, “muasır medeniyetin fevkine çıkmayı” hedeflemiş ve bu yolda “elimizde tuttuğumuz meşale müsbet ilimdir” demiştir.
Batı sanayide ve teknolojide ileri gitmiştir ama hukukta 1400 senenin çok gerisindedir.
İçtihadı halkın heva ve heveslerine indirgemiştir.
İcmayı da ekseriyetin parmaklarına yani ekseriyet sistemine dayandırmıştır.
İSLÂM HUKUKU karşısında Batı hukuku bir insanın karikatürü bile değildir.
İçtihad ve icma inanlığın ideal yaptığı gerşek demokrasinin uygulamasıdır. İlme dayanmaktadır. Evet, âlimini kişiler kendileri seçecek ama seçilen kişi mutlaka âlim olacaktır.
Ne var ki ilim siparişle elde edilemez, mağazalarda, marketlerde ilim satmıyorlar.
İlim uygulamalı çalışmalarla yani ilim ile amelin birlikteliği ile elde edilir.
Önce ilmi öğreneceksin, projeyi yapacaksın, uygulayacaksın...
Hatalarını görecek ve yeniden proje yapacaksın...
Ondan sonra yeniden uygulayacaksın...
Bu durum devam eder ve proje olgun şeklini alır.
Uygulanır ve yaşlanır.
Uygulanan proje yaşlandığında yeni projelere ihtiyaç vardır.
***
İşte, günümüzde bu usulü öğreteceğimiz ve birlikte çalışacağımız “MÜÇTEHİD ARAŞTIRMACI” adaylarına ihtiyacımız vardır. Bunlardan yüzlercesi çalışır, belki içlerinde üç-beş kişi o seviyeye ulaşır, diğerleri onların yardımcı ve uygulayıcıları olurlar.
Dört delile -yani KİTAP-SÜNNET-İCMA-KIYAS’a- dayanarak “III. BİNYIL UYGARLIĞI” ya da “KUR’AN UYGARLIĞI” elbette kurulacaktır. Allah nurunu tamamlayacaktır. Biz bu çalışmaya karınca kaderince katkıda bulunmakla mükellefiz.
Ve’s-SELÂM...