Batı’nın çözemedikleri ve çözüm önerilerimiz
Haçlı Seferleri sayesinde Müslümanlardan “müsbet düşünceyi” öğrenen Batı, İslâm’ın şer’î kıyasını sanayiye uyguladı ve çok büyük başarılara ulaştı. Teknolojiden yararlanarak müsbet ilimde de çok ileri adımlar attı. Ancak bu başarılarının yanında Batı’nın çözemediği çok önemli alanlar ve sorunlar vardır. Her şeyden önce “HUKUKTA” hiçbir ilerleme kaydedemedi. İnanarak söylüyoruz, Avrupa hukukta İslâmiyet’in bin sene gerisindedir, bir Usûl-ı Fıkhı bile yoktur. Bugün en büyük sıkıntı buradan gelmektedir. On bin senelik “tarım dönemi hukuku” ile “sanayi dönemi” yönetilmek istenmektedir. Bu anlayışla “III. Binyıl Sorunlarını” çözmek mümkün değildir. Biz “ADİL DÜZEN’E GÖRE İNSANLIK ANAYASASI” çalışmamızla muasır medeniyetin en az yüz senelik hukuki sorunlarını çözmüş bulunuyoruz. Türkiye AB ve Batı peşinde oyalanıp duracağına, bu çalışmamızı ve diğer çalışmalarımızı uygularsa, Batı dünyasının üstüne (muasır medeniyetin fevkine) çıkar.
Batı’nın halledemediği başka bir konu da “TARIM MESELESİ”dir. Merkezî yönetimle “sanayi sorunu” çözülür. Nitekim Batı bu sorunu çözmüştür. Şimdi yazdığımız bilgisayar onların başarısıdır. Oysa tarım hâlâ ilkel durumdadır. Merkezî işletmelerle sorunu çözmek için çalışmakta, bu da tarımı mahvetmektedir. Tek tip tarım uygulamaları dejenerasyon meydana getirmektedir. Bizim sanayide çözeceğimiz fazla bir şey yoktur ama tarımda “aile tarımını geliştirmek” suretiyle tarımı ilmîleştirmemiz gerekmektedir.
Batı dünyasının başka bir geriliği de “FELSEFE”de olmuştur. Batı analiz yapmakta, füruda sorunları çözmekte ama bütüne gidememektedir. Ayrı ayrı konularda çalışanların birbirlerinden haberleri olmamaktadır. Biyolojide DNA’lar keşfedilmiştir. İhtimaliyet hesapları ile insanların çok anne babadan oluşması mümkün değildir. Ama biyologlar ve antropologlar hâlâ 19. asrın mantığı içindeki saçmalıkları savunmaktadırlar. Bizim yeni hikmetler üzerinde çalışarak birbirinden kopmuş ilimleri bütünleştirmemiz gerekmektedir.
Batı’nın çözemediği başka sorun da “YARGI”dır. Hâkimlik sisteminin yerine “HAKEMLİK SİSTEMİ” olmalıdır. Böylece insanlar arasında barış ve adalet sağlanacaktır.
Bugünkü insanlığın sorunu teknoloji değildir. Artık bir şeyi kimin bulduğu önemli değildir, hattâ kimin ürettiği bile önemli değildir. Biz buğday yetiştirelim, onlar bilgisayar üretsin; yeter ki saatlik ücretlerimiz eşit olsun, dengeli olsun. Bunu da “yeni hukuk düzeni” ve “adil yargı sistemi” sağlayacaktır, “yeni para” sağlayacaktır, “selem senedi” sağlayacaktır.
Batı düzeninde köyler boşalmıştır. Düz alanlarda yapılan makine tarımı bugün yetmemektedir. İnsanlık için sağlıklı besin üretimi yapılamamaktadır.
Tekrar hatırlatıyoruz; sorun teknolojideki geriliğimiz dildir, sorun ekonomidir. Biz traktörsüz yaşarız ama onlar ekmeksiz yaşayamazlar. Ekonomi enerjinin, besinin, giyimin ve hayatın kaynağıdır. Tek çare ve çözüm vardır ‘ADİL DÜZEN, ADİL EKONOMİK DÜZEN’.
Hülâsa… Tarım dönemi hukuku sanayi dönemine yetmemektedir. Sanayi döneminin sorunlarını çözecek hukuk düzenini getirmeliyiz. Tarım dönemi “kişisel mülkiyet” dönemidir. Artık “işletme mülkiyeti” vardır. Kişiler işletmenin yararlanma mülkiyetine sahiptirler. Sorun tüm dünyada savaş veya iç çatışma şeklinde devam ediyor. Geleceğin etkin gücü ilim olacaktır. Müsbet ilmin verileri ile geliştirilmiş hukuk olacaktır. Değişik ekollerin içtihatlarını siyasiler ve ilim adamları seçip uygulayacaktır. İlim hükmetmeyecek, sadece etkin olacaktır.
Tekel sermayenin dünyayı sömürmesi “KARŞILIKSIZ PARA” sayesindedir, dünya senyoraj hakkını eline geçirmiştir. Bu sayede bugün dünyayı sermaye yönetiyor. Dünyayı emek yönetmelidir. Tekel sömürü sermaye sahte tanrıdır, bu gücü aynen putlar gibi kırılmalıdır. Savaşı ne ilim, ne din, ne de siyaset kazanmalı, savaşı “sağlıklı adil ekonomi” kazanmalı; karşılıksız parayı “Karşılıklı Para” hâline getirdiğimizde savaşı kazanmış oluruz.
Bir de Batı dünyası -ya da daha açık yazalım- sömürü sermayesinin başımıza bela ettiği şu PPK veya Öcalan meselesi var. Hapishanede olan kimseye avukat tayin edilir, onun işlerini o yönetir. Şimdi hapishanedeki Türkiye’yi yönetiyor! Öcalan ya asılmalı yahut serbest bırakılmalıdır. Hapishanede tutup kahraman yapmak ve görüşmek sağlıklı politika değildir.