Faiz fesattır, zina fesattır, çürütüp çökertir
“Eskiden devletin yalnız güvenlik görevi vardı. Hazreti Davut aleyhisselâmla devletin ekonomik görevi de ortaya çıktı. Bugün devlet her iki görevi birden yürütmektedir. Ekonomik işleri yapan ve yürüten ile siyasi düzenlemeyi ve güvenliği sağlayan yönetim birleşmiştir. / İslâm düzeninde tam bir kuvvetler arası işbölümü vardır. / 1- Meclis yasaları yapar. / 2- Kooperatifler yasalara göre uygulamayı gerçekleştirir. Herkes kendi içtihadı ile uygulama yapar. Uygulama yürütme tarafından yapılır. Sivil kuruluştur. / 3- Hakemlerden oluşan bağımsız yargı vardır. Nizaları çözer. / 4- Hakem kararlarını infaz eden silahlı güç vardır. Bu yönetmedir. / İşte bu sistem çalışmadığı için ülkemizde ve dünyada sıkıntılar vardır...” (s.8)
“Bugün Türkiye Devleti sıkıntıdadır. / a) Dış borçlar gittikçe artmaktadır. / b) Köyler boşalmakta, tarım ve hayvancılık çökmektedir. / c) Rüşvet ve kamu mallarını yağmalama değişik şekillerde sürüp gitmektedir. / d) Terör ile mücadele edenler hapse atılmış, terör mensupları ile ise barış müzakereleri yapılmaktadır...” (s.9)
“Her şey düzgün giderken birden bulut meydana gelir, ortalık kararır, sel gibi yağmur yağar. Demokrat Parti’yi ve o dönemi ele alalım. DP 1950’de iktidara geldi. Dışarıdan borç alarak ülkede yatırımlara girişti. 1954’ye kadar işler çok iyi geçti. Sonra beklenmedik bir olay oldu, dış krediler kesildi, tüm yatırımlar yarım kaldı. Devlet borçlar içinde ezilip gitme durumunda idi. Parti buna çare buldu. Hazinedeki altınları sattı ve yatırıma devam etti. 1957’ye gelindiği zaman altınlar da bitti, yine darboğaza girildi. Demokrat Parti bu sefer karşılıksız para çıkardı ve yatırımları tamamladı. Artık meyveleri toplama zamanı gelmişti. Yapılan fabrikalar, açılan yollar, kurulan santraller çalışacak, ülkemiz borçlarını ödeyecekti. O zaman 30 milyar TL borcumuz vardı ve ülkemiz gelişmiş ülkeler arasına gelecekti. Beklenmedik bir olay oldu, askeri darbe gerçekleşti. / Böyle beklenmedik olaylar fitnedir. Topluluk içinde sessiz bir şekilde oluşur, birden patlar…
FESATTA İSE DURUM BÖYLE DEĞİLDİR. TOPLULUK YAVAŞ YAVAŞ BOZULMAYA GİDER, TOPLUĞU HASTA EDER VE ZAMANLA ÇÖKERTİR.
FAİZ FESATTIR. Faiz emeksiz paranın kazanılmasıdır. Yani faiz demek karşılıksız para demektir. Bu da enflasyona sebep olmadır. Enflasyon ise fiyat ve ücret anarşisini doğurmaktadır. Bu durun işsizliği, açlığı, borçlanmayı, yolsuzluğu, rüşveti ve anarşiyi peş peşe getirmektedir. Birden değil zamanla oluşan bir kötülüktür.
ZİNA DA FESATTIR. Zina yoluyla bir kadın evlenmiyor. Evlenmeyince on erkeği doyurabilir. On erkek evlenmeyince on kadını zinaya götürür. Böylece zincirleme evlilik dışı yaşama doğar, hastalıklar yayılır, nüfus azalır, uzun zaman sonra topluluk bozulur.
DAYANIŞMA ORTAKLIĞI bütün bunlara mâni olmaktadır. Dayanışma ortaklığında kredi faizsiz temin edilmektedir. İş yapan herkes için sermaye söz konusu olmamaktadır. Dolayısıyla faizli paraya dayanışma içinde olanların ihtiyacı bulunmamaktadır.
LOJMANLI İŞYERLERİNDE evlilere iş ve mesken temin edilmekte, evlilik dışı ilişkilerde bulunanlar işten çıkarılmakta, dolayısıyla zinanın fesadından semt korunmaktadır. / Kur’an’da yüz dairelik lojmanlı işyeri apartmanlardan Nur Sûresi’nde bahsedilmektedir. Zina yasağı bu sûrede sûrenin başında getirilmektedir. Böylece âyet bize yüz lojmanlı işyeri apartmanlarında dayanışma içinde yaşamamızı emretmektedir.
Bir elma bir taraftan çürümeye başladığı zaman yavaş yavaş bu çürüme elmanın tamamına sirayet eder. Yetmez, sonra yan yana olan torbadaki büyün elmaları çürütür. Eskiden bunun neden böyle olduğu bilinmiyordu. Bugün bunun böyle olmasının sebebi çok iyi bir şekilde bilinmektedir. Çürütücü bakteriler vardır, onlar canlıdır, çoğalarak elmayı çürütürler ve diğer elmalara geçerler. FESAT da böyledir. Bir topluluk içinde bir yerde fesat başladı mı bu fesat her tarafa yayılır. Bu yayılmayı önleme iki şekilde olur. Ya bu şekilde çürümüş elmaları torbadan çıkarıp ayıklar ve atarsınız, kalan elmalar sağlam kalır. Bu uygulama çürüyenler azsa yapılabilir. Çürüyenler çoksa torbadan veya sandıktan sağlam olanları alırsınız, diğerlerini çürümeye bırakırsınız, onlar kendi kendilerini yok ederler.” (s.10)